Vatandaşı Brunson’a Duyarlı Olan ABD, Sisi’nin Esir Aldığı Vatandaşına Neden Sağır?

Yazısında ABD’nin Brunson konusundaki hassasiyetini Mısır kökenli bir diğer vatandaşıyla karşılaştıran Yasin Aktay, söz konusu Müslüman vatandaş olunca ABD’nin cömert yüzünün devreye girmediğine dikkat çekiyor.

Yasin Aktay’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan konuyla alakalı yazısı (17 Ekim 2018) şöyle:

Mısır Zindanlarındaki ABD Vatandaşları Neyin Bedelini Ödüyor?

ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’de terör örgütleriyle işbirliği içinde olduğu tespit edilerek yargılanan ve hapis yatan ABD vatandaşı Rahip Brunson için sergilediği mücadelenin gerçekten ABD vatandaşları adına göz yaşartıcı olduğunu kabul etmek lazım, demiştik.

ABD vatandaşlarının bundan gurur duyması lazım tabi. Ama gerçekten de bu hassasiyet bütün ABD vatandaşları için gösterilecekse…

Ülkesinin pasaportunu taşıyor olmanın kendisini her yerde koruyacak olduğunu bilmek, devletinin dünyanın neresinde olursa olsun arkasında olacağını hissetmek bir ülke vatandaşına gurur ve güven vermesin de ne versin?

Aslında sadece ABD için değil, kendine devlet diyen her ülkenin kendi pasaportunun bu güveni ve gurur sağlayabilmesi lazım. Bunu sağladığı ölçüde vatandaş ile devlet arasındaki sözleşme, organik ilişki ve bağlılık güçlü olur.

ABD için durum gerçekten de böyle midir? Brunson olayı tek başına ABD pasaportunun ne kadar güçlü olduğunu göstermeye yetiyor mu? Bunu test etmek için bir de Mısır hapishanelerinde tutuklu bulunan en az 20 ABD vatandaşına dikkat çektik. Mısır’da tutuklu bulunan bu mahkumların Türkiye’deki gibi, Brunson’unki gibi herkesin gözü önünde cereyan eden bir yargılama süreci yok. Kaldıkları hapishaneler Türkiye’deki gibi mahkum haklarının sonuna kadar gözetildiği şartlara sahip değil. Sağlık koşulları elvermediğinde kendilerine ev hapsi seçeneği de sunulmuyor.

Bunlardan biri Mustafa Kasım. Yıllardır yaşamakta olduğu New York’tan 2013’ün Temmuz ayında aile ziyareti için Kahire’ye gelmiş. O zamanlar 48 yaşında olduğuna göre şimdi 53 yaşında. Aynı günlerde Abdülfettah Sisi bilinen askeri darbesini yapmış, kendisini savunma bakanı olarak atayan Muhammed Mursi’yi, iktidarı muhalefetle yeterince paylaşmıyor ve otoriterleşiyor gerekçesiyle devirerek onun koltuğuna oturmuş. Oturduğu andan itibaren Mısır tarihinin kaydettiği en otoriter en gaddar ve en ceberut diktatörlüğünü kurmaya başlamış.

Gerçi bu darbeyi henüz içlerine sindirememiş olan Mısır halkı topyekun ayakta ve darbeye karşı meşruiyet çizgisine davet eden gösteriler yapılıyor. Bu gösterilere Sisi 40 gün dayanabildi. Kırk günün sonunda Mısır tarihinin kaydettiği en kanlı ve an vahşi operasyonla binlerce insanın ölümüyle son bulan bir müdahalede bulundu. Öldürülenlerin toplandığı meydan hastanesi iş makinalarıyla dağıtılarak ateşe verildi ve cesetler yakıldı. Meydanda ölmeyenlerden toparlanabilen herkes rastgele tutuklandı.

