Utanmazsanız, istifa da etmeyin!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Yeni rektör atamaları ile birlikte, üniversitelerde bir dalgalanma yaşanıyor.. İstifa haberleri ardı ardına geliyor..

İstanbul Teknik Üniversitesi’nden aynı haberler..

Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden, Gazi Üniversitesi’nden, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden de aynı haberler...

Rektör yardımcılarından tutun, üniversite hastanesi başhekimlerine, enstitü müdürlerine kadar bir dizi istifalar..

İlk an ben de biraz şaşırdım  ve kendi kendime “Helal olsun adamlara.. Makam mevki demiyor, kendi adamlarına vefalarını gösterip, tepkisel amaçlı olarak basıyorlar istifayı. Gözleri hiçbir şeyi görmüyor. Her şeyden ferağat edebiliyorlar” dedim.

Ama haberleri biraz deşeledikten sonra, çıktı Karaman’ın koyunu; anlaşıldı dayatmacıların oyunu.. Meğerse istifalar; memuriyetten değil, sadece bulundukları idari görevlerdenmiş!

Hani NasreddinHoca’nın meşhur bir fıkrası vardır..

Eşeği ile giderken, hayvan bir şeyden ürker ve Hoca’yı sırtından atar.

Olayı görenler, şaşkınlıkla bakışırken, Hoca şaşkınlıkları bir anda giderecek hazırcevabı yapıştırır: “Ne bakıyorsunuz? Düşmeseydim de, zaten inecektim.”

Hoca zaten inecekmiş de, tam o sırada düşmüş..

İstifacıların yaptıkları da, bunun bir başka versiyonu.. Bunlar da zaten görevden alınacaklar, tam o sırada istifa ediyorlar! Tam düşeceklerdi, indiler!..

Halkı yanıltmak için her türlü çarpıtmayı normal gören kartel medyası da, bu tür haberleri “hazırol vaziyeti”nde bekliyor zaten..

Öyle ustaca yazıyorlar ki, biz bile şaşıp, “Adam üniversiteden istifa ediyor ya.. Vay canına” diyoruz..

Oysa istifa ettikleri makamlar, profesörlük, doçentlik, öğretim üyeliği değil.. Rektör yardımcılığı, dekanlık, senato üyeliği falan..

İyi de, bu makamların hepsi, zaten rektör seçimleri ile birebir bağlantılı makamlar..

Bir rektör seçildiğinde, üniversitede kendi çalışma arkadaşlarını, kendisi belirliyor.  Birlikte çalışabileceği isimleri seçip, rektör yardımcılığına, başhekimliğe vesair yerleştiriyor. Atamalar direkt rektörün tek başına aldığı karar ile olmasa da, sonuçta ipin ucu ona bağlı..

Mevzuat şöyle..

Yükseköğretim Kanunu’nun 16. maddesi, dekanların göreve getirilme usulünü belirliyor:

“Dekan: a) Atanması: Fakültenin ve birimlerinin temsilcisi olan dekan, rektörün önereceği, üniversite içinden veya dışından üç profesör arasından Yükseköğretim Kurulu’nca üç yıl süre ile seçilir ve normal usul ile atanır.”

Demek ki neymiş?

Dekanlar, rektörün önereceği isimlerden atanırmış!

Eski rektörün önerdiği dekan, yeni rektör ile anlaşabilir mi?

Hem de, eski rektör ile yeni rektör, seçim sırasında birbirlerine kıyasıya suçlamalar yöneltmiş ise!

Tabii ki anlaşamazlar..

Öyle ise, farklı bir ismin rektör olması ile birlikte, dekanın da görevden ayrılmasından daha normal bir şey olamaz..

Ya enstitü müdürleri?

Onlar için de, aynı kanunun 19. maddesinde hüküm var:

“Organlar: (...) b. Enstitü müdürü, üç yıl için ilgili fakülte dekanının önerisi üzerine rektör tarafından atanır.”

Demek ki enstitü müdürleri de,  dekanın isteğine bağlı olarak belirleniyormuş! Dekanların nasıl geldiğini biraz önce anlattık zaten. Rektör dekanı, dekan da enstitü müdürünü belirliyor..

Dolayısı ile, rektör gidince, enstitü müdürünün de görevini terketmesinden daha tabii bir şey olamaz.

Hele hele, “Sen seçildin, ben seçildim. Senin adayın şöyle kötü, benim adayım böyle temiz” türünden abartılı yarışlardan sonra, kendisini daha önce göreve getiren rektör yeniden o makama atanmamış ise, tabii ki rektör yardımcıları da istifa etmeli, dekanlar da, enstitü müdürleri de....

Onlar istifa etmeseler de, yeni rektör onları görevden, zaten alacaktır..

Nasreddin Hoca’nın “Düşmeseydim, zaten inecektim” örneğindeki gibi yani.

Ama bu haberleri kartel medyası öyle ustaca veriyor ki, sanıyorsunuz üniversitelerde deprem yaşanıyor..

Üniversitelerde öylesine kabul edilemez bir atama yapıldı ki, öğretim üyeleri yıllarca çalışmaları ile kazandıkları mevkileri bile terkedecek kadar tepki dolular.

Sanıyorsunuz; önceki rektör yerine öylesine yanlış bir isim atandı ve atanan isme o kadar büyük bir tepki var ki, istifalar peşi peşine geliyor..

Hiç de öyle değil.

 İstifa da taktik. Medyanın çarpıtması da taktik..

Maksat; Cumhurbaşkanı’nın rektör atamalarını tartışmaya açmak.. Yeni rektörlerin otoritelerini sarsmak. Halk nezdinde, cumhurbaşkanının da, hükümetin de, rektörlerin de itibarını sarsmak.

Ama farkında değiller.. Millet nasıl ki Nasreddin Hoca’nın “Zaten inecektim” sözüne gülüyor, bunların da “istifa” haberlerine gülüyor!

Gülmekten başka ne yapılabilir ki!

VAKİT