Özgür-Der Kocaeli Temsilciliğinin iki haftada bir “Ümmetten Ulusa, Ulustan Ümmete Müslüman Coğrafya” başlığı altında düzenlediği seminerler dizisine Biladu’ş-Şam’a yapılan giriş ile devam edildi.
11. yapılan dizi-seminerlerin Biladu’ş-Şam’ı konu alan bu etabında kısa süre önce Gazze’den ailesiyle İzmit’e gelip KOÜ’de elektronik mühendisliği üzerine doktora yapmakta olan Muhammed Salemdeeb ve Kocaeli Özgür-Der temsilcilerinden Cahide Nur Aslan İncekara’nın katılımıyla Ürdün ve Filistin işlendi.
Biladu’ş-Şam’ın uzak-yakın tarihi ve bu dönemlerde öne çıkan gelişmelere satırbaşları halinde değinide bulunan Muhammed Salemdeeb, İngiliz-Fransız emperyalizminin atraksiyonlarına dikkat çekerek bölgenin Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün şeklinde paylaştırılması süreci üzerine değerlendirmelerde bulundu.
İngilizlerin ümmet coğrafyasının kalbine bir hançer gibi sapladığı Siyonist İsrail’in kuruluş ve gelişim seyrine de dikkat çeken Muhammed Salemdeeb, İngiliz ve daha sonra da Amerikan emperyalizmince başta Ürdün olmak üzere Ortadoğu’daki birçok devletçiğe biçilen temel rolün İsrail’in güvenliğini sağlamak olarak belirdiğini söyledi.
Bu bağlamda Kudüs’ün işgalinin temel bir kırılma alanı oluşturduğunu belirten Muhammed Salemdeeb, bununla birlikte Filistinli Müslümanların Kudüs’ü müdafaayı bir şeref ve onur meselesi olarak algıladığını ve nöbetleşmeye devam ettiğini ifade etti.
Filistin’de İngiliz emperyalizmi ve Siyonist İsrail’e karşı verilen direnişi Şehit İzzettin el-Kassam’dan başlayarak özetleyen Muhammed Salemdeeb, son birkaç yıldan bu yana ise direnişin ağırlıklı olarak Gazze’de Hamas öncülüğünde yapıldığını kaydetti.
Batı Şeria’da hem idari yapıyı elinde tutanlar hem de orada mukim olanların durumunun Gazzelilere oranla daha iyi olduğunu belirten Muhammed Salemdeeb, bunun nedenlerini irdeledi. Ayrıca Filistin kökenli Ürdünlülerin Ürdün’deki durumunun da hem Batı Şeria hem Gazze’dekilere kıyasla daha iyi olduğunu belirten Muhammed Salemdeeb, ne var ki Ürdün devletinin işgal altındaki topraklara ve Filistinlilere dönük yaklaşımının iç açıcı olmadığını kaydetti.
Daha sonra Gazze dramı ve direnişi üzerinde duran Muhammed Salemdeeb, hem projeksiyona yansıttığı görseller ve videolar üzerinden hem de kendi fiili şahitliğinden hareketle bilgilendirme ve değerlendirmelerde bulundu. Muhammed Salemdeeb’in bu bağlamda Gazze’de İsrail saldırıları öncesi ve sonrasına ilişkin sergilediği görseller ve bölgedeki sosyal yaşama ilişkin aktardığı bilgiler salonda duygusal hava oluşturdu.
Cahide Nur Aslan İncekara konuşmasında Ürdün tarihi ve “Arap Baharı”nın Ürdün’deki yansımalarıyla ilgili kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra geçen yıl ziyaret ettiği Filistin’den izlenimlerini aktardı.
Ürdün’de en güçlü ve yaygın İslami hareketlerin Müslüman Kardeşler ve Hizbu't-Tahrir olduğunu belirten Aslan, Kral Abdullah, İngiliz emperyalizmi nezdindeki değeri, ona kurdurulan Haşimi Krallığının tarihî gelişim seyrini özetledi.
Daha sonra “Arap Baharı”nın Ürdün’e uğrama süreci üzerinde duran İncekara, Ürdün’de neden etkili bir sonucun oluşmadığına dair faktörleri şöyle özetledi:
-Has Ürdünlü/ Filistin kökenli Ürdünlü ayrımı ve 70-71 iç savaşı ve günümüzdeki etkileri sebebiyle halkın birlikte hareket edememesi
-Ürdün siyasal sisteminde Bedevi ailelerin ağırlığı ve onların krallığı desteklemesi
-Muhalefetin durumu: Bir bütün halinde olmayan muhaliflerin genel itibariyle krallığa karşı olmayıp reformlarla yüzeysel değişiklikler istemesi
-Ürdün/İsrail ilişkisinin istibdat rejimine sağladığı imkanların muhalefetin elini zayıflatması. Bu bağlamda1994'te imzalanan Barış Anlaşması neticesinde İsrail, ABD ve İngiltere'nin Ürdün’le ilişkilerinin sıcak olması ve “Arap Baharı” sürecinde bu ülkelerin Ürdün rejimini ayakta tutma çabaları
Filistin mücadelesinin aynı zamanda Müslümanların uyanış ve dirilişinde stratejik bir işlev gördüğünü belirten Cahide Nur Aslan İncekara, ümmetin yeniden bilinçlenmesi ve kimliklenmesinde oynadığı önemli rolün de devam etmekte olduğunu kaydetti.
Filistin izlenimlerine dair Batı Şeria'nın durumuna, işbirlikçi Filistin hükümetinin halkın yanında olmamasına, işgal karşısında Filistinlilerin hayranlık uyandıran mücadelesine, yaşadığı sıkıntılar ve zorlukların Filistin aşkını, tekrar gitme isteğini körüklediğine değindi. İsrail askerinin/polisinin sistemli hareket etmesini girişte 2 saat çıkışta 6 farklı noktada aranmasını ve sorulan soruların sadece sistematik bir taciz olmadığını aynı zamanda askerin/polisin tedirginliklerini anlattı. Turistlere karşı son derece kibar(!) olmalarıyla dünya kamuoyunun gözlerini boyamaya çalıştıklarını belirtti.
Filistinlilerin mücadelelerine ve özgür Filistin’e olan inançlarını sık sık vurgulayan Aslan, konuşmasını sonlandırırken duygulanarak, ördükleri 8 metrelik duvarlarla sadece giriş çıkışları engellemediklerini bir Filistinlinin "Gökyüzünü kapatmaya çalışıyorlar, özgürlüğümüzü elimizden almaya çalışıyorlar ama yapamayacaklar!" sözleriyle açıklayarak aktardı.
Dinleyicilerin soru ve katkılarının konuşmacılar tarafından değerlendirilip cevaplandırılmasından sonra program sona erdi.
“Ümmetten Ulusa, Ulustan Ümmete Müslüman Coğrafya” seminerlerinin Biladu’ş-Şam oturumlarına 20 Şubat’ta “Lübnan” başlığıyla devam edilecek.