“Ümmetten Ulusa, Ulustan Ümmete Afganistan”

Özgür-Der Kocaeli Temsilciliğinin iki haftada bir düzenlediği “Ümmetten Ulusa, Ulustan Ümmete Müslüman Coğrafya” seminerlerine Afganistan oturumuyla devam edildi.

Özgür-Der Kocaeli Temsilciliği’nin iki haftada bir düzenlediği “Ümmetten Ulusa, Ulustan Ümmete Müslüman Coğrafya” seminerlerine Afganistan oturumuyla devam edildi.

Haşim Ay’ın sunuş konuşmasıyla başlayan seminere Özgür-Der Bursa Şube Başkanı Aziz Avar konuşmacı olarak katıldı.

Dernek salonunda gerçekleştirilen seminerde Aziz Avar özetle şunları söyledi:

Emanullah Han Afgan modernleşmesinin Mustafa Kemal’idir.

MÖ İskender’in Perslerle olan savaşına tanıklık eden Afganistan, tarihinde kavimler göçü, Sasani ve İslam fetihlerini yaşamıştır. Yaklaşık 55 etnik unsur barındıran Afganistan’da ağırlıklı nüfusu Peştunlar oluşturmaktadır. Bu coğrafyada kavimler birbirleriyle savaşır. Bu topraklar 1600’lü yıllarda İngiltere’nin emperyalist saldırısına uğrar. Afgan tarihi ilk olarak Belh’te bulunan Avesta’da konu alınır. Müslümanlaşma süreci 200 yıllık bir süreç içerisinde gerçekleşir. Afganistan ismi ise 1700’lü yıllarda Ahmet Şah Durani’nin, Peştun Kabilelerini bir araya getirmesiyle oluştu. 1600’lü yıllarda Doğu Hindistan Şirketi aracılığıyla sömürge faaliyetleri gerçekleştirilen bu topraklarda bir yandan da kuzeyden gelen Rus etkisi söz konusu oldu. Coğrafi olarak dağlık olan bu bölge Ruslar için de sıcak denizlere inme projesi için set oluşturdu. 1879’da Duranilerin, İngilizleri ağır bir yenilgiye uğratmasına rağmen İngilizlerin istediği Abdurrahman Han başa geçti. Bir modernleşme sürecinin başı olan Abdurrahman Han tam sürecin tamamlanması için oğlu Emanullah Han’ı yetiştirmeye başladı. Burada unutulmaması gereken İngilizler’in Hindistan ile Afganistan arasında bir sınır çekerek Afgan halkları ile Hint Müslümanları arasına sınır koymalarıdır. Emanullah Han 1919’da, o zaman yeni kurulan Bolşevik Rusya’sı ile denge siyaseti yürüterek bağımsızlığını ilan etti. Bu noktada bir kararlar bütünü getiriliyor. Bütünsel bir modernleşme projesi bu kararla hayata geçirildi.

İslami Yasaklar Dönemi

Bu dönemde “Selamun aleyküm” ifadesi ve kadınların örtünmesi yasaklanıyor. Bu gelişmelerden ötürü halk isyan ediyor. Aynı zamanda Sovyetler ile denge politikası güden Emanullah Han döneminde sol düşünceler de Afganistan’a giriyor. Ayrıca batılı ülkelerle yakınlaşan Emanullah Han; askeri, tarımsal, hukuki, eğitimsel alanları Almanya, Fransa ve İngiltere’nin denetimine bırakıyor.

Sol’a Eğilim

Emanullah Han’dan sonra ilk kez Tacik olarak Habibullah Gülgani geliyor. Ama 9 ay sonra İngilizlerin yardımıyla indiriliyor. Daha sonra da Sovyetlerle yakınlaşan politikalar yürütülüyor. 1973’de sol gruplarla yapılan darbe sonrası Davut Han sol ağırlıklı hükümet kuruyor ve Müslümanlara baskı uyguluyor. 1975’de Hikmetyar ayaklanıyor ama kanlı bir şekilde bastırılıyor. 1978’de de Sovyet destekli bir darbe ile Davut Han katlediliyor. Yerine Babrak Karmal geçiriliyor. Bunun nedeni Davut Han’ın Amerika’ya yaslanma politikası yürüterek muhalefeti tamamen sindirmeye çalışması…

Sovyet işgali ile Babrak Karmal iktidara getirildi. O zamana kadar iç karışıklardan dolayı örgütlenen halk hareketleri gelişmesini tamamlamıştı.

Savaş ve İç Savaşlar Dönemi

Yedi Sünni grup yedi Şii grup, Hizb-i İslami, Cemaat-i İslami gibi direniş örgütleri Sovyetlere karşı savaşıyorlar. Aynı zamanda binlerce asker de İslami hareketlere katılır. Bu vesileyle direniş esnasında kukla Afgan yönetimi Karmal’dan, Necibullah’a geçmişti. Savaşın yol açtığı ekonomik kayıplar nedeniyle Cenevre’de yapılan toplantı sonucu Sovyetler çekiliyor. Ama acıdır ki Sovyet emperyalizmine karşı omuz omuza direnen Müslüman Afgan halk grupları arasında bu kez iç savaş çıkıyor. 1992’de Kabil kuşatılıyor ve Necibullah BM binasına sığınıyor. Kabil, Ahmet Şah Mesut tarafından alınıyor ama bu sefer Hizb-i İslami tarafından bombalanıyor. Bu olaylarda Peştunlar ağırlıklı olarak rol almıştır. Genelde bu çatışmalar kavmiyetçi temele dayalıdır.

