"Balyoz planı" eksiksiz bir vatana ihanet planı. Detayların arasında kaybolmadan, katliam projelerine karşı infial duymadan önce bir "vatana ihanet planı" ile karşı karşıya olduğumuzu fark etmemiz lâzım. Devletimizin vatanı ile bölünmez bütünlüğü tehdit altında.
Çünkü sırf darbe yapabilmek için halkı kamplara bölüp birbirine düşürmeyi planlayan ve bu planı icra edecek imkân ve araçlara sahip bir odak var karşımızda. Düşmanlarımızın içi rahat olmalı: Kuyumuzu kazmak için kimse yorulmasın. Bu ülkeyi uçuruma yuvarlamaya hazır zinde kadrolar var.
Şu cümlenin ancak ülkemizi işgale yeltenen bir düşman ordusunun planlarında yer alması gerekmiyor mu? "TSK haricindeki dost unsurlar tarafından yapılacak ekonomik operasyonlarla hem ulusal hem de uluslararası ortamda ülke ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı toplumsal gösteriler için zemin hazırlanacak ve koordine edilecek. Sürekli irticaî faaliyetler ile ilgili haberler, öğrenci olayları, artan şehit cenazeleri, ekonomik bunalım, faili meçhul eylemlerle sokaklara dökülmüş halk temaları sürekli işlenerek, halkın en güvendiği kurum olan TSK'dan gereğini yapmasını beklediği yönünde kamuoyu yönlendirme çalışmaları yapılacaktır." Bu pasajda TSK yerine "başka bir ülkenin ordusu" ibaresi daha uygun düşmüyor mu? Pasajı TSK yerine "işgal ordusu" lafzını koyarak tekrar okumayı deneyin. İnanabiliyor musunuz? Ülkeyi "ekonomik darboğaza" sürüklemeye karar vermiş bir general kadronuz var. Şehit cenazelerini çoğaltmak, öğrencileri birbirine düşürmek için "faaliyet icra eden" bir silahlı güç. Sırf silahlı gücün düzeni sağlamasına ihtiyaç olsun diye millet bölünüp parçalara ayrılıyor. Üstelik bu faaliyetler resmî üniformalarla ve TSK bünyesinde planlanıyor. "Ülkemize yönelik birincil tehdit TSK içinden geliyor" derken haksız mıyım?
Bu planı aklından geçiren, sonra tartışan ve icra edilir hale getiren bütün kadronun, astsubayından orgeneraline kadar herkesin, törenle önce apoletlerini sökecek, sonra bu ihanet suçu TSK bünyesinde gerçekleştiği için Askerî Ceza Kanunu'na göre "vatana ihanet" suçuyla yargılayacak ve sonra... Evet sonra ordunuzu bir daha bu suçların işlenemeyeceği bir hale getirip zabt u rabt altına alacaksınız.
Halaskâr geleneği
Kimse "askerliğin şerefi" veya "ordunun itibarı" gibi değerlerin arkasına saklanmasın. Bu değerlerin arkasına saklanarak vatana ihanet eden günümüz halaskârlarından geride ne şeref ne itibar kalır. Askerliğin şerefi, önce bu vatan hainlerine karşı korunmalı. Ülkeyi siyasî kaosa sürükleme ve ekonomiyi çökertme planları yapan bir askerî kadronun elinde, bu planları icra edecek araçlar da mevcut ise bir ülke için bundan daha yakın, bundan daha derin bir tehdit ve tehlike olabilir mi? Ya daha büyük bir ihanet?
