Selahaddin E. Çakırgil’in yorumu:
100 yıl öncesinde vatanın aziz bir köşesi olan bir yer, aradan 100 yıl geçince, vatan olmaktan çıkar mı? Bu, geçmiş zamanda müslümanların elinde bütün coğrafyalar için de geçerli.. Çünkü, kâinattaki her yerAllah’ın mülkü olup, İslam’ın hâkimiyetine lâyıktır.
Şam’dan gelmiş bazı kardeşler İstanbul’da, Edirnekapı Şehidliği’nde, Birinci Dünya Savaşı’nda müslümanların asırlarca en büyük güç merkezi olan İstanbul’un düşmemesi için Bilâd-ı Şâm’dan koşup burada kan ve can veren büyük dedelerinin mezarlarını bulduklarını gururla söylüyor ve ’Bu vatan hepimizin.. Biz de şehid torunlarıyız’ diyorlar.
Suriye Faciası‘nın en hayırlı tarafı, İslâm Ümmeti‘in sevinçlerde olmasa bile, felaketler karşısında büyük çapta kaynaşmasına vesile olması idi. Baqara Sûresi‘nin 216. âyetindeki, ‘Sizin şerr zannettiklerinizde hayırlar, hayır zannettiklerinizde de nice şerrler vardır..‘ meâlindeki mânâ, adetâ, canlı bir örnek olarak karşımıza çıkmıştı.. Nitekim, sadece İstanbul‘da bile, Suriyeli, Iraklı, Filistinli ve Mısırlı yüzbinlerce kardeşlerimiz -istisnası olsa bile- genel olarak, hiç yadırgamadan ve de yadırganmadan kaynaştılar; adetâ, bir İslam devletinin başkenti imişcesine bir arada yaşıyorlar.