Çin zindanlarında işkenceyle şehid edilen Doğu Türkistanlı alimler Abdurreşit Hacim ve Abdulahad Mahdum için gıyabi cenaze namazı ve Çin'in müslüman Doğu Türkistan halkına karşı sürdürdüğü zulüm ve kıyımları protesto etmek amacıyla Hacı Bayram Veli camii avlusunda Özgür-Der Ankara şubesi organizasyonuyla bir araya gelen müslümanlar kızıl Çin'e lanet okudu. Cuma namazı sonrası yoğun bir katılımla gerçekleştirilen programda açılış konuşmasını Numan Günay yaptı.Yusuf Dursun tarafından kıldırılan gıyabi cenaze namazı sonrası Doğu Türkistan Yeni Nesil Hareketi Ankara Temsilcisi Selahaddin Kaşgarlı konuşma yaptı." Son 1 yıldır Doğu Türkistan'da neler oluyor? Kaç ananın yüreği sızlıyor, gözyaşları dinmiyor?kaç evlat anasız-babasız kaldı? Kaç hane söndü haberiniz var mı? Merak ediyoruz Doğu Türkistan'da yaşayan 40 milyona yakın din ve kangardaşimizin durumuna daha ne kadar sessiz kalınacak? Hür dünyanın bekçileri (!), demokrasi havarileri, insan hakları savunucuları ne kadar daha bu zulme üç maymunu oynanacak? Duyun artık sesimizi; din adına, millet adına ve dahi kaldıysa eğer insanlık onur ve şerefi adına…"şeklinde konuşan Selahaddin Kaşgarlı konuşmasının devamında "Alemi İslam'ı Doğu Türkistan'da yaşanan bu insanlık dışı muamelelere karşı üç maymunun oynanmamasını, din adına, millet adına ve dahi insanlık adına arz ve talep ediyoruz."dedi. Tekbirlerin ve "Katil Çin Türkistan'dan defol", Müslüman Uyuma Kardeşine Sahip Çık" sloganlarıyla devam eden programın sonunda Özgür-Der Ankara şubesi adına Yusuf Ahmet Kaya Basın açıklamasını gerçekleştirdi.
Basın Açıklamasının tam metni şöyle:
DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIMA SON VERİLSİN, KARDEŞLERİMİZ SERBEST BIRAKILSIN!
Değerli Kardeşlerim,
Esaret ve zulüm altındaki İslam Beldesi Doğu Türkistan’dan neredeyse her gün yeni bir kara haberle sarsılıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde de 86 yaşındaki Doğu Türkistanlı âlim Abdulehad Barat Mahsum ve Abdurreşid Hacim’in Çin zindanlarında şehit olduğu haberini öğrendik.
Birkaç ay önce de Doğu Türkistanlı âlim Muhammed Salih Damollam Çin zindanlarında şehit düştü.
Doğu Türkistan o kadar büyük bir tecrit altında ki;
Abdulahad Barat Mahdum’un şehadetini şehid edildikten aylar sonra öğrenebildik.
Doğu Türkistan zindanları, yüz binlerce Müslümanla dolu. Bunlardan aileleri dâhil kimse haber alamıyor.
Bu aziz İslam beldesi adeta devasa bir kapalı ceza evi durumunda.
İslam’ın izzetli dava adamları bu zindanlarda yok ediliyor.
Daha bir kaç hafta önce 10 bin kardeşimiz tutuklanıp ve hapishanelere konuldu.
Doğu Türkistan, yüz yıldır Çin'in şiddetli zulmü altında ölüm kalım mücadelesi veriyor.
O kadar büyük bir zulüm var ki anlatıldığında insanlar hayal ürünü olduğunu düşünüyorlar.
100 yıldır artarak devam eden zulüm, Müslümanlar açısından dayanılmaz boyutlara ulaştı.
Türkistanlı kardeşlerimiz ashab-ı uhdud kıssasındaki, inançları uğruna ateş çukurlarına atılan mazlumlar gibidir.
Öyle bir zulüm düşünün ki, ezan yasaklanmış, ibadetler izne tabi kılınmış. Müslüman isimlerinin kullanılması yasak.
İslami olan ne varsa devletin yasakları altında.
Çin devleti, Müslümanları yüksek teknolojik imkanlarla gözetim altında tutuyor.
Asimile olup inançlarından vaz geçmeleri için Müslümanları, ‘siyasi eğitim merkezleri’ adı verilen kamplarda insanlık dışı ‘eğitimlerden’ geçiriyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütüne göre, 800 bin Müslüman bu kamplarda tutuluyor.
Zulümlerin haddi hesabı yok!
Bir milyondan fazla Müslüman, evlerinden ailelerinden zorla alındı; Çin ekonomisinin köleleri haline getirildiler.
Müslüman bacılarımız, Çinli erkek işçilerle aynı odalarda kalmak zorunda bırakılıyor.
Doğu Türkistan'da "Kardeş aile projesi" adı altında her Müslüman evine Çinli bir erkek yerleştirilerek kadın erkek aynı odada yatmaya zorlanıyor.
