Umran dergisinin sunuş yazısı:
Müslümanların fikir dünyası seviyesizlik, fukaralık, keşmekeşlik yanıyla büyük bir zafiyet içindedir. Dolayısıyla İslâm dünyasındaki siyasi anlayışlar derinlikten ve ahlakilikten uzak olup aktüel siyasetin ötesine geçememektedir. Müslümanların bugün yaşadıkları sorunların temelinde kendimize ait bir siyasi yapı, bir siyasi üslup, bir siyasi felsefe inşa edememe durumu yatmaktadır.Müslümanlar kendilerini başkalarının gözünden ve kavramlarından tanımlamayı bir türlü bırakamadılar. Kendilerine özgü dünya tasavvurlarını, gelecek perspektiflerini ve siyasî söylemlerini kaybetmiş vaziyetteler.
Müslümanların dünyadaki evrensel rolleri üzerine kendi algılarını şekillendiren “ümmet” en azından kategorik bakımdan aynı dine inananların birliği anlamına gelir. Etnik, bölgesel, dilsel birlikteliklere karşılık İslâm eksenli, iman temelinde mensubiyet duygusuna dayalı bir beraberliktir ümmet.İslâm âlemi ufkunun, Avrupa ırkçılığına ve sömürge yönetimine karşı verilen mücadele bağlamında çok daha belirgin duruma gelmesi şaşırtıcı görülmemelidir. Tarihçilerin üzerinde durduğu husus, Osmanlıların Mısır’dan alıp İstanbul’a götürdükleri ve sonunda ilk dönemlerde Cumhuriyet hükûmetinin ilga ettiği halifelik değildir. Şüphesiz ki siyasi beden boyutuyla bunu Osmanlı temsil ediyordu. Onu kaldıran iktidarıngerekçesi İslâm âlemi ufkunun ortadan kaldırılmasıydı.
İslâm dünyasında ümmet şuurunun yok edilmesi üzerine oturan ve yıkılmaya doğru giden ulusçuluk geride bir yığın millî dinler bırakmaktadır. Söz konusu millî dinler, evrensel bir dinin, kendi özgünlüğünden arındırılıp bir topluma indirgenmesi hâlidir. Günümüz Türkiye’si,evrensel dinin/İslâm’ın boşluğunu vatan, bayrak, millet gibi kavramların bileşkesindeki millilikle doldurmaya gayret ediyor fakat bu bir çıkış yolu sunmuyor.Onun için dine yönelme durumu söz konusu olduğunda dahi milliyetçi bir din telakkisi ortaya çıkmaktadır.
Geleceği düşünmeyi ihmal ettiğiniz zaman, sadece geçmişi kutsayarak bugünün şartlarıyla düşünüp bugüne çakılıp kaldığınız zaman çıkış bulmamız imkânsızdır. Sadece geçmişi yaşayanlar müzelik, bugüne takılıp kalanlarsa mezbelelik olurlar. Biz Müslümanlar olarak dünyadaki yerimizi, sahip olduğumuz değerleri, kimliğimizi oluşturan tarihî, siyasi, dinî vs. unsurları doğru tespit etmeli, kendimize çeki düzen veripsorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Ancak bu noktada en önemli sıkıntı özgüven eksikliği ve zihin yapımızdır.
Evet, İslâm dünyası ufku hem mevcut Batı uygarlığının meydana getirdiği hoşnutsuzluklardan kaçınmayı hem de müslümanların içinde bulundukları atalet durumundan kurtarmayı belirgin kılması bakımından hepimizin pusulası olmak durumundadır. Zira bu ufukdin bakımından İslâm’ın varlığına, millet bağlamında ümmetin mevcudiyetine ve medeniyet nokta-i nazarından İslâm’ın insanlık için hâlâ alternatifbir medeniyet olarak durduğuna dair bir iddiayı gündemde tutmaktadır.
Bazı Başlıklar:
Müslüman Topluluklar ve Ümmetten Yana Olmak / Mustafa AYDIN
İslâm Dünyası Fikri Küresel Bir Entelektüel Tarih Çalışması / Cemil AYDIN
Müslüman Toplumlar Madunluğun Girdabından Kurtulabilecek mi? / Kamil ERGENÇ
Düşünsel Kriz ve Sorunlar Bağlamında İslâm Dünyası / Ahmet DAĞ
Arap Otoriter Rejimleri Gölgesinde Siyasal İslâm’ın Başarısızlığı / Hasan Ebû HENİYYE