Ulus Devlet Komedisi!

Abdurrahman Dilipak

“Ulus devlet” bitti. Bir asırlık bile ömrü yok.. Pahalıya maloldu, olgunlaşma şansı bulamadı..

 “Üniter devlet” de öyle.. Türkçe’sini bile bilmiyoruz doğru düzgün. Nereden çıktı bu üniterlik.. Üniter devlet demek, kendi sınırları içine hapsolmak demek..

Artık paranın değerini kendi Merkez Bankan belirlemiyor tek başına.. Kendi paran kadar bankalarda yabancı para var. İstediğin yasayı yapamazsın artık tek başına, uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin var. Norm hukuk diye bir şey çıktı..

Adam Türkiye vatandaşı da, mesela Budist. Varsayalım dini lideri Hindistan’da yaşıyor. Adam aynı zamanda fanatik bir çevreci. Bağlı olduğu dernek merkezi İngiltere.. Amerika’da çalışma ve oturma izni var. Bir Rus vatandaşı hanımla evli. Ukrayna’da evi var, bir Japon firmasının Türkiye şubesinde çalışıyor. Bir Alman firması ile Japon ortaklığında üretilen bir malın pazarlamasını yapıyor. İtalyan futbol takımını tutuyor, Fin Felsefe kulübünün üyesi, kazancının bir bölümünü Afrika’ya yardım eden Hollanda merkezli bir insani yardım örgütüne bağışlıyor. Çin müziğini seviyor. Parasını Avusturya borsasında değerlendiriyor.. Eşinin annesi Arap, babası Tacik. Kendi babası Azeri kökenli, annesi Kürt, oğlu bir Boşnak’la evlenmeyi düşünüyor. Kız Kore’de okuyor.. Bu örneği daha da çoğaltabilirsiniz.

İnsanlar sadece dini ve etnik kimlikleri ile tanınmıyor. Mezhebi, Felsefi, Vicdani, İdeolojik ve Politik kanaatleri ile de bir kimlik, kişilik oluşturuyor.. Onlar için bunların hepsi de değerli..

Bu fotoğraf size garip gelebilir. Ama artık İnternet var.. Gelecek bu yönde şekillenecek.

Tüketiğiniz ürünlerin markalarına bakın, kızınızın dinlediği şarkılara bakın bakalım, ne göreceksiniz..

Ohh my God! “Üniter” devletmiş. Sevsinler..

Delikanlı artık sadece aldığı maaşla ilgilenmiyor, parasını yatırdığı yabancı borsadaki iniş çıkışlar da gelir ve refah seviyesini en az maaşı kadar ilgilendiriyor..

Türk diasporasından haberiniz var mı? Ya Türkiye’de yaşayan yabancılar. Evlilikle gelenler.

Zaten burası bir imparatorluğun bakiyesi değil mi?

Ulus devlet - üniter devlet başından yanlıştı.. Büyümek istiyorsanız, bu çemberi kıracaksınız..

Mesela Nahcıvan bir kanton olarak niye bize bağlanmasın. Irak’ın garantörü değil miyiz? Filipinlerde Bangsamoro, “evet” deyin hemen onların garantörü olalım.. Filipinler bölünmesin, ama oradaki Müslümanlar da barış içinde yaşasınlar. Bizim de orada dostlarımız olsun.. Kaç Afrika ülkesi bu milletler topluluğuna katılmak ister.. Niye Fransa’ya, İngiltere’ye, Belçika’ya muhtaç ve mecbur olsunlar ki! Bizim kurtuluşumuz onların da kurtuluşu olacak.. Bu yaldızlı sloganlar ağuyu altın tas içre sunma çabalarının ürünüdür.. Bahçeli de bu yalanı bize ulusalcılık balı içinde sunuyor..

Neden Kıbrıs’la böyle bir anlaşma olmasın.. Garantörü olduğumuz Gürcistan’ın da isterse bu birliğe katılmasını niye engelliyorsunuz.. İngiltere’nin Falkland takımadaları varsa, Türkiye niye Bosna’da, Kosova’da, Mekadonya’da, Sancak’ta yok..

Fransız Merkez Bankası 5 Afrika ülkesinin parasını basıyor, “Afrika Frangı” diye. O ülkelerin Merkez Bankaları yok.. Belki biz de basarız dost birliklerin paralarını. Ortak para çıkarırız.

Üniter kalıplarını aşarak daha da büyüyebiliriz belki. Bir istila ve işgalden söz etmiyorum..

Bugünün modern İsviçre’sinde İçişlerinde İsviçre’ye, Dışişlerinde İtalya’ya bağlı kantonlar var.. İsviçre’den yasalarını alıyorsunuz da bunu niye almıyorsunuz madem..

İlle de bunlar olsun demiyorum da, ille de üniter olacağın demek niye. Türkiye’yi çelik bir duvarın içine hapsetme gayretleri niye.. Hep “kaybedeceğiz” diye korkuyorlar. Kazanmayı hayal bile etmiyorlar. Böyle bir anlayışla Büyük Türkiye’yi nasıl inşa edeceksiniz? Korkuyla uygarlık kurulmaz..

