Faik Tanrıkulu / Star
Uluslararası Adalet Divanı soykırım suçlarını nasıl yargılar ve önler?
İsrail'in sert saldırılarına dünyanın sessizliği içerisinde, Güney Afrika'nın bu trajik olaylara ilişkin soykırım suçlamasıyla Lahey Uluslararası Adalet Divanına (UAD) soruşturma talebi, insanlık adına bir nebze olsun umut yeşertti. Peki Uluslararası Adalet Divanı'nın benzer suçlamalarda caydırıcı bir etkisi var mı?
Öncelikle, Hollanda'nın Lahey şehrinde iki büyük uluslararası mahkemeye ev sahipliği yaptığını bilmekte fayda var. Zira genellikle ifade edilirken bu mahkemeler karıştırılıyor. UAD ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Lahey şehrinde bulunuyor. Ceza mahkemesi Roma statüsüne göre kuruldu ve bu statüye taraf ülkeler ancak başvuru sahibi olabiliyor. Bu mahkeme bilindiği üzere ülkeleri değil, şahısları yargılıyor.
Nürnberg Mahkemesi ve Miloseviç Davası
Nürnberg Mahkemesi'nin II. Dünya Savaşı sonrasında aldığı kararlar, uluslararası hukukun kapsamını genişletmişti. Bu kararlar, uluslararası hukukun sadece devletlerarası ilişkilerle sınırlı olmadığını, bireylerin de uluslararası suçlar nedeniyle sorumlu tutulabileceğini gösteriyor. Miloseviç davası, bireylerin ağır insan hakları ihlalleri konusunda uluslararası hukukta nasıl sorumlu tutulabileceğinin önemli bir örneğidir. Bir başka örnek ise, Mavi Marmara olayında, İsrail devleti yerine, olayda suçlu bulunan İsrail devlet görevlilerine karşı bireysel dava açılmıştı. Divan ise, BM ana yargısal organı olarak işlev görür. Bu mahkeme, uluslararası anlaşmazlıkları çözmek ve devletler arası hukuki sorunlara ilişkin görüş bildirmekle görevlidir, BM sistemi içinde önemli bir rol oynar. UAD'na yalnızca devletler başvuru yapabilir ve bu mahkemede yargılananlar da devletlerdir.
Lahey'in Soykırım Suçlarına İlişkin Yargılama Yetkisi ve Zorlukları
Adalet Divanı'nın en önemli yetkilerinden biri, 1948 tarihli "Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi" kapsamında soykırım suçlarına ilişkin yargılamaları yapma yetkisidir. Ancak soykırım, kanıtlaması en zor uluslararası suçlardan biri. Örneğin, 2007'deki Bosna-Hersek ve Sırbistan Arasındaki Soykırım Davası'nda, Mahkeme, Bosna-Hersek'in Sırbistan'ı 1992-1995 Bosna Savaşı'nda soykırım yapmakla suçlamasını inceledi ve Sırbistan'ın soykırımı önlemedeki başarısızlığını kabul etti, ancak doğrudan soykırım suçlamasından beraat etti. Ayrıca, 2022'de başlayan ve hala devam eden "Ukrayna v. Rusya Federasyonu: Soykırım İddiaları Divan'ın ele aldığı diğer önemli mesele. Divan, birkaç hafta sonra Rusya'ya askerî harekâtını durdurma talimatı vermişti. Buna rağmen Rusya, bu talimatı görmezden geldi.
Güney Afrika'nın Apartheid Geçmişi
Güney Afrika, dünyada ırkçılıkla özdeşleşmiş ülkelerden biri olarak tanınır, özellikle 1948'de başlayan ve 1994'e kadar süren Apartheid Rejimi döneminde. Bu dönemde azınlıkta olan beyazlar, çoğunlukta olan siyahlara karşı ırkçı ve ayrımcı politikalar uygulamıştı. Bu dönemde, Yahudi toplumunun bazı zengin aileleri de dahil olmak üzere, çeşitli topluluklar baskı ve ayrımcılığa maruz kalmıştı. Bu durum, Güney Afrika'nın başvurusunun dünya çapında ilgiyi daha çok artırdı. Belki de Türkiye veya başka bir İslam ülkesi mahkemeye başvurusunu yapmış olsaydı, dünyada bu kadar ilgiye mazhar olmayacaktı. Almanya'nın, geçmişte Yahudilere karşı soykırım suçu işlemiş bir ülke olarak, şimdiki durumda İsrail'in yanında yer alması ve mevcut davada İsrail'i destekleme kararı alması, tarihi bir ironiyi temsil ediyor. Hollanda ise, Güney Afrika'nın yanında yer alarak İsrail'e karşı açılan davaya destek verme kararı aldı.
Kararların Uygulanabilirliği ve BM'nin Rolü
Divanı'nın kararları BM'nin doğrudan yargı organı olduğu için, iç hukukta olduğu gibi doğrudan zorla uygulanamaz; ancak verilecek kararı BM'nin desteğiyle önem kazanır. BM İsrail aleyhine bir kararı onaylasa bile, İsrail'e karşı kullanılacak askeri gücü bulmak oldukça zor görünüyor. Eğer İsrail, Adalet Divanı'nın geçici tedbir kararlarına uymazsa, BM Güvenlik Konseyi'ne başvuru yapılabilir. Ancak bu durumda, ABD'nin Güvenlik Konseyi'nde veto hakkını kullanabileceği ihtimali bulunuyor. BM Güvenlik Konseyi eyleme geçmezse, mesele BM Genel Kurulu'na taşınabilir. Geçmişte BM'nin İsrail aleyhine aldığı siyasi kararlar ABD'nin vetosundan dolayı uygulanamadı, fakat şimdi İsrail aleyhine alınacak ilk hukuki karar olma niteliği taşıyacak ve önceki kararlardan daha fazla önem taşıyabilir.
Dünya ülkeleri, Adalet Divanı'nın İsrail aleyhine çıkacak hukuki bir kararı askeri yollarla uygulayamasa bile, çeşitli diplomatik ve ekonomik tedbirlerle bu karara destek verebilirler. Bu tedbirler arasında İsrail'e hava sahası ve liman kısıtlamaları getirmek, İsrail pasaportlarını kabul etmeme, banka işlemlerini durdurma gibi çeşitli abluka ve ambargo yöntemleri bulunuyor. Bu tür tedbirler, uluslararası hukuka uygun olarak uygulanabilir ve İsrail üzerinde baskı oluşturabilir.