Üsame Bin Ladin ve dünyanın en tehlikeli terör örgütü

Hakan Albayrak

Afganistan'da, Pakistan'da her gün masum sivilleri öldürüyorlar. Öldürüyorlar ve doğru dürüst bir özür bile dilemiyorlar. "Terörle mücadelede olur böyle şeyler" havasındalar. Irak'ta belki 1 milyon masum sivilin kanına girdiler, adeta soykırım yaptılar. Onu da "terörle mücadele"nin hatırı için sineye çekmemizi bekliyorlar.

Bu katliam süreci Üsame Bin Ladin'e mal edilen 11 Eylül saldırıları üzerine başlamıştı, fakat Batılı emperyalistler o saldırılardan önce de İslam dünyasında böyle terör estiriyorlardı. Canları çektikçe Irak'ı bombalıyor, çoluk-çocuğu havaya uçuruyor, amansız ambargolarıyla da masum Iraklıları katlediyorlardı. Öte yandan, İsrail vasıtasıyla Filistinlilere ve Lübnanlılara kan kusturuyorlardı. Durmadan Müslümanlara zulmediyor, İslam topraklarında durmadan bozgunculuk yapıyor, ama zalim ve bozguncu sıfatlarını daima Müslümanlara yükleyip "Biz ıslah edicileriz" diyorlardı.

Üsame Bin Ladin'in "El Kaide"si işte bu akıl almaz arsızlığa, bu akıl almaz müstekbirliğe, bu akıl almaz caniliğe bir cevap olarak doğdu. Bu cevabın makul olan tarafları var, makul olmayan tarafları var. Makul olmayan taraflarından bir tanesi, emperyalizmle mücadelede sivillerin de öldürülmesine -en azından Amerikalı sivillerin öldürülmesine- cevaz verilmesi yahut sivillerin taammüden öldürüldüğü bazı eylemlerin -mesela New York'taki İkiz Kuleler'e saldırıların- hoşgörülmesi.

El-Kaide tam olarak nedir, kimlerdir, nerede başlar ve nerede biter, Üsame Bin Ladin El-Kaide'nin ne kadarını kontrol ediyordu, hangi eylemlerin sorumluluğu Üsame Bin Ladin'e aitti veya değildi, bunlar çok tartışma götürür. Fakat 'genel geçer' Üsame Bin Ladin ve El-Kaide imajının Müslümanlar tarafından ciddi bir tahlil ve eleştiri süzgecinden geçirilmesi gerektiği muhakkak. Son zamanlarda bunu bizzat Üsame Bin Ladin ve yakın çevresinin de yaptığını duyuyor, umutlanıyorduk. (Üsame Bin Ladin'in iki yardımcısı, Zevahiri ve Atiyetullah, yakın zaman önce "Sivillerin kanı dökülemez" yolunda açıklamalar yaptı ve El-Kaide'ye mal edilen tekfirciliği de reddetti.)

Mezkûr imaj, Ümmet-i Muhammed'in çözmesi gereken bir meseleyi ifade ediyor. Mutedil Müslümanlar elbette "Kafirler ne kadar zulmederlerse etsinler biz onlarla mücadelede fıkıh çerçevesinin dışına çıkamayız" diyecek, düşmanla mücadelede haddin aşılmasına karşı çıkacaklardır. "Terörle mücadele" yahut "özgürlük ve demokrasi" uğruna yüzbinlerce masum sivili gözünü bile kırpmadan öldürebilen ve dünya kamuoyunun bunu makul karşılamasını isteyen ABD ise, El-Kaide yahut başka bir örgütün emperyalizmle mücadelede sivillerin de kanına girmesini kınama hakkına sahip değildir.

Yeryüzünde mütemadiyen fesat çıkaran ve masum sivilleri kitleler halinde öldürüp duran ABD'nin, kendini maşeri vicdanın temsilcisi ve adaletin kılıcı gibi takdim ederek, Üsame Bin Ladin'i 'yargılamasını' ve 'infaz etmesini' içimize sindirebilmemiz mümkün değil, mümkün olmamalı.

Üsame Bin Ladin'in ABD tarafından Pakistan'da öldürüldüğü haberi üzerine bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Dünyanın en tehlikeli ve en sofistike terör örgütünün başının bu şekilde ele geçirilmiş olması herkese ibret vesilesidir" demiş... ABD değil, İsrail değil, El-Kaide mi dünyanın en tehlikeli terör örgütü?

ABD Başkanı Barack Obama, "Adalet yerini buldu" demiş... İslam dünyasında katliam üstüne katliam yapan, sonra bu katliamlara verilen cevapları bahane ederek daha büyük katliamlar yapan ABD'nin yöneticileri -Obama dahil- mahkûm edilip cezaları infaz edilmedikçe, ne adaleti?

Bu kahpe düzenin çarkına tüküreyim (Ah bir tükürebilsem)!

***

Üsame Bin Ladin gerçekten öldürüldü mü, bilmiyorum.

Öldürüldüyse, Allah Teala ecrini arttırsın ve taksiratını affeylesin.

YENİ ŞAFAK