Üzerinden 35 Yıl Geçti Ama Bugün Tüm Suriye Hama

Baba Esed’in Suriye İhvanı ve onu destekleyen Hama halkına karşı gerçekleştirdiği katliamın üzerinden tam 35 yıl geçti. İran o gün göz yumdu. İran, Oğul Esed’in bugün Suriye’yi topyekûn Hama’ya çevirdiği katliamlarının ise bizatihi tetikçisi.

HAKSÖZ-HABER

Hama’da 35 yıl önce adalet ve özgürlük talebi katliamlarla bastırılan Suriye halkı yıllar sonra aynı taleplerle yeniden ayağa kalktı. Kendisini esir alıp şahsiyetsizleştirmeye yeminli gaddar rejimin korku diktasını aşarak silkindi. Ve direndikçe korku duvarlarının bir bir yıkıldığını gördü.

Suriye halkı 1982’de Hama’da durdurulan tevhid, adalet ve özgürlük yürüyüşüne 2011 yılından bu yana kaldığı yerden devam ediyor. Oğul Esed ise dün Baba Esed’in yarım bıraktığı katliam işini İran, Rusya, Çin gibi güçlü hamilerini de arkasına alarak tamamlamaya çalışıyor. Suriye halkının tiranlığa meydan okuyan onurlu direnişini kırmaya çalışıyorlar ama Allah’ın izniyle başaramayacaklar. Tıpkı 35 yıl önce Hama’da durmadığı gibi Suriye halkının tevhid, adalet ve özgürlük yürüyüşü kendisine yol bulup devam edecektir.

*

Hama katliamını 35. Yılı vesilesiyle gündeme alan isimlerden biri de Yeni Şafak gazetesi yazarı Taha Kılınç idi. Taha Kılınç’ın konuyla ilgili kaleme aldığı ve Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (04.02.2017) nüshasında yayınlanan “Eski Hama’lardan Yeni Hama’lara...” başlıklı yazısından bir bölüm şöyle:

Bundan 35 yıl önce, tam da bugünlerde, Suriye'nin Hama kenti yoğun bombardıman altındaydı. Savaş uçakları şehri havadan bombalıyor, tanklar da yerle bir olan binaların arasından eski şehrin dar sokaklarına giriyordu. Tam 27 gün süren kuşatma, ardında en az 38 bin ölü ve hiç bitmeyen bir travma bıraktı. Müslüman Kardeşler Teşkilâtı'na mensup muhalif gruplarla onları destekleyen sivil halkın kalkıştığı ayaklanma, Ortadoğu tarihinin en kanlı sayfalarından biri olarak kayıtlara geçti.

2012'de Uluslararası Af Örgütü, Hama Katliamı'ndan sağ olarak kurtulan bazı isimlerle röportajlar gerçekleştirerek, ayrıntılı bir rapor hazırladı. Raporda görüşlerine yer verilen görgü tanıklarından Mahâ Musa'nın anlattıkları, 2 Şubat 1982 gecesinden itibaren yaşananların korkunçluğunu gözler önüne seriyordu. “Kuşatma sırasında, dedem yaşlılığa bağlı sebeplerle doğal yollardan vefat etti. Evimizin içinde sıkışıp kaldığımızdan, dedemi nasıl defnedeceğimizi düşünmeye başladık. Sokakta nöbet tutan askerlere durumu anlattığımızda, cesedi kapının önüne bırakmamızı söylediler. Oysa bunu da yapamazdık, sokak köpekleri cesedi parçalardı” diyen Musa, cenazeyi ancak haftalar sonra gömebildiklerini söylüyordu. Amcası da tutuklanarak cezaevinde işkenceyle öldürülen Mahâ Musa, bugün Londra'da yaşamını sürdürüyor, acıları taptaze olarak...

Bir diğer görgü tanığı, Abdulhâdî Revânî, kuşatma boyunca evinden sadece iki kez çıkabildiğini; birincisinde, ölmüş olan hamile bir kadını bombardıman altında güçlükle defnettiklerini, ikincisindeyse sokakların cesetlerle dolu olduğunu aktarıyordu. Revânî'nin ifadelerine göre, kuşatmanın üçüncü haftası dolduğunda Suriye ordusu askerleri, insanları şehir meydanında rejime destek için düzenlenen gösteriye katılmaya davet etmiş. İlan edilen süre içinde evlerinden çıkmayanlarsa, teker teker toplanıp kurşuna dizilmiş.

Suriye halkı, uzun yıllar boyunca Hama Katliamı'nı ağzına almaya bile korktu. Katliam, halkın dilinde kısaca “Olaylar” olarak şifrelenmişti. “Olaylarda kayboldu”, “Olaylarda öldürüldü”, “Olaylardan önce...” gibi cümlelerde neye atıf yapıldığını herkes biliyordu.

2001'de ilk kez Suriye'yi ziyaret ettiğimde, katliamdan sağ kurtulup Şam'a yerleşen bir amcayla tanıştırmışlardı beni. Gayet saf bir şekilde, yaşananlara dair bazı hatıralarını dinleyebileceğimi ummuştum, ama o bambaşka bir dünyadaydı sanki. Şahit olduğu şeyler hakkında konuşmak şöyle dursun, insanlarla günlük diyaloglara girmekten bile kaçınıyordu.

***

1982 Hama Katliamı, aslında Suriye rejiminin nasıl bir yönetim anlayışına sahip olduğunu, herhangi bir ayaklanma durumunda hangi reaksiyonu göstereceğini anlatan net bir örnekti. Hama halkına reva görülen muamele, yıllar sonra Halep halkına da reva görüldü. Maalesef, bu sürpriz değildi. Tarihi ve coğrafyayı derinden okuyan bir göz, bunun böyle olacağını kestirebilirdi.

Hama Katliamı, İran'la Suriye arasındaki derin ve çok boyutlu bağlantıların da açığa çıktığı bir süreçti. İran-Irak Savaşı'nda (1980-1988) Şam'ın İran'dan tarafa olmasıyla, İran İslâm Cumhuriyeti yönetimi Hama Katliamı'na göz yummuştu. Katliamın boyutlarının ortaya çıkmasıyla birlikte, İran'dan Suriye'ye yönelik herhangi bir eleştiri ve kınama gelmediği gibi, Hâfız Esed rejimiyle bağlar daha da sağlamlaştırılmıştı. Bu, hem İran'ın nasıl bir devlet olduğunu, hem de Suriye'deki muhtemel bir kalkışmada İran'ın tavrını yansıtan bir örnekti. Nitekim, 2011'den sonra yaşanan gelişmelerde, İran tıpkı 1982'deki gibi davrandı. Hatta daha fazlasını yaptı: Suriye'ye asker de gönderdi.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!