Ümmetin gündemine katkı: Zeydîlikten Husîliğe Yemen

Genç Birikim dergisinin başyazarı Ali Kaçar, “Zeydîlikten Husîliğe Yemen” adını verdiği ‘altıncı kitabı’nda, her yönüyle ve özellikle de ümmeti ilgilendiren yönleriyle Yemen’i ele almış.

Ümmetin Gündemine Mühim Bir Katkı: Zeydîlikten Husîliğe Yemen

FATİH PALA / HAKSÖZ-HABER

Yemen, tarih boyunca önemi büyük ve stratejik konuma sahip bir ülke. Arap Yarımadası’nın güneybatısını oluşturup batıdan Kızıldeniz, doğudan Umman, kuzeyden Suudi Arabistan, güneyden ise Aden Körfezi ve Umman Denizi ile çevrili. Özellikle Babü’l-Mendeb, ticari geçiş yoluna sahip olması ve Asya-Afrika, Asya-Avrupa arasında bağlantı yolları üzerinde olması ile tarih boyunca büyük devletlerin iştahlarının kabardığı ve kendi hâkimiyetleri altına almak istedikleri bir bölge. 1869’da Süveyş Kanalı’nın açılması ve Babü’l-Mendeb Boğazı ile Kızıldeniz nedeniyle Yemen’in önemi daha da artar. Öte yandan Yemen, hem dünya ticaretinin hem de kutsal toprakların (Mekke ve Medine) güvenliği açısından son derece kritik bir önemi haiz (s. 9).

Yakın tarih uzmanı ve Genç Birikim dergisinin başyazarı Ali Kaçar, Zeydîlikten Husîliğe Yemen adını verdiği ‘altıncı kitabı’nda, her yönüyle ve özellikle de ümmeti ilgilendiren yönleriyle Yemen’i ele almış. Genç Birikim Yayınları tarafından Ekim 2024’te yayınlanıp ilgilisine sunulan eser, konuyla alakalı ciddi bir boşluğu doldurucu hüviyette.

Beş Bölümde İncelemiş

Yazar Ali Kaçar, eserini; giriş, genel değerlendirme ve bir ekle birlikte beş bölümden oluşturmuş. Her bölümde, sunduğu bilgilerin dayandığı kaynakları dipnotlarda belirterek okuyucunun daha ileri ve detaylı okumalar yapmalarına ön ayak olmuştur.

Kaçar; kısa tarihini, jeopolitik ve stratejik önemini, sosyo-ekonomik ve kültürel durumunu genel hatlarıyla çizip gerekli yerlerde haritalarla beslediği girişte, Yemen’i tanıtmış oluyor.

Kıymetli yazar, çalışmasının birinci bölümüne, “Zeydîlik/Zeydîyye”; ikinci bölümüne, “Osmanlı’dan Bağımsızlığa Yemen”; üçüncü bölümüne, “Husîler ve Husîlik”; dördüncü bölümüne, “Yemen Denkleminde İran”; beşinci bölümüne, “Cihadi Gruplar ve Yemen” başlıklarını vermiş.

Yemen’in, öteden beri ilgisini çektiğini belirten Kaçar, bu ilgisini, Allah Rasulü (sas) ile Habbab b. Eret (ra) arasında geçen şu diyaloga bağlıyor: “Yemin ederim ki Allah, mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öyle ki yalnız başına bir atlı, Allah’tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiçbir şeyden endişe etmeksizin San’a’dan Hadramut’a kadar emniyetle gidecektir.” Peygamberimiz Efendimizin bu sözleri, yazarı çok etkiler ve San’a ile Hadramût, aklından hiç çıkmaz. Ayrıca daha önce Yemen’in, açlıkla ve terörle pençeleşmesi üzerine Genç Birikim dergisinde yazılar kaleme aldığını da belirtiyor.

Konu bağlamında çeşitli zaman ve zeminlerde verdiği konferansların akabinde kitabın neşv u nema bulduğuna dikkat çeken Kaçar, İmam Zeyd’in; ilminin, mücadele azminin, haksızlık ve adaletsizlik karşısında gösterdiği cesaretin de yine kitabı hazırlamasında etkili olduğunu kayıt düşüyor.