Böylece Müslüman aileler hem baskı ve gözetim altında tutuluyor hem de ahlaken çökertilmek isteniyor. "Fikrî ıslahat" adı altında kamplarda vahşi asimilasyon yöntemleri uygulanıyor.
Doğu Türkistanlı Müslümanların onuru, namusu, iffeti ve inancı payimal durumda.
Zulme rıza göstermeyen, işbirliğine yanaşmayan bütün alimler, lider kişilikler, din adamları, insan hakları aktivistleri, erdemli insanlar ise ağır işkencelere uğruyor ya da idam ediliyorlar.
Aziz Müslümanlar, Kıymetli kardeşlerim,
Peki, bütün bunlar olurken ümmet olarak bizler ne yapıyoruz?
Hiçbir şey.
Haberimiz bile olmuyor yaşananlardan.
Ey, bir vücudun azaları gibi olması gereken Müslümanlar,
Ey, bir binanın tuğlaları gibi saflaşması emredilen Müslümanlar,
Ey, birbirine kardeş, veli ve vasi kılınan Müslümanlar,
Aziz İslam beldesi Doğu Türkistan’da kardeşlerimiz kahr u perişan halde.
Duyuyor musunuz?!
Doğu Türkistan’da kardeşlerimizin, bacılarımızın, annelerimizin, çocuklarımızın namusları, iffetleri, onurları, inançları ayaklar altında;
İşkencehanelerde, zindanlarda, gulaglarda şehid ediliyorlar.
Uyuyor musunuz?!
Bütün bunları sadece ve sadece Müslüman oldukları için yaşıyorlar.
O halde niçin susuyoruz?!
Niçin avaz avaz, çığlık çığlık, eylem eylem, dua dua kardeşlerimize sahip çıkmıyoruz?!
Müslüman kardeşlerimizin kanı, canı, namusu, iffeti; kendi kanımız, canımız, namusumuz ve iffetimiz kadar azizdir.
Aziz Müslümanlar,
Ümmetin ölümcül sessizliği, başımıza gelen zulümlerin esas nedenidir.
Biz sessiz kaldık; Filistin, küçüle küçüle iki avuç toprak parçasına dönüştü. Mescid-i Aksa, Siyonist yerleşimcilerin saldırılarına maruz kalıyor.
Biz sessiz kaldık; katliamlarla sürgünlerle Arakan’da bir tane bile Müslüman bırakmadılar.
Biz sessiz kaldık; kardeşimiz Mursi, yüzlerce Müslümanın şehid edildiği Mısır zindanlarında idam bekliyor.
Biz sessiz kaldık; Suriye’de yüz binlerce kardeşimiz katledildi, cezaevlerinde bacılarımız işkencelerle, tecavüzlerle yok edildi.
Biz sessiz kaldık; Bangladeş’te alimlerimiz sıra sıra idam edildi; Pakistan’da Kur’an talebesi çocuklarımız bombaların altında can verdi.
Biz sessiz kaldık; namusumuz ve onurumuz ayaklar altına alındı Bosna’da, Çeçenistan’da, Irak’ta, Orta Afrika’da.
O halde;
Ezilmek, zulme uğramak istemiyorsak zulme karşı sesimizi yükseltmek zorundayız.
Rabbimiz Nisa Suresinde şöyle buyuruyor:
“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşmıyorsunuz?” (4/75)
“Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır” sözüne muhatap olmak istemiyorsak, gücümüz nispetinde elimizle veya dilimizle ya da kalbimizle buğz ederek zulme karşı koymalıyız.
Aziz Müslümanlar,
Müslüman kardeşlerimizin özgürlükleri, yaşam hakları; hiçbir ülkenin siyasi çıkarlarından daha önemsiz değildir.
İslam ülkeleri bu konuda ciddi adımlar atmalıdırlar.
Konuyu Birleşmiş Milletlerin gündemine taşımalı, Güvenlik Konseyi daimi üyelerin vetolarına rağmen genel kurulda gündemde tutmalıdırlar.
Birçok ülkedeki mazlum Müslümanlara sahip çıkan Türkiye de, bu meseleyi siyasi ve ekonomik menfaatlerin fevkinde değerlendirmeli, oradaki kardeşlerimize de sahip çıkmalı, sonuç alıcı girişimlerde bulunmalıdır.
Bizler, bu meydandan zalim Çin yönetimine, bütün İslam dünyasına ve mazlum kardeşlerimize sesleniyoruz;
Mazlum Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz yalnız değildir.
Dünya sussa da biz susmayacağız.
Kardeşlerimize, onurumuza, şehidlerimize, inancımıza sahip çıkacağız!
Şehid Abdulehad Barat Mahsum’u şehid edenler bilmelidirler ki;
“Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur!”
Allah müminlerle beraberdir.
Allah zalimleri kahredicidir!
Allah intikam alıcıların en hayırlısıdır!
KAHROLSUN ZALİM ÇİN YÖNETİMİ!
KAHROLSUN İŞKENCECİ ZALİMLER!
YAŞASIN DOĞU TÜRKİSTAN DAVAMIZ!
YAŞASIN ÜMMETİN DAYANIŞMASI!