Akif Beki’nin bizzat kendisinin başından geçen bir mağduriyet üzerinden kaleme alıp Ulaştırma Bakanlığı’na ithaf ettiği yazısı benzer mağduriyetler yaşayan birçok sürücünün içinde büyüyen isyana tercüman olacak nitelikte.
Akif Beki’nin Karar’daki köşesinde yayınlanan söz konusu yazısı şöyle:
Ey Ulaştırma Bakanlığı Bu Ne İştir!
Biri otoyol, biri köprü geçişine ait iki ayrı ceza içeren bir tebligat aldım Karayolları’ndan.
İkisi de geçiş ihlali cezası, ikisi de 2017’ye ait. Birinin üstünden bir yıldan fazla zaman geçmiş, diğeri 9 ay geriden geliyor.
Bir yanlışlık olduğunu düşünüyorsam, mahkemeye gitmeden önce ivedilikle aramam gereken bir telefon numarası da verilmiş.
Aradım, operatör HGS mi OGS mi diye sordu, HGS’yi tuşladım, karşıma çıkan müşteri temsilcisi HGS kullanıcısı olmamla birlikte yazıyı gönderenin OGS birimi olduğunu saptadı, yapabileceği bir şey olmadığını ekleyip beni OGS’ye yönlendirdi.
Aynı hattı tekrar aradım...
Bu kez OGS’yi tuşladım, yine sıraya alındım, bekleyişin sonunda muhatap temsilciye şikayetimi aktardım.
HGS kullanıcısı olduğum halde nasıl oluyor da bir yıl gecikmeli OGS cezası aldığımı sordum.
Bana hak verdi yetkili, bir yanlışlık olduğunu kabul etti. Ön camdaki HGS etiketi okunamadığında OGS gibi algılanmasından kaynaklanan bir hata olduğunu söyledi.
Fakat HGS zahmet buyurup bu hatayı düzeltmediğinden de kendi hatalarını telafi için şimdi benim bir dilekçe yazıp ruhsat ve barkodumla üşenmeden bilmem nereye başvurmamı istedi.
İşte bu istekle bende film koptu Sayın Bakanlık...
Hattın öbür ucundaki ses beni anladı, anladığını ama yardımcı olamayacağını söyledi, ben de müdürlerine dinletmesi için söylenmesi lazım gelen ne varsa bittamam kayda geçirdim.
‘Aranızda çözmeniz gereken hatayı niye ben düzeltecekmişim, işim gücüm yok bir de sizinle mi uğraşacağım’ faslından girdim... ‘Sorunun kaynağını bir çırpıda bulduğunuza göre demek ki yaygın bir durum, kim bilir vatandaşa ne gereksiz yorgunluklar çektiriyorsunuzdur, iyi ki bana da çattınız, belki farkında değilsiniz ama bu dör dörtlük bir rezalet, afişe etmek de size borcum olsun’ deyip telefonu kapatarak çıktım.
Şimdi soruyorum Ey Bakanlık; bu mu parayla sunduğunuz hizmette müşteri memnuniyetini sağlama anlayışınız?
***
Bürokrasinin hatasını vatandaşa düzelttirerek, haksız bir cezayı kaldırtmak için vatandaşı kapı kapı dolaştırarak mı ‘efendi’ değil ‘hizmetkar’ devlet anlayışını hayata geçiriyorsunuz?
Hem suç işlese zaman aşımına uğradı diye neredeyse kovalamayı bırakacağınız bir süre sonunda...Üç-beş liralık geçiş ihlali diye vatandaşa 10 katı ceza kesmek, itirazın varsa mahkeme kapısı şurada demek de neyin nesidir?
Barkodu tanımayan sistem hatasının ceremesini vatandaş çekecek, bedelini paşa paşa ödeyecek, bir itirazı varsa da maruz kaldığı haksızlığı ispat ederek kurtulmaya çalışacak, dolambaçlı yollarda kendi başının çaresine bakacak? Bu mudur mağdura gösterdiğiniz hak arama yolu?
Devlet kapısı çile kapısı olmaktan çıkacaktı, zorlaştırmak yerine kolaylaştıracaktınız; başınızdan savarak mı, yokuşa sürerek mi yapacaksınız bunu?
NOT: Yansımalarını başka alanlarda da gördüğümüz, hak arama yollarında çile doldurtmaya gündelik hayattan bir örnektir bu yazının konusu. Zihniyet dönüşümü buralardan başlar, hafife alınmasın.