Başta Hürriyet gazetesi olmak üzere memleketteki bir kısım matbuatın akıl fikir verme hastalığına bayılıyorum.
Hatta bazen Hürriyet refikimiz kendisinde bu yetkiyi o kadar doğal olarak görüyor ki, 'şu haber niye sizde 1. sayfada yok' şeklinde hesap bile sorabiliyor. Dün yine böylesi bir ağabeylik rolüne soyunmuşlar. Nasıl olsa kimse onlara 'Bilader hele gel bakalım, bu Ergenekon işinde mevzuyu niye böyle savsaklıyorsun, yoksa sende muvazzaf Ergenekon kalemleri mi var?' diye sormuyor!
Mesele şu: Hüseyin Üzmez isimli bir yazar (ki kendisi 70 küsur yaşında) 14 yaşında bir kıza cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla bir süredir içerideydi. Sonra alınan bir adli tıp raporuyla dışarıya çıktı. Hani bu tür mevzular için 'şüyuu vukuundan beter' derler ya, öyle olmadı. Başta bize akıl fikir veren yayın organlarının TV kanalları olmak üzere, kanal kanal gezmeye başladı ve aslında tam da onların duymak isteyeceği şeyler söyleyip durdu.
Daha henüz yargılama bile olmadan en mahrem polis tutanaklarını bile haber olarak yayınlayanların zihniyeti zaten belli. Ne kadar bel altı, o kadar reyting! Bunun için yazdığımız yazıların sayısı onlarcadır. Hatta yazıya filan da gerek yoktur. Açın bu zihniyetin internet gazetelerine bakın, ne demek istediğimiz hemen anlaşılır. En sıradan adi bir boşanma davasına bile 'Bülent Ersoy'un seksi resimleri için tıklayın' diye yazan zihniyetin başkasına etik dersi vermeye çalışması başka bir komedi de, istedikleri türden bir yayın olmadığı zaman kızıp akıl vermeleri, olduğu zaman da enseyi okşayıp aferinlemeleri gerçekten enteresan.
Hürriyet, gazetemizin adını da yazarak, 3 gazetenin Hüseyin Üzmez haberi yazmadığını üstü kapalı bir şekilde eleştiriyor. Oysa kendisi bunu günlerdir ziyadesiyle yapıyor. 'Niye yapmıyor?' diye eleştirdiği gazetenin böylesi bir yayın politikası olmadığını ve olmayacağını da bilmezden geliyor. Nasıl ki benim şimdi eleştirdiğim zihniyetin geçmişteki sabıkaları mevcutsa, Zaman'ın da bu alandaki çizgisi bellidir. Ne Gamze Özçelik ne de Ali Kırca gibi tartışmalarda, bunu bir siyasî alanda galibiyet, yaşam tarzı zaferi gibi sunmadı, sunamazdı.
Oysa karşımızdaki organizmanın Hüseyin Üzmez haberlerindeki amaçları da belli. Yani ahlakî endişeler, etik birtakım kaygılar, topluma dair hassasiyetler değil esas neden. Değil, zira her habere hangi açıyla yaklaştıklarını artık sadece biz değil, bütün dünya biliyor. Birtakım ülkelerde bu zihniyetin yayınları internette pornografik sınıfa alınıp engelleniyorsa insanın önce biraz aynaya bakması gerekmez mi?
Bir şey daha var. Gerek taciz iddiası sonrası gerekse öncesi Hüseyin Üzmez bizim medyamızda değil, kendi medyalarında bir magazin ikonu olarak arzı endam etti hep. Sadettin Teksoy'un adının altına 'Canavar Uzmanı' yazan ana haber bültenleri onlarınki, bizimkisi değil. İsmail Nacar'ın altına 'İslamcı Yazar' diye yazmaları gibi... Üzmez de bu zihniyetin sık sık davet ettiği, ekranını açtığı, görüşlerini kitlelere yaydığı bir isimdir. Hem Hüseyin Üzmez'i ayıplayacaksın, hem ailesini, karısını yedi ceddini de bu işe katıp 'Aha bak bunlar böyledir' şeklinde medyatik aforizma yapacaksın hem de her gün manşete çekip canlı yayınlara çıkaracaksın.
Adamı konuşma şehvetinin en diplerine batırıp batırıp sonra da 'bak bak ne çağ dışı adam, utanmıyor bile!' dedirteceksin. Kardeşim, kim söylettiriyor o adama bunları? Kimin ekranlarında boy gösteriyor, gazete sayfalarında çarşaf çarşaf polis sorgusu metinleri yayınlanıyor?
Ahlak, taciz, tecavüz konusunda iddia ettikleri kadar hassas ve çocukları düşünen bir yayın organı, akşam saatlerinde çoluk çocuk ekran karşısındayken haberini yapıp, canlı yayına çıkarır mı? Evine, ailesine, çocuğuna götürdüğü gazeteye boy boy resim basar mı?
Hadi bunları yaptın da daha kesmedi mi hızını ki, bir de başka yayın organlarına akıl fikir veriyorsun? Bir yayın organının çizgisi için başka birinden nasihat almasına gerek yoktur. Öyle olsa bu ülkede bir tek Hürriyet gazetesi olurdu.
Bunun için kimsenin kimseyi ensesinden okşamasına, 'hah böyle aslanım' türü racon kesmesine gerek yok. Herkes tıyneti nispetinde gölgeye sahiptir!
ZAMAN