Laiklik tartışması da öyle. Laikçi kafaların karanlık tezgahlarını daha önce Vakit’in manşetinden okumuş olmalısınız..

Geçen gün Altan köşesine şu alıntıyı yapmıştı: “Ünlü Fransız Anayasa Hukukçusu Profesör Georges Bourdeau, üniter devleti, “sadece tek bir siyasal ve yönetsel güdü merkezi olan devlettir. Siyasal iktidar, tüm işlev ve yetkiler ile devlet tüzel kişiliğinde toplanmıştır. Onun egemenliği altında olan tüm bireyler, tek ve aynı yetkiye uyarlar, aynı anayasal rejim altında yaşarlar ve aynı yasalarla yönetilirler” diye tanımlar.

Bakın bunlar daha düne kadar Merkeziyetçi idi. Ademi Merkeziyetin sözü bile edilmiyordu..

Tarihin akış yönü belli.. Bütün yetkileri ellerinde toplamak isteyen birtakım mütegallibenin istediği olmayacak.. Bu vurgun, soygun dönemi sona erecek. Ergenekon iddianamesinin eklerinde gördüğümüz darbeci kadroların kanlı iktidar planları sona erecek..

Hem tek bir “Üniter devlet” modeli mi var.. Fransa da Üniter devlet. Laik, Cumhuriyetle yönetiliyor.. O zaman bu nev’i şahsına münhasır, rivayeti, kendinden menkul Üniter devlet tanımı nereden ve niçin çıkarılıyor..

Almanya Federatif bir yapı.. Fransa’nın hem sömürgeleri var ve hem de Dini federasyon karakteri taşıyor, özellikle Strasbourg’un statüsü açısından ortaya çıkan durum..

İtalya nasıl bir devlet bakın bakalım. Ademi merkeziyetçi yönetimler de üniter karakter sınırlandırılır. Belediyeler büyük ölçüde özerktir, vergi alır ve kendi yerel parlamentoları vardır.. Bir de şu ulus devlete bir bakalım. Ulus nedir, kimdir, nasıl oluşur? Bu sorunun cevabını bulabildiniz mi? Kulağa hoş gelen birkaç sloganla, bu işi kağıt üzerinde çözdüğünüzü sanabilirsiniz ama, çözmediğiniz ortada.

Çünki, nev’i şahsına münhasır Laiklik de, Cumhuriyet de, Ulus da olmaz.. Din dersi zorunlu, İmamlar devlet memuru, Hacı demeyi yasaklayan ama hac organizasyonları yapan, din eğitimi yapan ve hatta imam yetiştiren, ama öte yandan Kur’an eğitimi sınırlandıran laik bir devlet olmaz..

Hem “Hilafet mana ve mefhum olarak TBMM’nin/ Cumhuriyetin şahsı manevisinde mündemiç” diyeceksin, hem din-devlet ayrılığından söz edeceksin. Öte yandan derin güçler dini ortadan kaldırmaya yönelik planlar yapacak, dinin ve dindarların kamusal alandan tecridi hesapları yapacak. Buna kargalar bile güler..

Lozan’a göre Türk Milletinin üssül esası dini mübini İslâm’dır ve devlet kurulurken de, ilk meclisin açılışında bu temel açıkça vurgulanır.. Yani devletin ve devleti var kılan milletin asli unsuru dini mübini İslâm’dır. Arabı, Kürdü, Türkü, Arnavudu, Boşnakı ile “bütün anasırı İslâm” ulusun aslı sayılmıştır.

Daha buradan ipin ucu kaçıyor.. Yeni Türkiye’nin inşasında şu 3 sorunun cevabını bulmadan bir yere gidemezsiniz. İslâm’la yüzleşeceksiniz; Kürt sorunu ve halkların kültürel kimlikleri gerçeği ile yüzleşeceksiniz; Demokratik talepleri, Hukuk devleti, İnsan Hakları taleplerini ciddiye alacaksınız.. Burada kalmayacak, buradan hareketle inanç, kültürel kimlik, devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temeline sadakatla işe yeniden başlayacaksınız. Darbe tehditlerinden vazgeçecek ve darbelerin arkasına saklanmayacaksınız.. Korkularınızla yüzleşeceksiniz.. Korkuları üretenlerin tuzağına düşmeyeceksiniz..

Bunların derdi ulus devlet değil, yaptıkları da ulus devletçilik filan değil.. Ne dinden, ne dünyadan, ne bu ülkenin gerçeklerinden haberi var. Tarihi de bilmiyorlar, bir gelecek projeleri de yok. 1. Dünya savaşı yıllarında oluşmuş baskıcı rejimlerin gölgesinde oluşmuş kavram ve kurumlarla geleceği biçimlendirmeye çalışıyorlar, o kadar.. Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal.. Selâm ve dua ile..

VAKİT GAZETESİ