Vanda “Şahitlik ve Sorumluluğumuz” Konferansı

Van'da “Şahitlik ve Toplumsal Sorumluluğumuz” konusunu Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya sundu.

Özgür-Der Van Şubesinin düzenlemiş olduğu seminerler dizisinde bu hafta “Şahitlik ve Toplumsal Sorumluluğumuz” konusunu Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya sundu.

Rıdvan Kaya konuşmasına şu girişle başladı: “Müslüman olmak büyük bir iddia sahibi olmak, hayata ve kendimize yönelik sorumluluk yüklenmek demektir. Sürekli çaba, Rabbimizin istediği yönde bir değişim gerçekleştirme gayretini gerekli kılar. Tam bu noktada bir takım zorluklarla, engellerle karşılaşırız. Nefsimizden; içinde yaşadığımız toplumsal yapı, kültür ve gelenekten; Müslümanların iç yapısal zaaf ve hatalarından ve tüm bunlardan ayrı olarak sistemin ifsad edici yapısından kaynaklanan engeller, zorluklar mevcuttur.” diyerek başladı.

Şahitlik nelere dikkat etmemizi ve ne tür hassasiyetler içinde olmamızı gerektirir sorusu ile konuya devam eden Kaya, şu hususları vurguladı: “Yaşadığımız toplum Kur’an’a uzak ve ona şiddetle muhtaç bir toplum. Kurtuluş Kur’an’ı esas almaktan, her şeyiyle hayata hakim kılmaktan geçer. Kuran’ı merkeze almayan hiçbir tespit ve hiçbir çözüm sahih ve sağlıklı olamaz. Gerçek manada çözüm niteliği taşıyamaz.

Bu sistem insanlara cahili bir kimlik dayatıyor. Şahitlik öncelikle etnik, coğrafi, geleneksel aidiyetleri tali kılıp, irademizle seçtiğimiz akidevi kimliği öne çıkarmayı ve belirleyici kılmayı gerektirir.

Yine mevcut sistemde laiklik adı altında tevhid inkar edilip, hayat ve kimlik bölünüyor. Laiklik sadece siyasal yapıyı ifsad etmekle kalmıyor, toplumsal yapıda da çeşitli biçimlerde karşımıza çıkıyor ve ortaya çift kişilikli şahsiyetler, hayatlar ve toplumsal yapı çıkıyor.

Toplumu kuşatan en tehlikeli olgulardan biri de kapitalist hayat tarzının tasallutudur. Tüketim kültürünün ve bireyciliğin, hazcılığın yaygılaştırıldığı bir hayat tüm toplumu ve bizleri kuşatmaktadır.

Bu maddeleri sıraladıktan sonra Ne Yapmalı sorusuna ilişkin olarak Rıdvan Kaya; öncelikle Kuran’ın rehberliğinde bir hayata yönelmenin gerekliliğini vurguladı. Kuran’ın giderek bilgi birikimi aracı olarak görülmeye başlandığının ve bunun korkunç bir zulüm olduğunu, aslolanın Kuran’ın hayata taşınması olduğunu söyledi.

Talebimizin asla şartların belirlediği bir İslam olmadığını;  egemenlerin, imkanların, şartların elverdiği ölçüde yaşanan bir dinin Kuran’ın bildirdiği ed-din olmayacağını, dolayısıyla şartlara tabi bir İslam’a değil, şartları belirleyen İslam’a talip olmamız gerektiğinin altını çizdi.

Davetle, tebliğle mükellef Müslümanlar olarak vazifemizi özenle yerine getirmekle birlikte sonuca kilitlenmememiz gerektiğini hatırlatan Kaya, mücadele azmini taşıyabilmek için karamsar, kötümser ruh hallerinden uzak olmamız gerektiğini, gaybe iman eden Müminler olarak her şartta ümitvar olmamızın akidevi bir gereklilik olduğunu vurgulayarak sözlerini tamamladı.

Katılımcıların soru ve katkılarıyla devam eden programda Rıdvan Kaya “solcu Müslüman” vb. kavramsallaştırmaların sahih İslami kimlik mücadelesini geriye götürmeye yönelik sapmalar olduğunu; ön ya da son ek almaksızın Müslüman kimliğini öne çıkartmamız gerektiğini vurguladı. Nasıl kadın sorununa ilişkin tavır almak için feminist Müslüman olmamız gerekmiyorsa, emek sorununa ilişkin tavır almak için de solcu Müslüman veya Kürt sorununa tavır almak için Kürt Müslüman olmamızın gerekmediğini; İslam’ın kendi başına ve bir başka ideolojik çerçeveye ihtiyaç duymaksızın tüm sorunlara gerçek çözüm üreten bir din olduğunu söyledi.

Kutlu doğum ve benzeri etkinliklerde ortaya çıkan sahih olmayan din anlayışları konusundaki bir soruya ilişkin olarak da Kaya, Hz. Peygamber’e bağlılığın Müslümanlar için akidevi bir tutum olduğunu, Müslümanlar için Hz. Peygamberin canlarından evla olduğu hükmünü hatırlattı. Bununla birlikte bidatlerle, hurafelerle örülmüş bir bağlılık, sevgi, kutsama anlayışına değil, ashabın hayatında somutlaşan bir bağlılığa ihtiyacımız olduğunu vurguladı. Zaten kutlu doğum kavramının kendisinin de sorunlu olduğuna dikkat çeken Kaya, bu etkinliklerinde sergilenen bazı tavırların düşündürücü ve ürkütücü olduğunu söyledi. Bununla birlikte toplumun bunca yıldır ısrarlı, sistematik dinsizleştirme çabalarına karşın Hz. Peygamber’e duyduğu derin bağlılığın tezahürü olması anlamında ortaya çıkan bu tablonun bir yanıyla avantaj olarak da görülüp, sahih din algısının tebliği için bir zemin olarak da değerlendirilebileceğine dikkat çekti.

Tayfur Bayraklı / Haksöz Haber

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi