...Ve dâvâ başladı

Abdurrahman Dilipak

Ve nihayet, Mavi Marmara davası başladı.

Yüzlerce müşteki, yüzlerce müdahil, yüzlerce tanık ve onlarca sanık..
Aslında bu cinayete arka çıkan, destek veren herkes sanık bu davada.
Bu dava birçok yönden ilkleri bünyesinde barındırıyor.
Yabancı bir ülkenin askerleri, bir başka ülkenin vatandaşına karşı insanlık dışı bir suç işliyor ve bu dava Türkiye’de görülüyor..
Evet bu davada bu ülkenin çocukları da müşteki ve müdahil.
Duruşmanın ilk gününde 23 ülkeden müdahil avukat vardı. 30’dan fazla ülkeden gözlemciler vardı. Politikacıları bilim adamları, STK temsilcileri, insan hakları aktivistleri, hukuk kuruluşları temsilcileri, üniversitelerden gelen gözlemciler, herkes dün Çağlayan’daydı. İslam Konferansı ve Avrupa parlamentosundan da gözlemciler vardı.. 500’den fazla müşteki ve müdahil var, bir o kadar da avukat davaya katılmak için başvuruda bulunmuş.
Bu dava Türkiye için bir ilk. İslam ülkeleri için de model oluşturacak..
Bu dava dosyası aynı zamanda Uluslararası Ceza Mahkemesi için de referans olacak..
Kuşkusuz bu dava Türkiye için bağlayıcı. Türkiye’nin tazminat şartı açısından hukuki sonuçlar doğuracak bir dava.
Daha şimdiden, artık davada sanık olan İsrailli general, politikacı ve askerler açısından Türkiye’ye girmeleri mümkün değil. Mahkeme tutuklama kararı verebilir.
Bu dava çerçevesinde İnterpol’e çağrı yapılabilir.
En azından 23 ülke kısa süre içinde bu davanın sanıkları hakkında yakalama kararı verebilir..
60 ülkede de davaya gözlemci olarak katılan kuruluşlar, bu yönde girişimlerde bulunacak..
Yurtdışından 42 avukat gelmiş.
Sanıklar şimdiden mahkûm oldular bile. Artık kendi yurtları dışına rahatlıkla çıkamayacaklar. Kimliklerini açıklayamayacaklar. Çünki isimleri teşhir edildi. Bir zamanlar Yahudilerin Nazilere yaptıkları bugün kendi başlarına gelecek. Çünki kınadıklarının durumuna düştüler.
Mavi Marmara olayı ve bu dava, demokrasi havarisi kesilen ülkelerin öteki yüzünü de gösterdi bu arada bize..
Bu dava vesilesi ile hafızalarımız yeniden canlandı. Bu dava haksızlıklara, zulme karşı toplumsal bir bilinç olması ve vahdet için bir hafıza tazelenmesi olacak ayrıca.
Bana kalırsa asıl önemli olan da bu. Bu sürecin çok iyi değerlendirilmesi gerekir..
Filistin, Gazze, Kudüs için bir direniş mektebi idi. Bugün buna Suriye de eklendi.. Bu mektebdeki kazanımlarımızla geleceğe yürüyeceğiz..
İnce ve uzun bir yolun başındayız..
Düşmanımız sadece siyonist eşkıya çeteleri değil, tüm zulüm çeteleri.
Mavi Marmara daha ilk günden büyük bir zafer elde etti. Gazze’yi kuşatan tecrit sona erdirildi..
Arap baharı denen şey aslında Mavi Marmara’nın gölgesinde gerçekleşti. 9 şehitli yolculuk, kıralın çıplak olduğunu gösterdi dünyaya. O günden bugüne bir daha İsrail’in iki yakası bir araya gelmedi..
Gazze sadece İsrail’e karşı direnişin adı değil artık sadece, Filistin halkının uyanış mücadelesinin, Kudüs direnişinin adıdır. Arap baharının meşalesindeki fitildir. Suriye’deki direniş hamlesinin arkasındaki imandır, ruhtur..
Bu ateş, zulüm çetelerinin başına Ebabil kuşlarının ayaklarındaki ateş parçacıkları gibi yağacak..
Mavi Marmara ve Gazze bir uyanış hamlesidir İslam ümmeti için. İnsanlığın vicdanındaki bir uyanış hamlesidir aynı zamanda..
Mavi Marmara bir miladdır bu anlamda.
Bu süreci çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. STK’lar ve mediaya büyük görev düşüyor. Tabii bu işin uluslararası boyutta kotarılması gerek. Bu dava da bu anlamda son derece önemli bir vesile olacak..
Bu davada mahkemeden çıkacak sonuçtan çok, bu süreçte toplumda meydana gelecek hafıza tazelemesi, bilinç patlaması ve vahdet çağrıları, geleceğe yönelik, adaletten, barıştan ve özgürlükten yana yeni bir medeniyetin ihya ve inşası için safların sıklaştırılması önemli.
Sadece zalimlere lanet okumak yetmez.. Zulme karşı evrensel bir cephe oluşturabilecek miyiz?
İsrail’in zulmünün sona ermesi yetmez, dünyanın neresinde olursa olsun, kime karşı olursa olsun, kimden gelirse gelsin, mazlumdan yana, zalime karşı durabilecek miyiz? Asıl önemli olan bu.
Bunun için merhametimizin gazabımızdan, sevgimizin nefretimizden büyük olması gerek..
Cellatlarımızın bile hakkını savunmaya nefsimizi hazırlamamız gerek. Bir topluluğa düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerek. Özür dilerlerse, gerçekten pişman olurlarsa Hz. Yusuf’un kardeşlerine yaptığı gibi, bizim de onları affetmeye yakın durmamız gerek..
Bizi öldürmeye gelen bizde dirilmeli.
Biz, alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz.
Selâm ve dua ile..

YENİ AKİT