Vatandaş Soruyor!

Abdurrahman Dilipak

Birileri “ağzı olan konuşuyor” diyebilir, ama vatandaş soruyor işte..
O birilerini biliyorsunuz, Arınç’a suikast girişimi ile ilgili olarak neler söylediler. Lav silahına boru der gibi, belgeye kağıt parçası der gibi, Suikast planı iddiasının arkasından karşı taraf manav, şoför iddiası ile cevap verdi suikast iddialarına..
Garip ama gerçek: Darbe planlarında adı geçenler değil, darbeyi deşifre edenler yargılanıyor..
Suikast planlarına adı karışanlar, “doğru düzgün bir işi bile beceremediniz, sıradan bir işi yüzünüze gözünüze bulaştırdınız” diye azarlanıyor..
Sahi Erzincan’da ele geçirilen el bombalarını, koruculara JİTEM Personeli vermiş. Hani JİTEM yoktu? Bunlar da mı hayal görüyor..
Birileri Ergenekon iddianamesindeki binlerce belgeyi de görmüyor.. Kim kör, kim sağır ya da kim hayal görüyor bu durumda belli değil..
Bakalım şu kozmik odadan ne çıkacak.. Son bilgilere göre, yakalanan kişilerin kozmik odadaki ofisindeki bilgisayarda, şifrelenmiş yeni listeler bulunmuş..
Nasıl bir kozmik oda ise, Kırmızı kitap Sauna çetesindeki masör kızların çekmecesinden çıkıyor. Ya da gizli belgeler, çete üyelerininin ofisinde bulunuyor.. Kozmik oda yolgeçen hanına dönmüş, ama birileri bir yargıcın burada inceleme yapmasını Milli Güvenlik için tehlikeli görüyor..
Aşağıda bana gönderilen maillerden derlediğim bazı sorular var.. Soruların cevabı aslında kendi içinde gizli. Şimdi bu soruları buyurun birlikte okuyalım: "Laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline gelmiş (!) Askeri personel yargı yolu kapalı olmak üzere YAŞ kararlarıyla ordudan atılıyor da, demokrasi karşıtı faaliyetlerin odağı haline gelmiş personel için mahkeme kararı bekleniyor? Yoksa Laiklik Atatürk'ün mirası da, Demokrasi değil mi? yoksa bu (gerçek iktidar sahipleri) gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeler mi? TSK’yı, ya da kamu kuruluşlarını bu tür işlemlerinden dolayı madem kapatmıyorsunuz, hatta Odaları, Baroyu bile kapatmıyorsunuz, o zaman niye parti, vakıf, dernek, sendikaları kapatıyorsunuz. Mal varlığına el koyuyorsunuz. Gazetelerin matbaasına, el koyuyorsunuz?
Sahi madem iktidar partisini bile kapatabiliyorsunuz, o zaman neden bu kurumları kapatmıyorsunuz? Neden bir bakan hatalı bir işe imza attığında insanlar; "Bu bakanın bireysel hatasıdır. Hükümetimizi yıpratmamak lazım" gibi laflar etmezler de, aynı şey devletin diğer bazı kişi ya da kurumları için söz konusu olduğunda; bu falan kişinin bireysel hatasıdır. Vay efendim kurumu yıpratmamak lazım vs. sözler sarf ederler.
Hadi şimdi gel şu soruya cevap ver: Neden hanımı kapalı bir kişiyi subay olarak orduya almazlar da er olarak alırlar? Er olunca Laik mi olunuyor. Peki "subay olarak giremediğim orduya ben de er olarak girmek istemiyorum" deyince neden yargılanıyorsun?
Bu arada Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri neden yapmadığını da buradan ayrıca sormak istiyorum?. Neden hâlâ Anayasa değişikliği gündeme gelmiyor. Daha kolayı EMASYA Genelgesi neden geri çekilmiyor. İç Hizmet Kanunu ve yönetmeliği değiştirilmiyor?
“Bir millet uyanıyor” arkadaşlar. Bu Ergenekon davasının en büyük kazanımı da bu oldu bana kalırsa. Aslında Adana savcısı Sacid Kayasu yakında görevine iade edilecek. O zaman, görevden alınmasına sebeb olan iddianamenin de yeniden işleme konulması gerekiyor.
Aslında bu Demokrasi zor zanaat.. Ne o öyle, “sıradan bir vatandaş” koskoca devlete soru sormak şöyle dursun, hesap soruyor.. “Gazeteci” denen birileri çıkıyor Genelkurmay’a akıl vermeye kalkıyor.. Oysa “Orduya sadakat şerefimizdir” değil mi efendim!..
