Umut hakkı nedir, Abdullah Öcalan'a uygulanabilir mi?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim'de partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada kullandığı hukuki bir terim, Türkiye'de o günden bu yana konuşuluyor: Umut hakkı.

Bahçeli, konuşmasında 1999'da idam cezasına çarptırılan, cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilen ve 25 yıldır İmralı Cezaevi'nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ı kast ederek Öcalan için, "Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın" demiş ve eklemişti:

"Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, 'umut hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın."

Bahçeli'nin sözleri sonrası, umut hakkı kavramı Türkiye'de sıklıkla tartışılır oldu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2017'de Litvanya'da müebbet hapis cezasına çarptırılan iki mahkumla ilgili kararında umut hakkı ile ilgili şu ifadelere yer vermişti.

"En iğrenç ve korkunç eylemlerde bulunanlar bile temel insanlıklarını korur ve içlerinde değişme kapasitesi taşırlar. Hapis cezaları uzun ve hak edilmiş olsa da, bir gün işledikleri hataların kefaretini ödemiş olabilecekleri umudunu taşıma haklarını korurlar. Bu umuttan tamamen mahrum bırakılmamalıdırlar.

"Onları umuttan mahrum bırakmak, insanlıklarının temel bir yönünü inkar etmektir ve bu da aşağılayıcı olacaktır."

AİHM'e göre umut hakkının uygulanmaması, temel insan haklarına aykırı.

Peki umut hakkı nedir, Abdullah Öcalan'a uygulanabilir mi, Türkiye'de geçmişte gündeme nasıl geldi?

Pratikte ne anlama geliyor?

Umut hakkı, ömür boyu hapis cezasına çarptılan ve koşullu salıverme imkanından yararlanamayan mahkumların durumuyla ilgili bir düzenleme.

Kararın esasını AİHM'in 2013 yılında İngiltere'de Vinter ve diğerleri olarak anılan davayla ilgili değerlendirmesi oluşturuyor.

Mahkeme, ömür boyu hapis cezalarının belirli bir süre sonra gözden geçirilme veya tahliye şansı olmadan uygulanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3. maddesinin ihlali anlamına geldiğine hükmetti.

Sözleşmenin 3. maddesinde hiç kimsenin işkenceye, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye tabi tutulamayacağı belirtiliyor.

BBC Türkçe'ye konuşan eski Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, umut hakkıyla amaçlananın, "hukukta cezanın amacının kişiyi ıslah etmek ve onu tekrar topluma kazındırmak" olduğunu hatırlatıyor.

Aktar'a göre umut hakkı pratikte, mahkumun "belirli bir süre cezaevinde geçirdikten sonra, oluşturulacak kurullar aracılığıyla durumunun incelenmesi ve periyodik aralıklarla şartlı tahliye imkanına sahip olmasını" ifade ediyor.

AİHM, 2013 tarihli Vinter ve diğerleri kararında müebbet hapis cezasının en fazla 25 yıl sonra gözden geçirilmesi gerektiğine ve mahpusların serbest bırakılma koşullarının değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmişti.

Türkiye'de geçmişte hiç uygulandı mı?

BBC Türkçe'ye konuşan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi Avukat Rengin Ergül, "Türkiye'de umut hakkının ihlali anlamına gelen yasaların 2002 yılına kadar olmadığını" söylüyor.

Türkiye’de idam cezası 2002 yılında yapılan yasal değişiklikle kaldırıldı ve onun yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirildi.

Yasa kapsamında "idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları hakkında" "şartla salıverilmeye ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bunlar hakkında müebbet ağır hapis cezası ölünceye kadar devam eder" düzenlemesine yer verildi.

Daha sonra yapılan yasal değişikliklerle ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinin cezaevinde belirli süreleri 'iyi halli olarak' geçirdiği takdirde koşullu salıvermeden yararlanması mümkün hale geldi.

Ancak "bir örgüt faaliyeti çerçevesinde" "Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar" dahil belirli suçları işleyenler bundan muaf tutuldu.

Bu da Türkiye'de bugün ağırlaştırılmış müebbet cezasından mahkum edilen mahpusların tümünün umut hakkından mahrum olmadığı anlamına geliyor.

