Bu ülke Türkçü ulusalcılardan çok çekti. Bu ülke Kürtçü ulusalcılardan da çok çekiyor. İki düşman. İlki, ikincisinin varlık sebebi. İkincisi, ilkinin beslenme kaynağı.
Kan akıtmanın ideolojisinin propagandasını yaparak destek veriyorlar birbirlerine. İdeolojik akrabalıkları birbirini çekmeye değil, itmeye yarıyor ancak.
Kürt meselesi herkesi tatmin edecek sihirli bir formülle çözülemez kuşkusuz. Bu yüzden de kimsenin imkânsızı istemeye hakkı yok. Hakkı olmadığı gibi lüksü da yok. Zira kan akıyor, analar ağlıyor, koca ülke potansiyel enerjisini huzur ve refah üretmek yerine toprağa veriyor, gençlerini toprağa verdiği gibi.
Bir noktaya geldi. İktidar, çözüm iradesini ortaya koydu. Halkta umut oluştu. Daha fazla genç toprağa, ateş anaların bağrına düşmesin diye. Yüzmilyarlarca dolar düşük yoğunluklu savaşla heba edilmesin, köylüler köylerine, memleket normale dönsün diye.
Ama gel gör ki, Türkiye halkları; Türküyle, Kürtüyle, Çerkeziyle, Gürcüsüyle makul ve mümkün bir çözüm beklerken.. Ulusalcılar çözümsüzlükte direniyor. Halkın kafasını karıştırıp; “Haraç mezat vatan satılıyor, ey ahali!” çığırtkanlığından medet umuyor...
Malûm, kimse çözümsüzlükten yanayım demiyor. Ama, çözümü, problemin kaynağı olan statükoculuğun devamında görmek de, çözümsüzlükten yana tavır almaktan başka ne anlama gelir ki? CHP ve MHP bir safta, DTP diğer safta. Bu partileri rehin alan şahinlerin söylemlerine bakın, eski düzenin devam etmesinden başka bir şey söylemediklerini göreceksiniz.
CHP ve MHP çözüm için konuşmuyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Demokratik Açılım”ı değerlendirdiği bir konferansta; “Hainler aramızda”, “Bu sinsi kuşatmayı yaracağız. Türk milletini darboğazdan kurtaracağız”, “Yeri gelirse, can feda olsun, Anadolu yeniden fethedilir” sözleriyle öfke patlaması eşliğinde meydan okuyor.
DTP’liler ise kendilerini Kürt halkının tek temsilcisi gibi dayatıyorlar. Bu yetkiyle devletle masaya oturmak istiyorlar. “Öcalan ve PKK çözümün parçası haline getirilmeli” inadını sergileyerek çözümsüzlükten yana Türk ulusalcılarının elini güçlendiriyorlar. Temel hakların iadesinden ziyade iki ulus esaslı yeni bir düzen tesisi diyorlar.
Hâlbuki düğüm, kördüğüme dönüşmeden çözülmeli. Düğümlü halatın bir ucuna Türk ulusalcıları, diğer ucuna Kürt ulusalcıları asılırsa, “Biz de çözüm istiyoruz” diyemezler. Çözüm isteyen bir adım ötekine doğru hamle yapar, gergin halatı gevşetir, düğümün kördüğüme dönüşmesine müsaade etmez.
Tam aksine, tam da barış iradesinin sergilendiği bir zaman diliminde, anlaşılmaz bir sert tutum, kışkırtıcı beyanat yarışmaları gırla gidiyor.
Hükümet, çözüm için toplumsal konsensüs tesisi çabalarına ara vermemelidir. Diğer muhalefet partileriyle olduğu gibi DTP ile ortak zemin arayışı önemlidir. Ancak, DTP’yi ve temsil ettiği siyasi çizgiyi görmek ayrı bir şey, bu partinin süreci tıkamasına, yahut kendisini Kürt halkının tek temsilcisi göstermesine izin vermek ayrı bir şey.
DTP şahinleri de nasıl sakîl bir görüntü sergilediklerinin farkındalar sanırım. Bunu da, oy vermediği için siyasi temsiliyet hakkı alamadığı Kürtleri görmezden gelerek ve oy alarak siyasi temsiliyet hakkını kazandığı Kürtlerin maslahatını Öcalan’a endeksleyerek sergilemekteler.
MHP ve CHP’nin çözüme katkı için yapılan her dâveti ret ve hiçbir öneride bulunmamakla maksimum düzeyde gerilim üretme politikası peşinde olduğu söylenebilir. Bundan ne bekliyorlar, tam anlamış değilim.
Toplumsal çatışma mı!? Ak Parti’yi hükümetten düşürmeyi mi!?
Bakınız, geçenlerde bir e-mail aldım. Birçok kişiye de gönderildiğinden şüphem yok.
O elektronik iletide; Kurtuluş Savaşı’nda hangi ilin kaç şehit verdiği rakamlarla gösterilmiş. İddiaya göre Kürt yoğunluklu illerden milli mücadeleye hatırı sayılır bir katkı olmamış!
Aynı kara propaganda internet sitelerinde de gerilim ve şiddet siyaseti güdenlerin elini güçlendirmek üzere yapılıyor. İnsan gayri ihtiyarî sormadan edemiyor; “Ulusalcılık, bu coğrafyada bölmekten başka bir işe yaramaz mı!” diye.
Çözüme yelken açıldığı bir dönemde, şahinler boş durmuyor, durmayacak. Süreci baltalamak için sinir uçlarına çalışacak. Lâkin, süreç ne kadar sıkıntılı olursa olsun ülkenin geleceği çözümsüzlükten beslenen şahinlere terk edilmemeli.
VAKİT