Uzaydan Bile Görünüyor Ama Dünya Çin'deki Zulme Gözünü Kapamış!

Uluslararası insan hakları kuruluşları, Çin işkencesi altındaki Doğu Türkistan’da yaşanan zulme kulak tıkıyor. Pekin’le karşı karşıya gelmek istemeyen başkentler de, uzaydan bile görüntülenebilen dehşet kamplarını görmezden geliyor.

Araştırmacı Shawn Zhang, Nisan 2017 öncesi ve bugünün uydu görüntülerini karşılaştırarak Çin rejiminin toplama kamplarının nasıl inşa edildiğini ve genişletildiğini gözler önüne serdi.

Doğu Türkistan Özerk Bölgesi’nde yıllardır yürüttüğü asimilasyon çalışmalarıyla bölgeyi cezaevine çeviren Çin yönetimi, 2017’den itibaren toplu gözaltı, izinsiz gözetim, siyasi telkin ve zorunlu kültürel dönüşüm uygulamalarını yoğunlaştırdı. 2017’de ‘eğitim yoluyla dönüştürme’ adı altında açılan toplama kamplarında tutulan sivillerin sayısı 1 milyonu geçti. İtiraz hakkının bulunmadığı ‘siyasi eğitim kampları’nda tutulanlara fiziki ve psikolojik işkence uygulanıyor. Saat ayarını değiştirme, uzun sakal bırakmak, namaz kılmak, oruç tutmak gibi bahanelerle kamplara gönderilenler ancak ‘yeterince dönüştüğü’ne kanaat getirilirse serbest bırakılıyor.

(Aksu ilinde yer alan başka büyük toplama kampı)

İSLAM DÜNYASI DUYARSIZ

Son olarak Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) bir raporla dikkat çektiği Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini dünya sessizce izliyor. Çin’le ticari ilişkileri nedeniyle Avrupa ülkeleri ve ABD, BM gibi platformlarda konuyu gündeme getirmiyor. Uygur Türklerine yönelik asimilasyon ve baskı politikalarına İslam dünyası da sessiz. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Arakan ve Suriye’deki ihlallerle ilgili duyarlılığı Doğu Türkistan için göstermiyor.

(Doğu Türkistan'ın kuzeyinde yer alan Kızılsu Kırgız Özerk İline bağlı Atuş ilçesindeki devasa toplama kampı)

AİLELER PARÇALANIYOR:

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ile Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) son raporlarında Doğu Türkistan’da giderek artan baskı ve işkencelere dikkat çekildi. Raporlarda yüz binlerce ailenin kamplar nedeniyle parçalandığı, eski hayatlarına dönemedikleri vurgulandı. HRW’nin 117 sayfalık çalışmasında giderek artan ölçüde yaygınlaşan sistematik baskı ve işkenceler gözler önüne serildi.

(Atuş'ta ilçesinde yer alan yukarıdaki toplama kampının yanına yeni bir toplama kampı daha inşa edilmiş.)

ÇİN YASASINDA BİLE SUÇ DEĞİL

Siyasi eğitim kamplarındaki tutuklular herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın- suçlamasız ve mahkemesiz – hapsediliyor. Avukatlar ve aileleri ile iletişime geçmelerine izin verilmiyor.

(Aşağıdaki toplama kampı Doğu Türkistan'ın Hotan iline bağlı Karakaş ilçesinde yer alıyor. Bu kapasitesi az olan toplama kamplarından...)

 Bu kamplara yabancı ülkelerle, özellikle de “26 hassas ülkeden” (Türkiye de dahil) oluşan listede yer alan ülkelerle bağlantıları (ziyaret ettikleri veya ziyaret eden akrabalarının var olması gibi) olduğu için insanlar gönderilebiliyor. Doğu Türkistanlılar bu kamplarda, WhatsApp gibi yabancı iletişim araçlarını kullandıkları için, ayrıca kimliklerini ve dinlerini barışçıl bir şekilde ifade ettikleri için tutuluyorlar ancak hiçbiri Çin yasalarına göre dahi suç değil. Siyasi eğitim kamplarında aylarca kalmış bir adam İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şunları anlattı:

(Kaşgar vilayetindeki Yenişehir ilçesindeki toplama kampı ise böyle tespit edildi)

“Yetkililere avukat tutabilir miyim diye sordum; bana ‘Hayır, çünkü senin hakkında bir suçlama yok. Kendini herhangi bir suça karşı savunmak zorunda değilsin. Burada siyasi eğitim kampındasın. Burada tek yapman gereken çalışmaktır’ dediler.”  İnsanlar, sürekli ve ısrarlı bir siyasi beyin yıkama sürecine maruz bırakılıyor. Sürekli tekrar eden bir düzende bayrak çekme törenlerine, siyasi veya ihbar alma toplantılarına ve Mandarince “gece okulları”na katılmaya zorlanıyorlar. Yetkililer, daha önce emsali görülmemiş kontrollerle İslam dinini etkili bir biçimde yasaklamış durumdalar.

“ARTIK UYUYAMIYORUZ”

UAÖ’nün raporunda da mağdurların çarpıcı anlatımlarına yer verildi. Onlardan biri de Kazak öğrenci Bota Hüseyin’in babasının başına gelenler: “Moskova Devlet Üniversitesi’nde okuyan Kazak öğrenci Bota Hüseyin, babası Hüseyin Sagambay ile en son Kasım 2017’de WeChat’te konuştu. Esasen Sincanlı olan ailesi, 2013’te Kazakistan’a yerleşmişti.

Bota’nın babası 2017 sonlarında bir doktora görünmek için Çin’e geri döndü, ancak yetkililer Sincan bölgesine vardığında babasının pasaportuna el koydu. Bota daha sonra akrabalarından babasının ‘siyasi eğitim kampına’ gönderildiğini öğrendi. Sincan’daki akrabaları Bota ile tekrar iletişim kurmalarının onları zan altında bırakabileceğinden o kadar korkuyorlardı ki, babası kampa gönderildikten sonra Bota ile iletişimi kestiler. Bota, yaşadıklarını şöyle anlattı:

‘Babam sıradan bir vatandaş. Gözaltına alınmadan önce mutlu bir aileydik. Birlikte gülüp eğlenirdik. Artık gülemiyoruz ve geceleri uyuyamıyoruz. Her gün korku içinde yaşıyoruz. Bu durum annemi çok yıprattı. Babamın nerede olduğunu bilmiyoruz. Hala hayatta olup olmadığını bile bilmiyoruz. Babamı yeniden görmek istiyorum.’”

Kaynak: Karar

Doğu Türkistan Haberleri

Doğu Türkistanlı kadın 'Kur'an öğrettiği' için yıllardır cezaevinde tutuluyor
82 yaşındaki Doğu Türkistanlı toplama kampında vefat etti
Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde Urumçi protestosu
HRW’den Çin’in Sincan politikasına dair rapor
Antropolog Rahile Davut zalim Çin’in hedefinde