Aksa Tufanı: Müslümanlar İçin Yeni Bir Başlangıç

Yazara göre 7 Ekim 2023’te başlayan Aksa Tufanı, Yemen’i bir daha gündeme getirmiş oluyor. Aksa Tufanı, sadece bölgede değil İslami yönü olmayan topluluklar açısından bile bir milat oluşturmuştur. Turnusol kâğıdı gibi bölge ülke yönetimlerinin tarafını, samimiyetini, daha da önemlisi ihanetini, aynı zamanda Batılı değerlerin de hiçbir anlam ifade etmediğini açık seçik ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Aksa Tufanı, başlama şekli ile izlediği yol ve ulaşmayı istediği hedefle, çocuğu, kadını ve yaşlısıyla, ortaya koyduğu cesaretle Müslümanlar için de yeni bir başlangıç oluşturmuştur. Aynı zamanda; Siyonist katillerin ve destekçisi emperyalist ülkelerin, daha önce putlaştırdığı bütün değerleri; çocuk ve kadın hakları başta olmak üzere insan hakları, demokrasi, iki dünya savaşından sonra oluşturulan savaş kuralları, uluslararası düzeni sağlamak ve korumakla görevli uluslararası kurumları yerle bir etmiştir. Artık Batılı değerlerin sadece Müslüman halklar nezdinde değil, vicdan sahibi Batılı halklar nezdinde de -bir paçavra olmasının dışında- hiçbir anlamının olmadığı açıkça görülmüştür. Çünkü Aksa Tufanı, Batılı değerlerin; sömürgeci, köleleştirici, uluslararası düzeni sağlamak ve onları korumakla görevli kurumların ise tetikçi olduğunu bir daha ortaya çıkarmıştır (s. 9).

Kitaptan not almamız gereken bazı önemli ayrıntılardan birisi de şudur: Husîler, Aksa Tufanı sonrasında, işgalci rejimin Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım durduruluncaya kadar Kızıldeniz’den, işgalci rejime giden gemileri vuracağını söylemiş ve bunu ilk olarak 19 Kasım 2023 tarihinde gerçekleştirmiştir. Husîlerin bu tavrı, birçok kesim tarafından eleştirilmiş, “Husîlerin gücü nedir ki?” diye de onlarla alay edilmiştir. Ancak ABD ve İngiltere’nin, asker-sivil ayrımı gözetmeksizin insanlık dışı saldırılarına rağmen Husîlerin saldırıları, devam etmiştir. Küresel işgalci güçler, bununla da yetinmemişler kısa bir süre içerisinde Husîlere karşı uluslararası “deniz görev gücü” oluşturmak amacıyla 18 Aralık 2023’te, 20’den fazla ülkenin katılımıyla “Refah Muhafız Operasyonu” gücü oluşturmuşlardır. Ama bu güçler, Gazze’de on binlerce bebek, çocuk, genç ve yaşlı insan katledilmiş olmasına rağmen, kıllarını bile kımıldatmamışlardır. Çünkü onlar için küresel ticarette büyük aksamaların ortaya çıkması ve emtia fiyatlarının yükselmesi gibi sorunlar, Filistin’de öldürülen on binlerce insandan ve ölüme terk edilen milyonlarca candan daha kıymetliydi (s. 290).

“Husîlerin, Hamas’a yardım amacıyla verdikleri mücadele, anlamlı ve önemlidir.”

Şu noktanın önemli olduğunu da anlıyoruz: Husîler, karşılarındaki gayriinsanî ve gayrimeşru Siyonist ve küresel güçlere rağmen, saldırılarını sürdürdükleri için birçok gemi firması, Kızıldeniz’den geçişlerini durdurmuştur. Bir kısmı zor, zahmetli ve zaman alıcı olmasına rağmen, Ümit Burnu’ndan dolaşmaya çalışmış; bir kısmı beklemede kalmıştır. Bu ise hem emtia fiyatlarının artmasına hem de zaman kaybına neden olmuştur. Husîlerin bölgede başka amaçları olsa da Gazze’ye sahip çıkmaları ve kendi ülkeleri bombalanmasına rağmen, Hamas’a yardım amacıyla verdikleri bu mücadele, anlamlı ve önemlidir. ABD ve İngiltere tarafından defalarca bombalanmasına rağmen, Kızıldeniz’den işgalci rejime giden gemilerin gidişi engellenmiştir (s. 291).

İmam Zeyd’den, Zeydîlikten, Husîlikten, Yemen’in tarihi sürecinden, ümmet-i Muhammed’i ilgilendiren bütün yönlerinden, İran’dan, Hizbullah’tan ve Husîler’in İran ve Hizbullah ile olan münasebetinden, Gazze’ye sahip çıkmaya çalışmalarından ve daha pek çok önem arz eden konulardan dem vuran kitap, dünyada cihadın yayıldığını; ümmetin, sahada ve medyada savaşı kazanmaya başladığını açıklayan Şeyh Vuhayşi’nin beyanatı ile sonlanıyor.

Ciddi, dikkatli, ayrıntılı araştırmaların ve İslam ümmeti üzerine dertlenmenin ürünü olan bu yeni kitap çalışması için değerli Ali Kaçar’ı tebrik ediyor ve Müslümanlara, bu denli faydalı eserler sunduğu için teşekkürü bir borç biliyoruz. Yüce Allah; kabul etsin, tesirli kılsın.

Kitap Haberleri

Filistin için kelimelerden bir anıt: Diken ve Karanfil
Orhan Alimoğlu’nun Gazze anıları
Batı’nın suflörlüğüne soyunmak: Amin Maalouf’un Labirent’i
Siyere güncel bir bakış: Dost
Filistin Davasına içeriden bir tanıklık: “Diken ve Karanfil”