Avukat Ergül, "Bugün kadın cinayeti ya da çocuk istismarı gibi suçlarla ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılanlar koşullu salıvermeden yararlanabiliyor ancan terör suçundan mahkum edilenler için bu uygulanmıyor" diyor.

Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet cezaları, TCK başka olmak üzere, İnfaz Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu gibi farklı yasalar altında düzenleniyor.

AİHM, umut hakkı bağlamında Türkiye'yle ilgili hangi kararları aldı?

Abdullah Öcalan 29 Haziran 1999'da TCK'nın 125. Maddesi uyarınca idama mahkum edildi.

Öcalan'ın cezası daha sonra ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. 2002 yılında yapılan yasal değişiklik Öcalan'ın da şartlı salıvermeden yararlanmasını engelliyordu.

Bununla ilgili AİHM'ye yapılan başvuru sonucu mahkeme Öcalan hakkında, umut hakkıyla ilgili daha önceki hükümlerine referans vererek Türkiye aleyhine karar verdi.

AİHM, İmralı'da tutulan Öcalan'ın "serbest kalma ümidi olmadan, hapis cezasının infazının ölünceye kadar devam etmesi, Sözleşme’nin 3. Maddesini ihlal eder" demişti.

Mahkeme kararda bununla birlikte Öcalan'ın ceza infaz kurumunda yalnız tutulma koşullarının aynı maddenin işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ettiği belirtilmişti.

AİHM, bundan sonra Eylül ve Aralık 2015'te de farklı başvurularda AİHS’in 3. Maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle Türkiye aleyhine kararlar verdi.

Türkiye bu kararları uygulamadı.

Avukat Ergül, AİHM'nin kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi çatısı altındaki Bakanlar Komitesi'nin bilgi taleplerine Öcalan için uygulanan cezanın "istisna" olduğunu söyleyerek yanıt verdiğini söylüyor.

Avukat Aktar, Türkiye'nin AİHM kararlarına sadece Öcalan değil, Edirne'de tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile müebbet hapse mahkum edilen Osman Kavala için de uygulamadığına dikkat çekiyor.

Aktar, bunda uluslararası kararlarla ilgili yaptırımın "çok zayıf olmasının ve çok uzun sürmesinin" etkili olduğunu savunuyor. "Bu zaten Türkiye için politik bir karar" diye de ekliyor.

'Binlerce mahpusu ilgilendiren bir insan hakları krizi'

DEM Parti Temmuz 2024'te ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazında, 25'inci yılda koşullu salıverilme şartlarının değerlendirilmesi için TBMM Başkanlığına kanun teklifi verdi.

Avukat Aktar, bu değişikliğinin kabul edilmesi ve yasalaşması halinde Öcalan'ın koşullu salıverilmesinin mümkün olabileceğini belirtiyor.

Ancak Avukat Ergül, "insan hakları krizi" olarak nitelendirdiği durumla ilgili olarak, "Bu tartışma sadece Öcalan üzerinden yürütülecek bir tartışma değil. Bu, binlerce mahpusu ilgilendiren bir tartışma" diyor.

Bu bağlamda umut hakkını doğuracak bir yasal düzenlemenin, Terörle Mücadele Kanunu dahil istisna tutulan tüm suçluları da kapsayabileceği belirtiliyor.

DEM Parti'nin kanun teklifindeki bilgilere göre Türkiye’de idam cezasından çevrilerek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazını yerine getiren 1453 kişi bulunuyor.

Avukat Ergül, Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi'nin 2024'teki talebi üzerine Adalet Bakanlığı'nın sağladığı verilere göre Türkiye'de 4000'den fazla ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olduğunu aktarıyor.

Hukuk Haberleri

Adnan Oktar davası hükümlülerinin mal varlıkları müsadere edildi
Siyonist çetenin destekçilerini protesto eden Adem Özköse ve Enis Toprak gözaltına alındı!
İstanbul 2 Nolu Barosu seçimlerini Yasin Şamlı kazandı
Cisri Ailesi 3 aydır hukuksuz gözetim altında
AYM Başkanı Özkaya: Göçmenlere yönelik ayrımcılık ve nefret söylemleri önlenmeli