وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاِلَيْهِ يُرْجَعُ الْاَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِۜ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ
عَمَّا تَعْمَلُونَ ﴿١٢٣﴾
"Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır, bütün işler O'na döndürülür; öyleyse O'na kulluk edin ve O'na tevekkül edin. Senin Rabbin yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir." [Hud Suresi, 123]
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Çünkü göklerin ve yerin yaratıcısı, sahibi O’dur. Göklere ve yere egemen olan O’dur. Yarın ne olacak? Bunu bilmiyoruz. Hani sûrenin önceki bölümlerinde verdiği kararları anlatmıştı Rabbimiz. Tûr’da neye karar verdiğine bizi muttali kılmıştı. Firavun ve hempalarının helâkine, Kızıl denizde boğulmalarına karar vermişti. Ve işte gördük bu kararını nasıl gerçekleştirdiğini.
İbrahim (a.s)’a uğrayan meleklerle bir kararını bildirmişti Rabbimiz. Neydi o karar? Boşuna uğraşma ey İbrahim, Rabbin kararlaştırdı Lût kavmi helâk olacak. Ne oldu sonunda? Lût kavmine kararını uygulamadı mı? Mekke’de, Belde-i Eminde karar verdi Rabbimiz. Neye karar verdi? Mekkeliler bitecek ve Peygamber (a.s) beraberindeki mü’minlerle beraber yeryüzünün en aziz ve şerefli insanları olacaklar. Uygulamadı mı Allah bu kararını?
Acaba şu anda ekonomik, siyasal ve askeri gücü eline geçirdikleri için şımaran, Allah’la savaşa tutuşan, yeryüzünde Müslümanları silmeye çalışan, Allah’a hayat hakkı tanımamaya yemin eden şu kâfirler ve zâlimler hakkında, onlar karşısında inim inim inleyen Müslümanlar hakkında verilmiş bir kararının olmadığını mı zannediyorsunuz? Bugünün kâfirleri rezil rüsva olmayacaklar mı zannediyorsunuz? Tıpkı önceki Müslümanlar gibi onların yolunu izleyen günümüz Müslümanlarının yeniden izzet ve şerefe kavuşturulmayacaklar mı zannediyorsunuz? O zaman bu peygamber haberlerinden habersiz bir hayatın içindesiniz demektir. O zaman kalpleriniz bu haberlerle sağlamlaştırılmamış demektir. Şu anda nasıl bir karar verildiğini bilmiyoruz ki? Şeklini, biçimini, zamanını bilemesek de kesin biliyoruz ki eğer bizler de önceki peygamberlerin müminlerinin yolunda olursak kesinlikle Allah onlara lütfettiğini bize de lütfedecektir. Çünkü bu Allah’ın yeryüzünde asla değişmeyen sünnetidir, yasasıdır.
Evet göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir ve işlerin tamamı sonunda O’na döner. Çünkü egemenliğin, mülkün, saltanatın sahibi O’dur. Dilediğine mülkü veren, dilediğinden alan O’dur. dilediğini aziz, dilediğini zelil eden O’dur. İşte gözlerimizle gördük bunu. Kâfirleri, zâlimleri nasıl yere batırdığını, Müslümanları nasıl kurtarıp izzet ve şerefe ulaştırdığını adım adım seyrettik. Onları buna ulaştıran Allah bugün de bunu yapacak güçtedir. Bu Allah’ın yeryüzünde vaadidir ve Allah’ın vaadi haktır, kimse O’nun vaadinin önüne geçemeyecektir.
Sizler sadece Allah’ı dinleyin. Sadece Allah’ın istediği gibi yaşayın. Gecenizde, gündüzünüzde sadece Allah egemen olsun. O nasıl bir hayat istemişse öylece yapın, öylece yaşayın. O’nun seçimini kendiniz için seçim kabul edin. Sadece O’nu razı etmeye çalışın.
Ve sadece O’na güvenin, dayanın. İşlerinizi O’na havale edin. Veliniz olarak, sahibiniz olarak O’nun aldığı kararları uygulayın. Ve asla unutmayın ki Rabbiniz sizin içinde bulunduğunuz şartlarınızdan gafil değildir. Sizin yaptıklarınızdan, düşündüklerinizden habersiz değildir Allah. Sizi de görmektedir, düşmanlarınızı da. Her şeyi değerlendirme O’nda, hüküm O’nda, karar verme O’nda, kararını uygulama O’nda, galibiyet O’nda, zafer O’ndadır.
[BASAİRUL KUR’AN]
***
Surenin sonunda Allah küfrün savunucularını uyarmakta ve müminleri yüreklendirmektedir: "Allah İslam ile küfr arasındaki çatışmada her iki grubu da yakından izlemektedir. Kadir-i Mutlak, kendi mülkünde ne olup bittiğinin tamamen farkındadır. O herşeyi tam bir hikmetle izlemekte ve murakabe etmektedir. Islah çalışmalarında bulunanları keremiyle ödüllendirecek, sa'y ve gayretlerini asla zayi etmeyecektir. Ve her ne kadar fesad çıkaranlara, müsamaha ediyor, onlara mühlet veriyorsa da, onları mutlaka muaheze edecek, yargılayacaktır. Çünkü onlar hakikat erlerine zalimce eziyet ediyorlar, yeryüzünde fesat çıkarıyorlar ve ıslah çabası içinde olanların önüne ellerinden gelen engeli koyuyorlar. Tüm bunları Allah biliyor; günahkarlar yaptıklarının bedelini mutlaka ödeyecekler, gerçek müminlerse eninde sonunda felaha ulaşacaklardır."
[ TEFHİMUL KURAN]
Ne mutlu Allah’ı Velî bilip, vekil bilip O’nun istediği gibi bir hayat yaşayıp, O’nun yardımıyla izzet ve şerefe ulaşma ümidini yitirmeyenlere. Ne mutlu bu hayatı Müslümanca tamamlayıp, Rabbinin rızasını kazanıp cennette kavuşanlara. Yazıklar olsun Rabbini tanımayıp, Rabbiyle ve O’nun diniyle bir savaş başlatıp, Rabbinin gazabına maruz kalıp, dünyada rezil rüsva olup öteler âleminde de cehenneme akıp gidenlere. Vel hamdü lillahi Rabbil âlemîn.
Bu sureyle alâkalı da bu kadar söz yeter. Rabbim iman edip gereğiyle amel eden kullarından eylesin. Sübhanekallahümme ve bi hamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente, estağfiruke ve etûbü ileyk.