“Menar Okumaları” üst başlıklı sohbetlerin altıncısı olarak düzenlenen program;
-kavramsal boyut,
-batıniliğin tarihsel arka planı,
-batıniliğin sünni dünyaya etkisi
-Reşid Rıza ve Muhammed Abduh’un konuyla ilgili düşünceleri
olmak üzere 4 ana başlık altında konuşuldu.
M. Ali Kaçmaz konuşmasında özetle şunlara değindi;
“Batinilik her ne kadar Şia’nın onlarca kolundan biri olarak bilinse de esas olarak bir düşünce yöntemidir ve Sünnilikte de etkili olmuştur. Batın kelimesi sözlükte iç, dâhili, kapalılık, gizlilik, bir şeyin iç yüzüne, bir kimsenin sırlarına vakıf olmak gibi manalara gelir. Açık olmak, açıklık (zahir)’in karşıtıdır. Batınilik İslami kaynaklarda nassların zahiri manalarını kabul etmeyen, gerçek anlamları ancak Allah ile ilişki kurabilen “Ma’sûm İmâm”ın bilebileceği temel görüşünü savunan Şii fırkaların ortak adı olarak geçmektedir.
Batıniler Şia imamların altıncısından itibaren diğer kollardan ayrılmaktadırlar. Onlara göre 6. İmam olan Cafer Sadık’ın yerine oğlu İsmail geçmiştir. Bu sebeple kendilerine İsmaili de denmektedir. Bunlardan başka Sebiyye, Muhammire, Mezdekiyye, İbâhiyye, Zenadıka, Dürziyye, Nusayrîyye, Karmatîyye, Haşîşîyye, Fidâîyye gibi isimlerde almışlardır.
Bâtıniler tarihte, İran, Irak, Horasan, Suriye, Hindistan, Bahreyn ve daha pek çok İslâm şehrinde, faklı zamanlarda, farklı dillerde, muhtelif isimlerle ortaya çıkmışlardır. Büveylioğulları (büveyhiler), Karmatîler ve Fatimiler Batıni inancına sahip hükümdarlıklardır. En meşhur hükümdarları ise Hasan Sabbah’tır.
Tebliğ ve Teşkilatlanma
Batıniliğin 9 aşamalı bir tebliğ yöntemi vardır. Bu aşamalarda Batıniliğe geçebilecek kişiler seçilir, ön tebliğ yapılır, sırlarla örülü bir dünya görüntüsü oluşturulur, bu sırlara öğrenme isteği oluşturulur, bağlılık devam ediyorsa sırların çok az bir kısmı verilir ve merak daha da artırılır. Bu aşamaları geçenler mezhebe alınır.
Aynı zamanda kademeli bir Teşkilat yapıları vardır. En üstte Şiilik inancının temelini oluşturan ve masum olduğuna inanılan İmam bulunur. İmanın yokluğunda yani gaybet durumunda ona vekillik eden Hüccet vardır. Daha sonra sırayla hüccetten emirleri alan Zümassalar, davet çalışmaları yürüten dailer ve batıniliği seçebileceğine inanılan mükellebler gelir.
Temel Görüşleri:
Peygamberlik: İsmaillilere göre, gönderilen kitap ve şeriatlar peygambere göre değişirler, ancak Batıni konular kesinlikle değişmeyen asıl gerçeklerdir. Bu nedenle batın her zaman zahirin üstündedir. Hz Muhammed’ in vahyin zahirini getirdiğini, Hz Ali ve O’nun soyundan gelen imamların ise Batın ilmine sahip oldukları için zahiri yani içinde saklı olan gerçekleri sadece onların açıklayabileceğini savunmuşlardır.
Te’vil: Kur’an’daki her ayetin bir yorumu olduğu görüşünden hareketle Bâtınîlerde yorumun sınırı ve ölçüsü yoktur. Dozajı tamamen kaçırılmış bir te’vil anlayışının egemen olduğu görülmektedir.
Hulûl: Hulûl, Allah’ın imamın bedenine girmesi ve kâinatı bu şekilde sevk ve idare etmesidir.
Tenâsüh: Ölümle birlikte ceset çürür ve toprağa karışarak tekrar döner. Ruh ise kişinin durumuna göre ya başka bir kişinin bedenine, ya da bazı hayvanların bedenlerine girer.
Kıyamet: Kıyametin kopması, zamanın imamının ortaya çıkıp yeni bir şeriat getirmesi demektir. Cennet dünyada mutlu olarak yaşamayı, cehennem ise sıkıntı ve ıstırap dolu bir hayat yaşamayı ifade eder.