Ne olacak bu memleketin hali?. Özgürlük diye diye ne hallere geldik!. İnsan Hakları, Demokrasi, Hukuk devleti diye milli değerlerimiz her gün biraz daha yıpratılıyor.. Birileri bu değerleri devletimizin üniter yapısını bozmak, rejimi ortadan kaldırmak için tramplen tahtası olarak kullanmaya kalkıyor!?. Özgürlükmüş! Kime, ne için, nereye kadar?
Koskocaman generaller, bir savcının iddianamesi ile sanık sandalyesine oturtuluyor!. Olur mu, bu! Tamam bir gazete sahibini alır, “Deprem ilahi ikaz” dedi diye, DGM’de yargılar içeri tıkarsın, ama şanlı ordumuzun bir generalini savcılığa çağırmak da ne oluyor? Orduyu yıpratmayın beyler! Yargıladığınız kişi sıradan bir milletvekili, belediye başkanı filan değil ki? Bırakın bu eşitlik laflarını rica ederim.. Bu şekilde Türk devletinin ve milletinin bekası tehlikeye atılıyor.. Daha düne kadar “orduya sadakat şerefimizdir” diyorduk. Ne oldu bize. “Ordu göreve”, “Ordu millet el ele” diyen “cesur yürekler” nerede? Çağdaş Yaşamcılar, Atatürkçü Düşünceciler tek tek sanık sandalyesine oturtulurken “Genç subaylar”, “zinde kuvvetler” ne yapıyorlar? “Genç siviller” bile bunlardan daha etkin.. Hani milletin en güvendiği kurum ordu idi, ne oldu?. Sahi bunlar kaç kişi kaldılar! YARSAV’dan, bir de CHP’den başka, birkaç emekli subay ve birkaç “Militan demokrat” kanun adamından başka kimse gözükmüyor ortalıkta.. O anlı şanlı generaller bir ASDER ile bile baş edemiyorlar. 312 General bir oldu, bir Vakit gazetesini mahkûm ettiremediler..
“312 General davası”nın arkasındaki karanlık plan biraz aydınlandı. Bakalım şu bizim “Erkaya davası”, “Hurşit Tolon davası”nın arkasındaki planlar ne zaman aydınlanacak?
Şişli'de emekli Albay Süleyman Yılmaz, evinin penceresinden atlayarak intihar etti. Yılmaz'ın psikolojik rahatsızlığı olduğu ve son zamanlarda halüsinasyonlar gördüğü ileri sürüldü. Hay Allah! Kiminin durup dururken bacağı kırılıyor, kimi intihar ediyor.. Mesih de geldi. Hadi bir de o konuşacak olursa.. Sahi teknedeki “o Amerikalı” kimdi, adamın sağlığı nasıl?..
Bu arada kozmik odanın esrarı hakimi hasta etti. Eee o kadar strese can mı dayanır!.. Boşuna mı bu işin içindekiler, cesaret hapı falan filan derken alkole, uyuşturucuya vurmuyorlar.. İpin ucunu kaçırıp daha kötü mübtelalara tutulmuyorlar.. İntihar bazen tek kurtuluş gibi gözüküyor adamlara! Kimi paranoya içinde yaşıyor, kimi hayata küsüp evinin karanlık köşesine hapsediyor kendini.. 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın aslanları neredeler şimdi?
“1 Numara”ya bile rahat yok bu dünyada! Onun da üstünde bir başka “1 Numara” var.. Yani bir numara yok bunlarda. Sonunda Allah’ın dediği oluyor. Bu zavallılar da esrarkeş adamın izbe köşesinde kendini saraylarda hayal etmesi gibi bir durum sözkonusu. İktidarlarının büyüklüğünü işledikleri cinayetler ve yaptıkları vurgunlar kadar büyük olduğunu düşünüyorlardı. Bugün gurur duydukları zulümleri bir yandan vicdanlarını kemirirken, öte yandan korkuları suçları kadar büyük bir tehdide dönüştü..
Bugün hepsinin yaptığı tek işleri var; o da kendi cehennemine sırtında odun taşımak. Kendileri sussa da, başkalarını sustursalar da, korku dağları tutsa da, kimse bilmese de yaşananları, vicdanları susmuyor.. “Hakikata kör” bunlar. Gözleri var görmüyorlar. Uyandıklarında varacakları yer ne kötü bir mekandır! Onlara destek çıkan, alkış dağıtanların, işlenen cinayetler karşısında sessiz kalanların vay haline!
“Bizim Sovyet”in Prezidyumunun işleri zor. Sahi şu Ayolan yoksa, İsrail’deki, “bizim Sovyet”in operasyonel bir uzantısının ya da namı diğer Ergenekonunun “işgüderliği”ni mi yapıyordu yoksa.. Yani düğmeye İstanbul’dan mı basıldı..
Bu konularda, özellikle de şu Erkaya, Tolon, 312 General davası gibi davalarla ilgili olarak ellerinde bilgi, belge, duyumu olanlar bize gönderebilir. Ama zaten yakında herhalde bir yerlerden bu konularla ilgili bir şeyler çıkar.
Selâm ve dua ile..

VAKİT