Kaos Dönemi ve Taliban’ın Pozisyonu

1992’de Kabil düştüğü zaman ülke 1994’e kadar bir kaos içerisine giriyor. Rusların Kabil’den çıkarken gerçekleştirdiği insan katli Hikmetyar’ın Kabil’i bombalamasından daha az denilebilir. Afganistan’ı maalesef batılı kaynaklardan okumaktayız. Oluşan bu kaosa karşı halkın önemli bir kısmı kurtuluşu Taliban’da görüyor. Necib’in öldürülmesiyle tüm yönetim hemen hemen ele geçiriliyor. Molla Ömer’in Usame b. Laden ile anlaşması sonrası Nairobi ve diğer ABD elçiliklerinin bombalanması sonucu ABD’nin işin içine girmesiyle işler sarpa sarıyor. Laden’in 11 Eylül saldırıları, Molla Ömer’in Laden’i himayesine alması ile ABD’nin Afganistan işgali başlamış oluyor. 11 Eylül’den sonra Ahmet Şah Mesut ortadan kaldırılıyor. Yapılan görüşmeler sonucu Hamid Karzai başa geçiyor. İki dönem cumhurbaşkanlığı sonucu Karzai’den sonra yapılan seçimlerde Eşref Gani cumhurbaşkanlığına geçiyor.

Aziz Avar’dan sonra Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Kabirullah Sharifi söz alarak tebliği müzakere etti ve katkılarda bulundu.

Afganistan’daki etnik demografya ve sosyal yapı üzerine dinleyicileri bilgilendiren Kabirullah Sharifi, Afganistan’daki siyasi oluşumlar ve İslami hareketlerin de kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Taliban Algısı

Bu bağlamda gerek batılı oryantalistler gerekse de yerli işbirlikçilerinin eliyle gerek Afganistan gerekse de Taliban’a ilişkin bir hayli tartışmalı algıların oluşturulduğunu belirten Sharifi, açıklayıcı örnekler aktardı. Bu meyanda İranlı bir şahsın oluşturduğu “Afganistan’da çocuklara dönük cinsel taciz”in yaygınlığı imajının sahteliğine dikkat çeken Sharifi, bu zatın Afganistan’a hayatında bir kez bile uğramadığını belirterek özellikle de sinema endüstrisinin pompaladığı yalanların yaygın bir gerçekliği yansıtmaktan uzak olduğunu kaydetti. Sharifi, İran sinemasının da Afganistan’ı ve Taliban’ı işleyiş tarzında Hollywood'dan geri kalmadığını ifade etti.

‘Kadın Hakları’

Öte yandan Afganistan’ın salt “kadın hakları” ve “burka” üzerinden gündeme getirilmesinin de bir diğer algı operasyonu örneği olduğunu belirten Sharifi, “Evet, Taliban döneminde zoraki bir uygulama vardı ama Afgan toplumunun dini ve kültürel bir değeri olarak burka zaten giyiliyor. Afgan kadınların burkadan özgürleşme diye bir dertleri yok. Taliban’dan sonra da burka giyilmeye devam edilmiştir ve bu konuda herhangi bir sorun bulunmamaktadır.” dedi.

Kadınların okula gönderilmemesi uygulamasının ise salt Taliban’la sınırlı olmadığını belirten Sharifi, bunun Afgan toplumunun kültürel yapısıyla ilgili bir durum olduğunu ancak İslam’ın kadına verdiği değerle düşünüldüğünde doğru bir uygulama olarak tanımlanamayacağını kaydetti.

Afganistan toplumunun kavim-kabile asabiyetinden kaynaklı olarak kendi içerisinde sorunlu yapısının tarihi bir gerçeklik olduğunu belirten Sharifi, bununla birlikte Afganların yabancı bir gücün işgalini kabul etmeme noktasında çok direngen bir topluluk olma örnekliğini sunduğunu ifade etti. Bu bağlamda İngilizlere karşı direnen Afgan Müslümanların Sovyet-Rus emperyalizmini kabul etmediği gibi ABD emperyalizminin NATO’yla gelen işgalini de kabul etmediğini belirtti. Hatta Karzai’nin bile bu durumun farkında olarak Taliban da dahil tüm unsurların siyasal sürece katılarak ABD’nin işgaline son verilmesini savunduğunu söyledi.

ABD, Rusya, Pakistan ve İran için Afganistan’ın öncelikle stratejik bir değer arz ettiğini belirten Sharifi, daha sonra varlığı keşfedilen ancak henüz işletilmeyen başta uranyum olmak üzere zengin bakır, demir, doğalgaz vb. maden yataklarının da bunda rol oynamış olabileceğini sözlerine ekledi.

Seminer dinleyicilerin soru ve katkılarının konuşmacılarca değerlendirilmesini müteakip sona erdi.

Seminer dinleyicilerin soru ve katkılarının konuşmacılarca değerlendirilmesini müteakip sona erdi.

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi