Modern dünyanın bizi kuşattığını çağdaş asabiye duygusu ile karşı karşıya kaldığımızı, bir kaosu yaşadığımızı vurgulayarak konuşmasına başlayan Rıdvan Kaya şöyle devam etti;
Başarı kavramının çok öne çıkarıldığını görüyoruz bütün toplum başarı kavramının peşinden adeta koşturuyor. Bu ortam Müslümanların başarı kavramını anlamalarında zorluk yaşamalarına sebep oluyor.
İnsanın dünyevi anlamda başarılı olmayı istemesi doğaldır.
Hayatın temel gayesi anlamında dünyayı merkezi bir konumda tutmak biz Müslümanlar açısından doğru değildir.
Müslümanlar İslami çalışmaların dünyevi anlamda ses getirdiğinde başarılı olduklarına inanıyorlar oysa Resullerin hayatlarında onlar görevlerini bilhakkın yerine getirse de dünyevi anlamda bazen başarılı olmadıklarını görüyoruz.
Dolayısıyla dünyevi anlamda kazanıp kaybetmeme Müslümanlar açısından kriter haline getirilmemelidir.
Müslümanların kendi aralarındaki ilişkilerde gözetilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bizim sevincimiz de öfkemiz de Allah içindir. Onun dinine yönelik bir saldırı olduğunda onu ortadan kaldırmak için mücadele ederiz.
Ancak Müslümanlar arası ilişkilerde nefsimize yönelik bir haksızlık yaşadığımızdan gerekirse aramızdaki hukuku korumak niyetiyle buradaki durumdan feragat edebilmeliyiz.
Bu anlamda böyle bir tavır Müslümanı küçültmez aksine yüceltir.
Bir Müslümana yakışan Allah'ın dinine karşı yapılan düşmanlığı unutmaması ancak kendisine yönelik yanlışları, hataları affedebilmesi önemlidir.
Karşılığın kimden beklendiği ve ne olarak beklendiği önemlidir, kendi aramızdaki müsamahalı davranışlarımız derdimizin davamızın daha bereketli hale gelmesini sağlar.
Bugün dünyevi anlamda birbirimize sunduğumuz mazeretler rabbimizin huzurunda kabul görür mü?
Müslümana yaraşır samimiyet ve tutarlılığı yaşamakta zafiyet göstermemeliyiz.
Bu konuda yaşadığımız zaafın sebeplerinden bir tanesi ölçülerin muğlaklığıdır.
İzzetli ve hayırlı olanı yaşamak yerine dünyevi olanı talep etme görüntüsü maalesef bugün müşahede ettiğimiz bir vaziyet.
Rabbimizin dinine yönelik çabalarımız dünyevi yaşantımızın gölgesinde kalıyor.
Tebliğ ve davet çalışmalarına devam etmek Resullerin yolunu takip etmektir ve biz Resullerin bu yolda asla yılgınlık göstermediğini görüyoruz.
“Müslümanlarla birlikte yaptığımız işten vazgeçmenin tek gerekçesi ondan daha hayırlı iş olmalıdır!”
Yeni hiçbir şey öğrenmesek veya öğretmesek de Müslümanlarla beraber olmamız dahi ibadettir. Bu kuşatılmış ortamda bir arada olmak çok değerli bir birlikteliktir. Başlı başına bu bile yeterli bir birliktelik nedenidir.
Yapıp etmelerimizi kıyaslayacağımız yer dünyevi bir hayat tarzına sahip olanlar değil bizden daha gayretli ve çabalı müminler olmalıdır.
Ne pahasına olursa olsun, mantığı Müslümanların düşünce sistemine münasip değildir
Tebliğ ve davet çalışmaları bir eylemlilik olarak görülmemeli aksine bir hayat tarzına dönüştürülmeli, hayatımızın en temel anlamı bu olmalıdır.