Sembolizm: Batınilikte sayıların harflerin, tabirlerin, hatta kelimelerin farklı yorumlarını yapmışlardır. Lügat manası ile hiç alakası olmayan iddialar ortaya atmışlardır. Mesela; Kur’an’da geçen zalüm (çok zalim), cehül (çok cahil ) kelimelerinin Hz. Ebubekir’in sembolüdür.
İbadetler: ibadetleri sadece zahiri manaları bilenler için geçerlidir. Batıni manaya vakıf olanlar için bu tarz ibadi yükümlülükler kalkar. Bundan dolayı; Batıniye’ye girenlerin namaz, oruç, zekat gibi vazifeleri yoktur. Bu görüşlerine dayanak olarak şu ayeti gösterirler: “Sana yakin gelinceye kadar (ölünceye kadar) Rabbine kulluk et.” (Hicr-15199)
Bazı ibadetlerin tefsiri:
-Namaz: imamlara bağlılık, onlara tabi olmaktır.
-Zekât, Kendi mezheplerinden olanlara bilgiler aktarmaktır.
-Hac, imâmı ziyaret ve onun hizmetini sürdürmektir.
-Abdest, imâmı tanımaya dönüş,
-Oruç imâmın sırrını saklamaktır.
-Gusûl, ahdi yenilemek;
-Zina, batın ilmini kendisinden yemin alınmayan kimseye vermektir.
Tasavvuf ve Batıni Yorum
İslam dünyasında ortaya çıkan mistik deruni hayat, ruhanî fikir ve hareketlere “tasavvuf” adı verilir. Tasavvuf aynı zamanda nefse ait bütün istekleri, zevkleri bırakmaktır. Mutasavvıflar da batıniler gibi dini ilimleri zahiri ve batıni olmak üzere ikiye ayırır; hadis, fıkıh ve kelam gibi ilimlere zahir, tasavvufa da batın ilmi adını verirler.
Belli bir silsile ile Hz. Peygamber'den gelen veya özel bir yolla naslardan çıkarılan bilgiler gibi ilham ve keşf yoluyla vasıtasız olarak Allah 'tan alınan bilgilere batın ilmi denir. Nitekim İbni Arabi; "Veliler bilgileri peygambere vahyi getiren meleğin aldığı kaynaktan alırlar" der.
Örneğin Bektaşi teşkilat yapısı Batıni yapıya benzerlik gösterir. Yapının en üstünde Kutublar vardır ve tüm gizlilikler ona açıktır.
Tefsirlerde yapılan tevillerin bazılarının batıni düşünceler barındırdığı da görülmektedir. Esasında bu yorumların Müslümanlar ile Kuran arasında çelişkiler ortaya çıkardığı aşikardır. Konuyla ilgili araştırmaları olan Mustafa Öztürk, “Batınî te’vili, en genel çerçevede,
-Kur’ân’ı Hz. Peygamber’in beyanlarından,
-nüzûl dönemine ait dil sisteminden
-ve bu dili konuşan ilk muhatapların bizzat müşahade ettikleri tabii bağlamdan
kasten koparmak suretiyle yorumlamak anlamına geldiğini” söylemektedir.
Bu bağlamda Ayetlerdeki derinlikli mânâları yalnızca imam ve onun yakınında bulunanların bilebileceğine ilişkin düşünce ile bâtıni mânaları veli kulların bileceğine dair düşünce arasında pek bir fark yoktur.
Muhammed Abduh ve Reşid Rıza’nın Görüşleri:
Menar’da konuyla ilgili farklı farklı bölümlerde pasajlar geçmektedir. Muhammed Abduh ve Reşid Rıza Batıni yorum ile yapılan tefsirlerin maksatlarını aştıklarını ve bu konuya eğilenlerin kitabın asıl maksadından uzaklaştığını söylemektedirler. Allah’ın anlaşılmaz söz indirmesinin ve Peygamberin Kuran’ın anlamını bilmemesinin mümkün olmadığının altını önemli çizmektedirler. İlimde derinleşenlerin (rasihûn’un) ise daha fazla bilgi sahibi olmalarının ise batıni düşünceyle ilgisi olmadığı görüşündedirler. Bâtınilerin, mezheplerindeki imamları; “şüphelerle ve şüpheye düşüren tevillerle İslam’ı yıkmak isteyen zındıklar” olarak tanımlarlar.
Batıniliği ümmeti tefrikaya düşüren bir olgu olarak görür ve başka bir bölümde tevil ile sapıtanlar olarak söz ederler.”
Program soru, cevap ve katkılarla son buldu.