Ümmetin birliğini gerçekleştirmek için her bir mümine düşen vazifeler var, vazife taksiminde önemli paylardan biri de idarecilere aittir, ancak vazife grupları arasında ilişki, zincirleme sebep sonuç ilişkisidir; arada kopukluk olursa sonuç alınamaz.
Alimler ve kanaat önderleri etkileyebildikleri halk kitlesine “ümmetin birliğinin hayati önemini” anlatacak, onlarda birlik şuuru ve gayretinin yerleşmesini sağlayacaklardır. İdarecileri halk veya onların gerçek temsilcileri seçeceğine göre ırkçı, bölücü, birlik düşmanlarının işbirlikçisi, gafil, cahil... kimseleri başta devlet başkanlığı olmak üzere önemli mevkilere getirmeyecekler, kazara gelmiş olanları da tez elden değiştireceklerdir.
Makamını korumak isteyen idareciler halkın inanç ve taleplerini bir an bile unutmadan hareket etmek durumunda kalacaklardır.
Alimler ve kanaat önderleri ümmetin birliğine zarar verecek iç ve dış faaliyetler konusunda uyanık olacak, zamanında uyarı yapacak ve uyanmayanları “manevi otoritelerini” kullanarak uyandıracak, sapanları yola getirmek için meşru tedbirleri harekete geçireceklerdir.
Hasılı bu sebep-sonuç zinciri kesintisiz ve aksaksız işleyecektir ki sonuç alınabilsin.
Bugünkü konumuz idareciler olduğuna göre onların neler yapabilecekleri konusunda akla gelenleri kaydedelim:
İyi niyetli, ehliyetli ve ümmetin birliğinden yana olan idareciler birliğin sebep, çare ve manileri konusunda sağlam bilgi sahibi olmalı, uzmanlardan ve istihbarattan azami yararlanmalıdırlar.
Üst düzey idareciler İslam dünyasındaki mevkidaşlarıyla doğrudan konuşup anlaşabilmek için Arapça ve İngilizce bilmelidirler. Zaruret halinde veya gerektiğinde tercüman kullanılabilir, ama bu, doğrudan görüşüp konuşmanın yerini tutmaz.
İlk adımda hedef siyasi birlik olmamalı, bütün İslam dünyasının tek vatan ve tek devlet olması ilk adımın hedefi olmamalıdır. Mevcut ulus devletlerin siyasi statüleri değişmeksizin birliğe doğru atılacak yüzlerce adım vardır:
1. Olabildiğince sık temaslar, görüşmeler, fikir alışverişleri yapılmalıdır.
2. İstihbarat paylaşımı yapılmalıdır.
3. Savunma işbirliği anlaşmaları yapılmalıdır.
4. Ekonomik ve ticari ilişkiler en üst seviyelere çıkarılmalıdır.
5. İlk aşamada İslam ülkeleri arasında kullanılacak sağlam bir para icat edilmelidir.
6. Bilim ve teknoloji paylaşımı yapılmalıdır.
7. Tabii veya tertiplenmiş tuzak ihtilaflar büyümeden çözüm ve anlaşma sağlanabilmesi, ilişkilerin zarar görmemesi için “İslam ülkeleri arası bir hakemlik kurumu” oluşturulmalıdır.
8. Yoldan çıkanları yola getirmek ve saldırıya uğrayanları savunmak ve korumak için bir “İslam barış gücü” oluşturulmalıdır.
9. Birlik için çalışan devlet adamlarını öldüren, istihbarat örgütleriyle İslam ülkelerini birbirine düşüren, uluslararası ilişkilerde ve hukukta çifte standart uygulayan, kendi denetim ve yönetimlerinden çıkan İslam ülkelerini tedîb için gerektiğinde güç kullanan, başta nükleer silahlar olmak üzere askeri gücüne güvenen ve dayanan sömürgecilere dur diyebilmek için en azından onlara denk, ideal olarak da onlardan üstün “ortak veya birbirine yardıma hazır bir askeri güç” oluşturulmalıdır.
10. Başta liderlik olmak üzere hiçbir konuda çekişmeye ve rekabete yer verilmemeli, tam aksine hayırda yarışmak, en hayırlı ve en faydalı olanı en değerli saymak ilke edinilmelidir.
Yeni Şafak