Özgür-Der Beykoz Şubesi, Necmettin Erbakan Kültür Merkezinde; "Ulusalcılık Çıkmazı Ve Ümmet Bilinci" başlıklı bir panel gerçekleştirdi.
Yöneticiliğini Beykoz Şube Başkanı Akif Bilgir'in yaptığı seminerin konuşmacıları ise Hamza Türkmen ve Yılmaz Çakır'dı.
Önce böyle bir başlık seçmiş olma sebeplerini izah eden Akif Bilgir, Müslümanların yitirdikleri kardeşlik şuurunun yolaçtığı sıkıntılara ve sonuçlara değinerek, bunun ancak "ümmet" bilincini kuşanarak aşılabileceğini dilendirdi ve ilk sözü Yılmaz Çakır'a verdi.
Yılmaz Çakır, ulus ve ümmet kavramlarının anlamlarına değinerek başladığı konuşmasına, ulusçuluk anlayışı ile ümmet anlayışını kıyaslayarak devam etti. Çakır, Ulus kavramının, o kavramın ve anlayışın zuhur ettiği Batı dünyası için ileri fakat bizim coğrafyamız ve dünyamız için yetersiz olduğu ile ilgili argümanlarını sundu. Küçük derebeyliklerden ve bilahare monarşik yapılardan geçerek varılan ulusal devletlerin Batı söz konusu olduğunda görece bir "sıçramaya" işaret etmesinin, bizim anlayışımızla ve geçmişteki tarihsel beraberlik tecrübemizle kıyaslandığında yetersiz, gereksiz ve hatta yanlış olduğuna değindi. Bugün küreselleşme çabalarının ve Avrupa Birliği gibi arayışların da ulusalcılığın çıkmazlarına işaret açısından okunması gerektiğini ifade etti.
Yılmaz Çakır, ulusalcılığı ve ümmetçiliği referansları ve dayanakları açısından da ele aldı. Çakır, ümmetçilik anlayışını, insanların oluşturdukları belli başlı sosyal ve siyasal birlikteliklerle de kıyaslayarak ümmetçiliğin farkını ve üstünlüğünü vurguladı. Ümmetçiliğin insan iradesine ve tercihine dayalı oluşuna, değer temelli yaklaşımı esas alışına dikkat çekti. Yine bu cümleden olarak ümmetçiliğin geniş açılı olup, diğer insanları da kapsadığına onları dışlamayıp, öcüleştirmeyip adalet ve hakkaniyet temelinde yaklaştığına işaret etti. Adalet, ahlak ve tutarlılığın yanı sıra evrenselliğin de ümmetçi yaklaşımın en temel esası olduğu söylenildi. Bu günkü ümmet coğrafyasından yansıyan fotoğrafın silik, sönük ve kötü olmasının sebebinin ise yine yerli ulusalcılarla onların hamileri olan yabancı ulusalcılardan, emperyalist güçlerden bağımsız olmadığı belirtildi. Yılmaz Çakır ümmetçiliğin salt bir iddia ve ütopya olmadığını tarihte gerçekleştiğini, bu günde gerçekleşebileceğini, gerçekleşmesi gerektiğini belirterek konuşmasını tamamladı.
Seminerin diğer konuşmacısı olan Hamza Türkmen ise sözlerine, ümmet oluştan, ulus olmaya geçen tarihsel süreci anlatarak başladı. Avrupa’daki feodal yapıların monarşilere evrilişine ve sanayii devrimi ile de fabrikaların kurulmasına, sanayi şehirlerinin oluşumuna değindi. Türkmen, burjuvazi adı altında yükselişe geçen zenginlerin, kilisenin alanını daraltarak yeni siyasi taleplerle birlikte, ilk kez ulus adı verilen yeni bir topluluğun ortaya çıktığını anlattı. Bu meyanda muhtelif ulus planlarına, planlamalarına örnekler verdi. Almanların ırk, Fransızların toprak, İngilizlerin dil merkezli ulus kurgulama çabaları aktarıldı. Ulus anlayışının, fıtrat düşmanı kilise egemenliğine karşı, sekuler bir tepki olarak ortaya çıktığının altını çizen Türkmen, ayrıca bizim hikayemizin de tek bir sebebe ya da sadece dış faktörlere bağlanamayacağını belirtti. Buradan hareketle konuşmacı, parçalanan ümmetin dışımızdaki sebeplerinden olan emperyalist saldırganlıklar kadar, iç zaaflarımızın da bu sonuçta etkili olduğunu söyledi. Kur'ani bilgiyi, bilinci, ihlası ve gayreti yitirmemizin birliğimizi ve beraberliğimizi kaybetmedeki rolüne değindi. Bugün yaşanılan Kürt sorununun da ulusal şablonun sıkboğaz eden, başka kavimleri boğan ve bozan anlayışından neşet ettiğini ifade etti. Türkmen, ulusçuluğun açmazlarının Kürt ulusalcıları için de geçerli olduğuna işaret etti. Ulusçuluk Türkler için de Kürtler için de çare olamaz denildi. Kavmi farklılıklara pirim vermeyen İslam kardeşliğinin ve ümmet anlayışının ise burada en iyi çözüm olduğunun altı çizildi. Ulusun, kilisenin yanlışlarına karşı, o yanlışlara tepki olarak doğması sebebi ile merkeze insanı alması Batı dünyası için anlaşılabilir bir şey iken, bizim için değildir. Çünkü Müslümanlar kilisenin yanlışlarına benzer yanlışlardan beri olmuşlardır diyen konuşmacı, bizdeki ulusalcılığın da bir ihtiyaçtan ziyade, sömürgeci emperyalistlerin talepleri ve teşvikleri neticesinde oluşturulduğunu söyledi.
Hamza Türkmen dün ve bugün kıyaslamaları yaparak sürdürdüğü konuşmasında, İslam'ın ve Müslümanların her gün daha iyiye doğru yol aldığını söyleyerek umutlu ve gayretli olmanın gereğini vurguladı.Türkmen, Dün, bir Seyyid Kutub'un idamı karşısında bilenen ve büyüyen ümmet gerçeği, bugün Mısır'da ve Suriye'de verilen binlerce şehitle çok daha hızlı ve anlamlı bir büyümeye geçmiştir dedi.
Katılımın ve ilginin yoğun olduğu program, katılımcılardan gelen çok sayıdaki soruya verilen cevaplarla son buldu.