Taraf Gazetesi'nin yayımladığı "Balyoz planı"nı dikkatle okuyanlar, genel bir sapkınlık halini fark etmiş olmalı. Bu planı yapan komuta kadrosu ülkeyi savunmakla görevli bir kurumun değil, iktidara aday bir siyasî partinin mensupları olarak davranıyorlar. Üzerinde çalıştıkları proje ise bir siyasî parti tarafından tasarlanacak bir iktidar projesi. Tek fark, bu iktidar projesinin silahlarla gerçekleştirilmesi. Komuta ettikleri askerlerin ve ellerinin altındaki silahların kendilerine iktidarı ele geçirmek ve ülkeyi yönetmek üzere verildiğine inanmışlar. Tarihi şan ve şerefle dolu kahraman ordumuzun geçmişinde maalesef böyle sapkın bir gelenek mevcut. Halaskâr zabitan geleneği, üniformanın ve silahın sadece siyasette üstünlük sağlamak için kendilerine verildiğine inanan bir gelenek. Bu gelenek iktidar mücadelesinde avantaj kazanmak için ülke çıkarlarını tereddütsüz gözden çıkartıyor. Halaskâr grubuna ait Balkan Savaşı'nda "Edirne Bulgarlarda kalsın ki, Enver'in önü kapansın" sözü, bu vatana ihanet suçunun "masum" siyasî gerekçesini ölümsüzleştirmiştir. Balyoz planını yapanların kafasındaki masum gerekçeler gibi.
Balyoz planı, Türkiye'yi bölme planı
Bu, bir iktidar savaşı. Bu savaşın yürütüldüğü ilk mevzi ise halaskâr geleneğine uygun olarak ordunun içi. Günümüzün halaskârları, yaptıkları planlarda önce ordu içinde belirledikleri karşı kadroyu tasfiyeye karar veriyorlar. Balyoz planı içindeki bu önemli ayrıntı gözden kaçmamalı.
Bu planın kendisi Türkiye'nin başına gelebilecek en büyük tehlikenin askerî darbe olduğunu tek başına ve bütün detaylarıyla göstermeye yeterli. Kurmay zekâsı ile bu planı, objektif bir gözle değerlendirecek askerler de bu sonuca varacaktır. Asker, iktidar mücadelesinde basit bir araç olarak kullanılıyor ve 28 Şubat oluyor. Bankalar hortumlanıyor ve ekonomi çöküyor. Bir soygun düzeni içinde sofrasından çalınan ekmeğin hesabını vatandaş sandıkta soruyor. Bu sefer halaskârlar sandıktan çıkanı beğenmiyor ve bu planı yapıyor. İrtica mı? Laik düzeni korumak mı? Hayır, sadece elindeki silahla kendisine iktidar kapısı açıldığını düşünüyor. Dünya hakkında asgarî düzeyde fikir sahibi olan bir askerin, AB ile entegre olan, dünya ekonomisi ile rekabet eden bir ülkede laikliğin tehlikede olduğunu düşünmesi için ahmak olması yetmez, ayrıca ileri düzeyde sabit fikirli olması lâzım.
Bu planın kendisi, demokrasiyi kökleştirmek ve halaskâr takımından ülkeyi korumak için neler yapmamız lâzım geldiğini gösteriyor. Planın başındaki komutan ısrarla İl İdaresi Kanunu ve EMASYA protokolünden bahsediyor. Peyniri büyük, mesafeyi de kısa görenleri kilitlendikleri hedeften uzak tutmanın ilk adımı, herkese hudutlarını yeniden çizmek. Askerlere darbe hayalleri gördüren "iç tehdit" değerlendirmelerini, mafya jargonu ile "İstanbul'un üzerine çökerim" diyen Zırhlı Tümen Komutanı'nın yapmaması lâzım. Halkın % 80'ini alenen düşman ilan eden aklı kıt generallerin, askerî sevk ve idare yeteneklerinin bile sorgulanması lazım.
Ülkemizin, nereden ve kimden gelirse gelsin planlı veya plansız ihanet teşebbüslerine karşı korunması lâzım. Ordumuzu bu vatan hainlerinden temizlememiz lâzım. Bunun için yeniden yapılandırmamız ve denetlememiz lâzım. Kısaca birçok şeyin hemen yapılması lâzım.
ZAMAN