Geçen haftaya damgasını Taraf gazetesinin 14 Ekim günü manşetten duyurduğu haber vurdu.
Haberde, 3 Ekim akşamı 17 erin şehit olduğu Aktütün Karakolu'na PKK saldırısı öncesinde Genelkurmay'ın baskının yapılacağına dair bilgi sahibi olduğu; askerî yetkililerin İnsansız Hava Aracı'ndan elde edilen görüntülerde PKK'lıların Aktütün etrafındaki tepelerde yaptıkları hazırlıkları izledikleri, görüntülerin istihbarat raporlarıyla doğrulandığı belirtiliyordu. Tatilde golf oynayan Hava Kuvvetleri Komutanı'nın Aktütün saldırısından ancak bir gün sonra haberdar olduğuna dair yayınları izleyen bu haber, sarsıcıydı. Çünkü, TSK'nın yurt savunması görevini gereğince yerine getirmediğini, askerlerin can güvenliğini korumada ihmali olabileceğini düşündürüyordu.
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, Taraf'ın yayınına çok öfkeli ve sert bir üslupla tepki gösterdi. Arkasına başka komutanları da alarak yaptığı, askerî yönetim dönemlerini anımsatan basın toplantısında, Aktütün haberlerini "TSK'ya saldırı" olarak niteledi; "yayınlarıyla PKK saldırılarını başarılı gibi gösterenler akan ve akacak kanın sorumluluğuna ortak olurlar" dedi. İncelemenin sonuçlanmasından sonra kamuoyuna bilgi verileceğini söyledi; "bilgileri sızdıranlar ve kullananlar hakkında" adlî işlem başlatıldığını belirtti.
Ertesi gün askerî savcılık, Taraf gazetesinden elindeki belge ve görüntüleri 3 gün içinde teslim etmesini istedi. Askerî mahkeme, Aktütün olayıyla ilgili belge ve görüntülere yayın yasağı koyduğu gibi, bu dava dolayısıyla hakkında kovuşturma yapılacak kimselerin avukatlarının "dava dosyasını inceleme ve belgelerden örnek alma yetkilerinin kısıtlanmasına" karar verdi. Daha ertesi gün Başbakan Tayyip Erdoğan, "Kimsenin TSK'nın moralini bozmaya hakkı yoktur. Kimse terörü cesaretlendiremez" diyerek Genelkurmay Başkanı'na tam destek verdi.
Bütün bunlar ne anlama geliyor? Yayımlanan belge ve görüntülerin Taraf'ın iddia ettiği gibi gerçeği yansıtıp yansıtmadıkları, tabii ki ancak zamanla anlaşılacak. Ancak şurası muhakkak ki, Taraf gazetesi demokrasilerde medyaya düşen dördüncü kuvvet görevini yerine getirmektedir. Eğer eline geçen belge ve görüntülerin doğruluğuna kanaat getirdi ise bunları yayınlayacaktır. Bu yüzden PKK'nın emellerine hizmet etmekle suçlanması kabul edilemez.
Evet, Genelkurmay Başkanı'nın sert açıklaması, tartışmaların ordu saflarında moral bozukluğuna yol açmasını engellemek amacıyla yapılmış olabilir. Ama demokratik bir ülkede kimse görevini yerine getiren medyayı suçlayamaz. Hiç kuşku yok ki Taraf'ın amacı PKK'yı başarılı göstermek değil, askerin PKK'ya karşı başarısını artırmaktır. Genelkurmay eski başkanı Org. Hilmi Özkök'ün çok isabetle belirttiği, "Vatanseverlik askerlerin tekelinde değildir" sözü herkesçe, her zaman hatırlanmalıdır.
TSK bugüne kadar oynadığı siyasî rol, kendisine seçimle gelen yöneticilerin üzerinde bir yetki tanıması nedeniyle çok eleştirildi. Askerin siyasetle uğraşmasının, adeta bir siyasî parti gibi davranmasının yurt savunmasına zarar verebileceğine çok dikkat çekildi. Geçen yıl Dağlıca, bu yıl Aktütün baskınıyla ilgili tartışmalardan sonra kamuoyunun dikkati TSK'nın teröristlerle mücadelede görevini etkinlikle yerine getirip getirmediği üzerinde de toplanacaktır.
Bu konudaki eleştirilerden TSK zarar görmez, fayda sağlar. Çünkü yanlışlar varsa bunlar ancak eleştiriyle ve özeleştiriyle düzeltilebilir. Ordular halk nezdinde sahip oldukları güveni ancak yanlışlarını düzelterek pekiştirebilir. Demokrasilerde hiçbir kurum eleştiri üzerinde değildir. Eleştirilmeye belki en çok ihtiyacı olan kurumlardan biri de ordudur. Çünkü askerliğin gerektirdiği hiyerarşi ve disiplin, orduların kendi kendilerini gereğince eleştirmelerine engel olabilir.
Aktütün saldırısıyla ilgili tartışmaların, kendi aslî görevine odaklanmasını teşvik ederek hem TSK'nın hem de demokrasinin güçlenmesine katkısı olacak.
ZAMAN