(ULU)ÖNDER SAV(AŞ)

Abdurrahman Dilipak

CHP, tarihinin belki de en büyük krizini yaşıyor.. Ne Mustafa Kemal öldüğünde, ne İnönü-Ecevit kavgasında, ne de Ecevit CHP’den ayrılıp DSP’yi kurarken bunlar yaşanmadı..

Mustafa Kemal bu 10 Kasım’da gerçekten bir kez daha ölecek.

Mustafa Kemal öldüğünde, CHP’yi kurtarmak görevi Silahlı Kuvvetler’e düştü.. İsmet Paşayı saklandığı yerden alıp getiren ve CHP’nin başına geçiren kişi Fevzi Çakmak’tı.. Yoksa “ulu önder”lik makamına geçecek kişi belli idi: Kazım Karabekir.. Bu yeni bir iç hesaplaşma ve tasfiyeye sebeb olabilirdi. Onun için İsmet Paşa TSK’nın iradesi ile CHP’ye genel başkan oldu.. Onun için CHP bir asker partisidir.. Fevzi Çakmak da gitti Millet Partisi’ne üye oldu daha sonra.. Zatı alileri daha önce de Mustafa Kemal’in emri ile Komünist Partisi’nin kurucuları arasında yer almışlardı.. Hani, Ruslar, İstanbul Yunanlılara verilmesin diye Sakarya savaşı öncesi bize silah ve para vermişlerdi ya, o zamanlar işte..

14 Mayıs 1972’de 12 Mart sonrası, ortanın solu ve 12 Mart darbesi karşısında takınılacak tavır konusunda İsmet Paşa ile ayrılığa düştüler ve bu mücadeleyi Ecevit kazandı.. Erbakan’ın yurt dışına çıkışı, geri dönüşü bu döneme rastlar.. Askerler içinde Demirel’e karşı çıkan bir kanat, halka umut veren sol bir partinin iktidara taşınmasını istiyordu.. Ecevit’in iktidar olması için dindarlara siyaset yolunun açılması ve dindar oyların sağa gitmesinin önlenmesi gerekiyordu.. 12 Mart aslında derin devletin hangi kadroların eli ile yoluna devam edeceği tartışmasının ürünüdür.. Bu sorunun CHP-MSP koalisyonu ile çözüldüğü sanılsa da, Kıbrıs savaşı, ABD ile yaşanan sorunlar sonunda, 1. ve 2. MC hükümetleri ile derin yapıda bir iç savaşa dönüştü.. Aslında 12 Eylül bu derin devletin kendi içinde başlayıp, dışa taşan iç savaşı bitirmek ve derin yapıyı yeniden kurmak istedi..

Ecevit 12 Eylül’den sonra CHP’nin yerine DSP’yi kurdu. CHP’nin merkez kaç kuvvetleri, Halkçı Parti, Sosyal Demokrat Parti gibi yeni yapılanmalara giderek CHP mirasına sahip çıkmaya çalıştılar. Ama olmadı..

12 Eylül sonrası sol içindeki miras kavgası hiç bitmedi. Ecevit sonrası DSP bir varlık gösteremese de, sol miras, sol, sosyalist, sosyal demokrat, demokratik sol, komünist çizgideki onlarca parti ile kendini ifade etmeye devam ediyor..

Bugün derin devletin gönüllü avukatlığını üstlenen bir CHP var.. Amiral köşkünde ise kıyasıya bir savaş.. Hürriyet, nasıl derin devletin mediadaki amiral gemisi ise, CHP de siyasetteki ve bürokrasideki amiral gemisidir.. Hem halka umut verecek hem de Cumhuriyetin değerlerini savunmak gibi iki zıt iddiayı birlikte hayata geçirecek bir parti örgütlenmeye çalışılıyor.. Partinin mevcut yapısı, çizgisi, kadroları ile bunu başarmak mümkün değil. Ama birileri de değişime karşı çıkıyor.

Kılıçdaroğlu aslında konu mankeni olarak üretildi.. Ama şimdi Pinokyo canlandı.. Partinin geleceğinde varolmak isteyen gençler yenilikçi akıma destek veriyorlar.. (Ulu) Önder Sav’ın başını çektiği yaşlılar ise derin partideki güçlerini koruma mücadelesi veriyorlar.. Bir yandan gelenekçiler, öte yandan partinin derin gerçeğinden habersiz romantikler, laikçi fanatikler, ulusalcı Kemalistler, militarist kadrolar, Ergenekoncu militanlar, gerçeklerden habersiz saftirikler, CHP’nin halkla barışması, Cumhuriyetin içinin demokrasi ile doldurulması gerektiğini söyleyenler, bunun için başörtüsü açılımı yapılmasını isteyenler..

Hepsinin korkuları ve umutları farklı.. Baykal, mesela Sav’a karşı Kılıçdaroğlu’nu destekler gibi gözükse de, Sav’ın işi bittikten sonra Baykal’ın kozlarını paylaşacağı kişi Sav olacaktır..

Bakalım (Ulu) Önder, bu belayı SAVacak mı, yoksa SavAŞ’mak zorunda mı kalacak?.

CHP’deki iç savaş, derin güçler arasında bir iç savaşa dönüşürse şaşmayın..

Ben Kılıçdaroğlu’nun kökleri olduğunu sanmıyorum.. O sadece halkın oyunu alsın diye üretilen bir konu mankeni gibi duruyor orada.. “Asıl adam” yedekte bekleniyordur.. Kılıçdaroğlu, bu mücadeleyi kazansa bile, seçimden hemen sonra bir vesile ile tasfiye edilecektir..

Asıl sorun, aslında CHP’nin iktidar olması değil, AK Parti’nin oylarının düşürülmesi idi. Ama derin güçler, kendi kadrolarına söz dinletemeyince, disiplinsiz adamlar, derin devleti Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan yoksun bıraktılar..

Kaptan köşküne kim çıkarsa çıksın, görünen o ki, CHP bitti!. Bir partiyi bile yönetmekten aciz kadrolara ülke mi emanet edilir?. CHP kargaşa demektir!.

CHP’liler kavgayı sever.. Zaten iç savaşı ertelemek için dışarıya, önüne gelene saldırıyorlardı.. Atatürkçülük, laiklik, çağdaşlık işin kandırmacası.. Bu kavga öyle hemen bitmez, hele şu 10 Kasım geçsin, bayram da geçsin, eğer bir “Büyük birader” masaya yumruğunu vurup paraşütle birini o makama tayin etmezse, bu kriz CHP’nin sonu olabilir.. Bakalım (Ulu) Önder Sav, bu belayı savacak mı, yoksa savaşacak mı? Selam ve dua ile.

YENİ AKİT