Vahiy yorum değildir

İslam vahyi, bir yorum değildir. Allaha ait anlamın dünyaya taşınması için peygamberin yaptığı bir çeviri ve anlatım da değil. Doğrudan anlamıyla ve lafzıyla Allaha ait. Zaten Allah da Hz. Muhammed için “O kendinden bir şey söylemez” diyor.

Ergün Yıldırım YeniŞafak'taki köşesinde son zamanlarda tarihselcilerin tekrar gündeme soktuğu Kur'an'ın tarihselliği iddialarını 'Vahiy yorum değildir' yazısı ile yorumluyor. 

Din büyük bir âlem. İtikat, ibadet ve muamelat diye sınıflanmış âlimler tarafından. Vahyin İtikat ve ibadet kısmı peygamberimiz tarafından uygulanmasıyla beraber, âlimler tarafından da esaslar ve usuller bütününe bağlandığını biliyoruz. İtikat, dinin en temel inanç boyutu. Allah’ın birliği, vahyin ondan gelen hakikati, Hz. Muhammed’in onun resulü/elçisi olduğu, cennet ve cehennemin hak olduğu, şer ve hayrın mutlak anlamda Allahtan geldiği gibi ilkeleri kapsar. Muhkem olan ayetler itikadı belirler. Açık ve nettirler. Müteşabih ayetler ise kapalı ayetlerdir ,hikmetle anlaşılabilir ancak . Allah bu ayetlerin, kalplerinde fesatlık ve eğrilik olanlar tarafından yanlış yorumlanacağını söyler.

Mezhep kurucularımız, akide üzerine çıkan tartışma ve yorumlar karşısında usuller geliştirerek onların berrak halini korumak istemişler. İmam-ı Azam ve İmam-ı Maturidi bunun başında gelir. Maturidi Tevhit Risalesinde hakikat bilgisine (vahye ve sünnete) yönelirken insanın kendi nefsinden/benliğinden/ antropolojik durumundan, sınıfsal ve politik menfaatlerinden uzak durması gerektiğini söyler. Hakikat için bir yöntemsel tutum önerisidir bu. Hakikat, öncelikle hakikate yönelen zihnin temiz ve doğru bir yönelim içinde olmasını gerektirir.

Yorum, antik zamanlara kadar uzanan bir sanat. Hermenötik sanatı, Hermes’in ölümlüler diyarından diriler diyarına bir anlamı aktarması eylemi olarak tanımlanır. Ancak anlam, olduğu gibi aktarılırsa anlaşılamaz. O nedenle yorum gerekir. Platon’a göre de hermenötik/yorum sanatı Tanrı ve kral emirlerinin halk tarafından anlaşılacak biçimde çevrilmesi ve açıklanmasıdır. Sonuçta yorumun temelinde anlamın çevrilmesi ve açıklanması vardır. Yorum, çoklu yorum, aşırı yorum ve sonsuz yorum biçimleriyle karşımıza çıkar. Batı ortaçağında Kilise yorumu tekeline alır. Karşı çıkanlar aforoz edilir. Rönesans reformları buna meydan okuyarak gerçekleşir. Kilisenin dini yorumu tekelinde tutmasına son verilir. Yeni mezhepler doğar.

Modern sosyal bilimler yorum yönteminden yararlanmaya devam ettiler. Yorum, doğrudan bir hakikat olmanın ötesinde hakikate ulaşmanın bir yöntemi oldu. Dilthey, yorum yönteminin tarihi bağlamda kullanılarak sonuca varılacağını söyledi. “Tarih Kitabından” bahseder. Gadamer, yorum yönteminden daha önemli olan hakikatin olduğunu ileri sürer. Bunun için de yorumdan yararlanır. Ancak sonra aşırı yorumcular doğdu. Umberto Eco aşırı yorumdan bahseder. Post-modernite ile beraber sonsuz yorumlar gündeme geldi. Aslında septisizmin hermenötik kılıfta ortaya çıkmasıdır . Yani şüphe için şüphenin yorum alanında kendisini göstermesidir. Artık her insan yorum yapar ve her konu insan sayısınca yoruma açıktır. Bu bir yorum anarşizmidir. Bilimin bütün yöntem ve ilkelerinin yok sayılmasıdır. Burada varlığı anlamak ve uzlaşma bilgilerine ulaşmak mümkün değildir. Bundan dolayı kaos, belirsizlik ve en sonunda da kinizm ortaya çıkar.

İslam vahyi, bir yorum değildir. Allaha ait anlamın dünyaya taşınması için peygamberin yaptığı bir çeviri ve anlatım da değil. Doğrudan anlamıyla ve lafzıyla Allaha ait. Zaten Allah da Hz. Muhammed için “O kendinden bir şey söylemez” diyor. Yani bu vahiy Hz. Muhammed’in yorumu, açıklaması, çevirisi değildir, tamamen Allaha aittir demek istiyor.

Müslüman kendi zihnini önde tutarak ve merkeze alarak vahye ve peygambere yönelemez. İmam-ı Maturidi’nin dediği gibi vahyi vahiy olarak anlamak çabasında olmalıdır. Bu da teslimiyetle olur. Sadece Arapça bilmek, gramer ustası olmak vs. yetmez. Kuran, hakikatini kendisine teslim olana gösterir. Nitekim oryantalistler ne kadar nesnel bilgi temelinde vahyi bilirlerse bilsinler yine de anlayamazlar. Teslimiyet olmazsa, insanlar kendi bilinçlerini, zanlarını, uzmanlıklarını ve menfaatlerini işe katarak ona yönelirler ve bu da hakikati çarpıtır. Kuran onların menfaat, beklenti, çarpık bilinç ve şüpheci yaklaşımlarından bir yoruma dönüşür.

Dinin temel inanç konularını nesnel bilgiyle anlamanın imkanı yoktur. Vahiy de öyle. Tamamen teslim olmayı gerektirir. Yorum, iman bilincinden sonra yöntem olarak faydalanılacak bir mesele. Tefsir de budur. Mezhepler ve sufi gelenek de bu çoğul yorumun sonunda ortaya çıkar. Burada önemli olan yorumun meşruiyetidir. Yani meşru yorum…Temel itikat alanları ile çatışan yorumlar meşru değildir. Bunlar gayri meşru yorumlardır. Mesela hulul düşüncesi gayri meşru yorumdur. Vahyi, tarihselcilik perspektifinde tarihe ve beşeri bilince indirgemek de gayri meşru yorumdur, aşırı yorumdur.

Yorum Analiz Haberleri

Suriye yeniden hareketleniyor
Mücahidlerin Halep hamlesiyle Suriye’de çözümün kapısı açıldı
Mezhepçilerin/İrancıların Suriye yarası
Şehit Abdülkadir Salih’in düşü
Halep'ten Gazze'ye: Zulmün ortak hikayesi