Mustafa Kasım, Rabia meydanına uzak bir noktada kayınbiraderiyle birlikte bir alışveriş merkezinde bulunuyor. Kaçışmaların ortasında buluyorlar kendilerini. Polis bunları durdurup kimlik sorunca kayınbiraderi kendisi gibi ABD pasaportu taşıdığı halde Mısır kimliğini göstermiş geçmiş. Kendisi ise kendisine avantaj sağlayacağını düşünerek ABD pasaportunu gösterince olanlar olmuş. Onu hemen oracıkta yüzükoyun yere serip ilk dayağı atıp götürmüşler. Başka hiçbir delil olmaksızın onu almışlar. O gün bugün olaylarla ilgisi olmadığını kanıtlamaya çalışıyor. En son 738 başka tutukluyla birlikte onu Sisi hükümetine karşı çıkmak suçundan 15 yıl hapse mahkum etmişler.

Mustafa Kasım İhvan’dan değil. İhvan’la hiçbir alakası da yok, ama hasbelkader orada bulunmuş olmaktan dolayı başına bunlar gelmiş. 5 yıldır tutuklu bulunduğu hapishanede bulunmanın kendisi tam bir işkence. Doğru dürüst su yok. Haşerat, fare, yılan, akrebin bulunduğu şartlarda, tuvaletin de hücrenin içinde olduğu ortamda uzun süre sağlığını koruyarak yaşamak mümkün değil. Kışı geçtik, yazın o sıcak günlerinde serinletecek hiçbir tedbir yok.

ABD vatandaşı Mustafa Kasım zaten şekerden ciğerine bir çok hastalıktan mustarip. Onun insülin ilaçlarını buzdolabına koymasına bile izin vermeyen Mısır hapishane görevlileri onun yavaş yavaş ölmesine göz yumuyorlar. Bunun üzerine Mustafa Kasım yakın zamanlarda bir açlık grevine başladı. Bu açlık grevi onu bir deri bir kemik haline getirmiş durumda, buna rağmen sesini duyan yok. Mustafa Kasım hızla ölüme doğru gidiyor.

Bu şartlarda yaşaması reva görülen diğer 100 bin kadar Mısırlıyı geçtik. Ola ki, gerçekten de bir ABD vatandaşı bütün Mısırlılara bedeldir diye düşünebilirsiniz. Ama burada en az 20 ABD vatandaşı yaşıyor sayın Trump.

Bu ABD vatandaşlarının hepsinin Mursi yanlısı olması bile yeterince kanıtlanmış iddialara dayanmıyor. Mustafa Kasım gibi hiç alakası olmayanları da var, ama suçlama müttefikiniz Sisi tarafından yapılıyor diye bir ABD vatandaşının taşıdığı ABD pasaportunu bu kadar değersizleştirmeyi göze almanızı gerektiren ne var?

Yoksa ABD vatandaşları arasında ciddi bir ayırımcılık yaptığınızın işareti olarak mı kabul etmeliyiz bu durumu?

ABD vatandaşı “iyi bir Hıristiyan” olunca bütün Amerika “Er Brunson’u kurtarmak” için seferber edilir de, “iyi bir Müslüman” olunca “ne hali varsa görsün” diye mi düşünüyorsunuz?

Nerede kaldı o efsanevi, eşitlikçi ABD vatandaşlığı?

Nerede kaldı ABD pasaportunun gücü?

Bu efsanenin gerçekten bir karşılığının hala var olduğunu ispatlamak için bir fırsat var aslında. Daha önce Senatör John McCain ve Pence de devreye girmiş Mustafa Kasım için ama çok zayıf bir müdahale olarak kalmış. Trump, Rahip Brunson için gösterdiği hassasiyetin çok azını gösterse yetecektir Kasım’ı kurtarmaya. Sadece onu değil, Mısır zindanlarında aynı şartlardan mustarip diğer mahkumları da.

Kim bilir belki onlar kurtulunca Mısır zindanlarında kimin ne halde olduğunu dışarıya anlatma fırsatı bulmuş olurlar.

Kim bilir, yoksa bu mudur onlara karşı ABD hükümetinin lakaytlığının asıl sebebi?

Ortadoğu’nun yeni nesil diktatörüne varsın 20 ABD vatandaşı da kurban mı olsunmuş?

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!