Umut Davası’yla İlgili Son Yargıtay Kararı Kınandı!

UMUT DAVASI kapsamında verilen cezaları onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi İstanbul Mazlumder’de yapılan bir basın açıklaması ile değerlendirildi ve kınandı.

HAKSÖZ-HABER

Kamuoyunun yakından tanıdığı ve son dönemde telefon dinlemeleri listesinde Selam Örgütü mensupları sıfatıyla adları yer alan Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Mehmet Şahin ve Abdülhamit Çelik. Bu yargı kararına göre yeniden cezaevine girecek ve 4.5 sene daha hapis yatacaklar.

Konuyla ilgili basın açıklamasını başlatan Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sorunu olan 28 Şubat sürecinin haksızlıklarının hala gündemde olduğunu belirtti. Sözde Selam Terör Örgütü ile ilgili Yargıtay’ın 5 gün önce gerekçeli kararını açıkladığını söyledi. Sarıyaşar’ın ifadelerine göre 6 Mayıs 2000 tarihinde hukuksuzca başlayan bu dava 28 Şubat’ın bir ürünü olarak da sonlandırılmıştır. Yargıtay 9. Dairesi Hasan Kılıç, Abdülhamit Çelik, Mehmet Şahin ve Mehmet Ali Tekin’in savunmasını almadan mahkemenin kararına uyarak yeniden hapishaneye girmelerine hükmetmiştir.

Sanıkların avukatı olan Cüneyt Toraman da mahkeme safahatından verdiği hukuksuzluk örneklerinden sonra, bu davayı hukuki zeminde tüm yargı taraflarıyla kamu oyunda tartışmaya hazır olduklarını ve bu hukuksuzluğa “Hodri meydan!” dediklerini söyledi. Ayrıca 28 Şubat darbecilerinin zihniyetleri ile yargı içinde kumpas kuran bir gurubun hedeflerinin birbirleriyle örtüştüğünü belirtti.

Daha sonra bu davanın mağdurları değil mazlumları olduklarını belirten sanıklar, konuşmaların da özellikle işkencelere ve işkenceyle güdümlü olarak konuşturulmalarına dikkat çekip bazı örnekler verdiler.

Av. Hasan Kılıç, Örgüt ile Türkiye’yi değiştirmeye çalışan güç odaklarının durmadığını ve komplolar kuduklarını belirtti. Ve kendilerinin mağdur değil, mazlum olduklarını ve bu imtihan için gururlu olduklarını vurguladı.

Abdulhamid Çelik ise bu süreçte işkencenin, zulmün, zalimin kim olduğunu yaşayarak gördüğünü belirtti. Dava hukuki süreçle başlamadığı gibi hukuki süreçle de bitmediğini söyledi. Bu hukuksuzluğun İstiklal Mahkemeleri’nden beri darbelerle devam ettiğini; bin yıllık sürecin devam ettiğini ve devam edecek gibi gözüktüğünü vurguladı. “Beni idamla yargılayan, sonra bırakan savcı hala görevde ve cezadan sonra ABD’ye tatile gitti” diyen Çelik bu hukuki süreci tanımadığını belirtti.

Mehmet Ali Tekin. Tutuklandıklarında gördükleri işkenceler sırasında Uğur Mumcu ihalesinin kendilerine verildiği söylemiyle karşılaştıklarını belirtti. Süreç o kadar düzmeceydi ki önce bize Tevhid, sonra Selam, sonra Selam-Tevhid, daha sonra Kudüs Savaşçıları en sonunda da Umut adlarını verdiler, her ad değişiminden sonra bu başlıllar altında aynı dosyaları mükerreren imzalattılar dedi.

Mehmet Şahin ise yargılandıkları davanın hukuksuzluklarını anlatabileceklerini; ama kendilerinin siyasi bir dava ile yargılandıklarını vurguladı. İlk hükmün de son onayın da siyasi olduğunu belirten Şahin, bu davanın arkasında küresel güçlerin olduğunu belirtti ve onların yerli işbirlikçilerinin bu davada aktif rol aldığını belirtti. Ayrıca bu süreci bizi teker teker tanıyan Hükümet’ın başı’nın dikkate alması gerektiğni belirtti. Mısır’daki 529 idam mahkumu yanında mağduriyetlerinin önemsiz olduğuna vurgu yaptı.

Daha sonda İslami kuruluşlar adına Ramazan Kayan, Hamza Türkmen, Ahmet Emim Dağ konuştular.

Ramazan Kayan kendisinin de damdan düşen biri olarak kardeşlerinin mağduriyetlerini veya mazlumiyetlerini çok iyi anladığını belirtti. Aynı yerde beş ay önce Malatyalılar Davası’ndan kardeşi Nurettin Kayan, Fahri Memur ve Zekeriya  Şengöz hakkında da benzer pozisyonda bir basın açıklaması yaptıklarını söyledi ve bugün Selam davası içinde burada olduklarını açıkladı. “Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek” sloganını hatırlatan Kayan, gelecek aylarda da başımıza gelecek bir zulüm için gene basın açıklaması için mi toplanılacağını sordu. Daha etkin bir duruş ve muhalefet üzerinde durmamız gerekliliğine dikkat çekti. Bu ülkenin vesayetten çok çektiğini belirten Kayan, artık bugün bir yargı terörü ile karşı karşıya kaldığımızı daha iyi öğreniyoruz dedi ve ayıplı anayasa ve ayıplı yargıya karşı haklı taleplerimizi daha çok ortaya koymamız gerekliliği üzerinde durdu.

Hamza Türkmen, adı geçen dört arkadaşın mağduriyetinden bahsettikten sonra 17 ve 25 Aralık operasyonlarıyla gözlerinin daha çok açıldığını, önceden namaz için işkence arası veren Gülen camiası polis görevlilerinden çok daha yaygın, poliste, yargıda, bürokraside örgütlü ve küresel vesayetle irtibatı olan ve casuzluk şüphesi uyandıran paralel bir yapının varlığının somutlandığını söyledi. Bu İslami hareketler ve İslamcılık düşmanı batini ve Ilımlı İslam formu üretmeye çalışan yapı elemanlarının da yargı içinden temizleneceğini belirten bugünkü siyasi otoritenin Müslümanlara karşı açılan haksız ve hukuksuz davaları gündeme getirmeli, İsrail’le ABD’de neoconlarla paralelleşen bu yargı mensuplarından arınmış acilen bir hukuki tahkikat yolu başlatmalı ve mağduriyetlere son vermelidir dedi. Bu bağlamda Malatyalılar, Mustazaf-Der bağlamında Elazığ İhya Der, Hizbuttahrir veya Yakup Köse, Mustafa Kaplan gibi kişilerin mağduriyetlerini hatırlattı.

Türkmen, 28 Şubat yargısının ve paralel yapının karıştığı tüm davaların hızla yeniden elden geçirilmesi gerekliliğini söyledi ve Sivas Davası, İslami Hareket Davası, Mustazaflar-İlim Davası, El-Kaide davaları, İBDA-C Davası, Kudüs Savaşçıları Davası, Metin Kaplan ve arkadaşlarının davası v.d. ele alınmalı haklı haksız ayrıştırılıp mağduriyetler acilen giderilmelidir dedi.

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu