Ümmet bilincini yaralayan bir fitne: Irkçılık

“Irk tabii bir vakıadır, ırkçılık ise ilkel bir duygudur, varlığını ve değerlerini Allah’a değil, kendi kökeninden bilmektir.”

Kurucu İslami kavramlardan biri olarak “Allah” lafzının yerine ısrarla “Tanrı” kelimesinin ikame edilmeye çalışılmasını değerlendiren Faruk Beşer, bunun ırkçılığın bir tezahürü olduğunu belirterek neden uzak durulması gerektiğine dikkat çekiyor.

Faruk Beşer’in Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan yazısı (14 Mart 2021) şöyle:

Tanrıları da Allah yaratmıştır

İslam ırklar ve milletler üstü bir dindir. Ama ırkı da yok saymaz, hatta önemine işaret eder. ‘Biz sizi kavimler ve kabileler olarak yarattık ki, tanışanız’ der (Hucurat 13). ‘Tanışanız’ diye çevrilen ‘tearuf’ kelimesi, karşılıklı olarak marifetleşesiniz, bilgi alışverişi yapasınız anlamına da gelir. Demek ki, ırklar ve kavimler farklılıklarıyla farklı bilgiler, farklı kültürler üretip birbirlerine destek olmak, ortak değerleri artırmak için vardır. Medeniyetleri ırklar üstü düşünceler kurar, tek bir ırkın medeniyet kurduğu görülmemiştir. Cahil ve ilkel kavimler bu avantajı kullanamayıp ırkı birleşip yükselme değil çatışma unsuru haline getirirler.

İnsanlığın ulaşabileceği en üst birliktelik ümmettir. Allah, siz tek bir ümmetsiniz der. Ümmet olabilmenin önündeki aşılması gereken en son engel ırkçılıktır, kendi ırkını aşamamaktır. Müslüman kavimlerin en büyük imtihanı budur. Kısaca ümmet olabilmenin nihai şartı ırkçılığı aşabilmektir, ırkı inkâr etmek değil. Irk tabii bir vakıadır, ırkçılık ise ilkel bir duygudur, varlığını ve değerlerini Allah’a değil, kendi kökeninden bilmektir. Farklılıklarını diğerlerinden kıskanıp saklamaktır. Karşılığında diğerlerinden de yararlanamamaktır. Şeytan bu duygusuyla lanetlenmişti.

Allah yerine ‘tanrı’ demekte ısrar etmek bir ırkçılık belirtisidir. Cevaz açısından denir mi denmez mi tartışmaları işin yüzeysel tarafıdır. Tanrı ilah demektir, ilah demek caiz ise tanrı demek de caizdir gibi bir gerekçelendirme basit bir savunmadır. Allah kendisi için ‘ilah’ demiştir ama ‘tanrı’ dememiştir. Tanrı Türklerin çok tanrılı dönemlerinde, onlardan birine, gök tanrıya verdikleri addır. Aslında denen şey, tanrı Allah için de kullanılabilir çünkü ilah anlamındadır demekten ziyade, tanrı bizim ilahımızdır onun için kullanmalıyız, biz Allah’ı tanımadan tanrıyı tanıyorduk demektir. Bu anlamda geçenlerde bir yazar ‘Allah yokken tanrı vardı’ gibi pis bir cümle kurmuştu.

Dikkat edilirse İslam milletleri/kavimleri içerisinde Allah’ı kendi dilleriyle ifade etmekte ısrar edenler, ırkçılık damarı nispeten yüksek olan Türkler ve İranlılardır. Bizimkiler Tanrı’da onlar Huda’da ısrar ederler. Bunu caiz görmekle, bunda ısrar etmek ayrı şeylerdir. Oysa Türklük ve İranlılık bir vakıadır, ama din söz konusu olduğunda Türkçülük ve İrancılık, İslam’ı, Allah’ın kavimler üstü nizamı olmaktan çıkarır, dini milli tanrıların inancı düzeyine indirger ve din yerine ırkçılık ikame edilmiş olur.

Bir yaratıcıya inanmayı söz konusu eden akademik bir anlatım ‘tanrı inancı’ndan bahsedebilir. Burada ilah yani mabud anlamında tanrı denebilir. Ama Allah’ı kastederek, O’nun emir ve yasaklarını anlatırken O’ndan tanrı diye söz etmek en azından Allah’a saygıda bir kusurdur ve O’nu hakkıyla tanımamanın ifadesidir.

Allah (cc) kendi isimleri konusunda sapkınlık yapanlardan söz eder ve ‘siz onları bırakın’ buyurur (A’râf 180). Allah’ın isimlerinin ‘tevkıfi’ olduğu bilinen bir gerçektir. Yani O kendisine hangi isimleri vermişse sadece onlarla anılabilir. Kaldı ki, bu işin bir de hatırı vardır. O’nun hatırına biz O’nu sadece kendi söyledikleriyle anarız. Yurt dışına çıktığınızda size isminizin o dilce karşılığı ile hitap edilmesi hoşunuza gider mi? Gül yerine rose deseler, sema yerine sky deseler alınmaz mısınız? İnsanlar için bile biz bırakın, kendilerini kendileri tanımlasınlar demiyor muyuz?

Kelimeler başka inançları çağrıştırırsa kullanılmaması gerektiğini de bize Allah öğretiyor. ‘Siz râ’ina demeyin de unzurna deyin’ buyurur. Bir müminin Allah yerine tanrı kelimesini kullanmaması için ‘tanrı uludur’ günlerinin kasavetini hatırlaması bile yeter. Bunu söyletenler o zaman neden bu kelimeyi seçmişlerdi? Bu tercih, biz büyük bir ulusuz ve tanrımızı da kendimiz seçeriz anlamına gelmiyor muydu? Tanrı bir kavmin ilahı olabilir, ama Allah bütün alemlerin ilahıdır. Bir kavmin ilahını mı, yoksa yerlerin, göklerin ve yüce Arş’ın ilahı olan Allah’ı mı tercih edersiniz? Bu tercih bir taraf seçme tercihidir, kimin tarafındasınız?

Allah lafzı bütün Müslümanların ortak parolasıdır. Bunu bilmeyen bir Müslüman yoktur. Allah lafzı başta olmak üzere İslam’ın böyle temel kırk elli kavramı Müslümanların ortak anlaşma kodlarıdır. Biz nasıl bir dine inanıyoruz? Milli bir dine mi cihanşümul bir dine mi? Allah’ı O’nun kendisi için kullanmadığı bir isimle anmamızın temel dürtüsü ne olabilir? Biz aslında birazcık da sizdeniz duygusu değil mi?

‘Birdir Allah andan artık tanrı yok’ mısraı bu gerçeği güzel anlatır.

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı