Ulusal Mata Hari İklimi

KENAN ALPAY

Odatv Ankara muhabiri İklim Bayraktar ismi ile gündeme gelen tartışmaların “Baykal’ın tacizi - Baykal’a şantaj” ikileminin çok ötesinde bir şeylere işaret ettiği açık. Konuya dahil olan tarafların da hesaplı-kitaplı beyanları ve kamuoyundan gizledikleriyle bir zaman daha kimin kimi taciz ettiği de kimin kime şantaj kurduğu da belirsiz kalacak.

Ergenekon operasyonu sonrasında gözaltına alınıp bırakılması üzerine tanınan İklim Bayraktar’ın Odatv-Baykal-Kılıçdaroğlu üçgenindeki ilişkiler ağındaki misyonuna dair sarf ettiği sözlerin ardında-arkasında neler var acaba? Hayırlı işler olduğunu söyleyene hiç rastlamadık.

Ergenekon isimli darbe çetesinin iktidar planlarını hayata geçirebilmek amacıyla örgütlediği bütün aktörler küçüklü-büyüklü piyasaya sürülüyor. Çirkin tuzakların ortalığa dökülüşüne, büyük bir lağım çukurunun patlayıp ortalığa saçılmasına şahit oluyoruz. Siyasetçi veya gazeteci kimliğiyle bütün bu çirkeflikleri giderme imkanını zorlasalar da içinden sıyrılınması mümkün değil.

Odatv ile CHP arasında pazarlık konusu olduğu anlaşılan Halk TV için birileri fena halde gözünü karartmış. Öyle ki; bu Tv kanalını ele geçirip geçirememek ölüm-kalım meselesi mesabesinde. İktidar hesaplarının kimileri tarafından ahlaki ve hukuki değerleri, insani değerleri çiğnemek, yok etmek üzerinden kurgulandığına bir kez daha şahit oluyoruz. Net olarak ortaya çıkan durum ahlaki çürüme ve kokuşmanın tevil edilemeyecek, gizlenemeyecek kadar derinleştiğidir.

Susurluk sürecinde ortaya atılan “mafya-polis-siyasetçi üçgeni” bugün yerini daha kapsamlı bir üçgene bırakmış durumda: “asker-gazeteci-siyasetçi üçgeni”. Susurluk meselesinin aydınlatılması işini askere dokunmaksızın sağlamanın imkanlarını zorlayanlar bugünlerde aynı misyonu Ergenekon ve Balyoz davaları için zorluyorlar.

Susurluk Sürecinde Abdullah Çatlı ile Gonca Us arasındaki ilişkinin mahiyeti ile 28 Şubat sürecinde Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin, Ali Kalkancı ve Emire Kalkancı arasındaki çarpık ilişkilerin bir tekrarını adeta yeniden yaşıyoruz. İklim Bayraktar’ın Baykal’ı tacizle, Deniz Baykal’ın Bayraktar’ı ilişki teklif etmekle suçlamasında kimin nerede durduğunu tam olarak bilemiyoruz. Ancak her zaman bu tür bir şantaj potansiyelinin siyasi bir mücadele aracı olarak aktif hale geçirilebileceğinden kuşku yok.

İklim Bayraktar isimli kadın muhabir bu kumpasta nerede duruyor acaba? Bu konuda işler biraz karışık galiba. Ancak bir benzerlik kurulabilir mi diye sorarsak istihbarat savaşlarında yer alan ünlü Mata Hari’ye bir bakmak gerekebilir.

Hollandalı Magaretta Geertruı, bilinen adıyla Mata Hari I. Dünya Savaşı yıllarında erkekleri baştan çıkaran kadın casus imgesidir. Subaylar başta olmak üzere savaşan taraflardan kendine bağladığı bir çok önemli kişiden stratejik bilgiler sızdırmakla görevliydi. Birbirlerine düşman asker ve diplomatlar arasında o kadar çetrefil bir ilişkiye sahipti ki kimin hesabına çalıştığı tam olarak bilinemedi. Ancak İngiliz istihbaratının Almanya ve Fransa arasında çift taraflı çalıştığı yönündeki ihbarıyla Fransız ordusu tarafından 1917’de kurşuna dizilerek öldürüldü.

Mata Hari modeli, erkekleri baştan çıkarıp istihbarat edinme üzerine dizayn edilmiş bir kadın karakteri işaretlemekte. Türkan Saylan’ın özellikle askeri akademiler çevresinde açtığı “Ata Evleri” projesi de Ergenekon’un Ulusal Mata Hari projesi değil midir?

Donanma Komutanlığı bünyesindeki faaliyetleri deşifre edilip tutuklanan Casusluk şebekesinin istihbarat sızdırmak istediği üst rütbeli subaylara şantaj yapmak üzere yerli-yabancı Mata Hari’leri sahaya sürüp iş gördüğü ortaya çıkmadı mı?

Soner Yalçın ve adına çalıştığı merkezin İklim Bayraktar’ı Baykal’ın veya başka birilerinin karşısına çıkarmaları her ne kadar  ahlak dışıysa da kendilerinden beklenmeyen, umulmayan bir şey değildir. Tuzak kurmayı, şantaj yapmayı, yalan haber üretmeyi, insanları yoldan çıkarmayı ve bu işler için her kademede örgütlenmeyi iş edinmiş korkunç bir cunta var bu ülkede.

İklim Bayraktar gibi isimler ise bu senaryoda sadece dönemsel olarak kritik roller üstlenebilirler. Mesele bütün bir topluma bu çürütücü, kokuşturucu ahlaksız iklimi hakim kılmaya çalışan bozguncuların çetesini dağıtmakta odaklanmalıdır.