"Ulu Önder"in Öldürttüğü Ali Şükrü Bey Anıldı

Birinci Meclis’in Mustafa Kemal’e muhalif mebusu Ali Şükrü Bey, Boztepe mevkiindeki mezarı başında anıldı.

Trabzon-Akçaabat İlim Yolcuları Derneği ve Eynesil Ebrar Eğitim ve Dayanışma Platformu üyeleri Ali Şükrü Bey'i Boztepe mevkiindeki mezarı başında andı.

İlim Yolcuları Derneği üyesi Arif Uzun'un Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan anma programında Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan ALPAY kısa bir konuşma yaptı.

Kenan Alpay, konuşmasında amaçlarının yeni kutsal bir kişi oluşturmak niyetinde olmadıklarını sadece İslami hassasiyete sahip insanlara karşı yapılan zulümleri ve hunharca işlenen katliamları gündemleştirmek ve Cumhuriyet'in kuruluş sürecinde muhalefetin susturulması ve muhalefetin odaklandığı İslami çevrelere karşı yürütülen baskı politikalarını ortaya koymak olduğunu söyledi.

Ali Şükrü Bey’in hayatı hakkında kısaca şöyle bilgi sunuldu:

1884 yılında Trabzon Vakfıkebir’e bağlı Şarlı mevkiinde doğan Ali Şükrü Bey, babası kıdemli Yüzbaşı Hafız Ahmet Kaptan gibi deniz subayıdır. Osmanlı donanmasını güçlendirmek için kurulan Donanma Cemiyetinde faaliyetler yürüten Ali Şükrü Bey eğitimini Liverpool’da tamamlamış ve Milli Mücadeleye destek vermiştir.

27 Mart 1923 yılında Çankaya Muhafız Alay Komutanı Topal Osman ve adamları tarafından Mustafa Kemal’e muhalefeti dolayısıyla öldürülen Ali Şükrü Bey Trabzon Mebusu olup Birinci Meclis'te muhalefeti temsil eden İkinci Grup'ta yer almaktaydı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin Misakı Milli’yi ilan edip dağılmasının ardından Ankara’da kurulan Birinci Mecliste İkinci Grup'ta öne çıkmaktaydı. Başını Mustafa Kemal'in çektiği Birinci Grup laik, batıcı ve Türkçü bir Cumhuriyet’in kurulması düşüncesini savunmaktaydı. Ali Şükrü Bey, Mehmet Akif, Hüseyin Avni Ulaş, Elmalılı Hamdi Yazır gibi önemli şahsiyetlerin içinde yer aldığı İkinci Grup ise hilafetin ilgasına karşı çıkıp milletin hissiyat ve fikriyatına saygılı bir düzenin kurulması gerektiğini savunuyorlardı.

Düşüncelerini kurucusu ve başyazarı olduğu dönemin iki gazetesinden biri olan Tan Gazetesi aracılığı ile ifade eden ve İslami hassasiyetleri ile bilinen Ali Şükrü Bey resmi tarihin görmezden geldiği siyasi bir cinayetin kurbanı olmuştur.

Ali Şükrü Bey Konferansı

Mezar başındaki anmadan sonra İlim Yolcuları Derneğinin organizasyonuyla Akçaabat Erol Günaydın Kültür ve Sanat Merkezinde ‘Cumhuriyet Tarihinde Siyasi Cinayetler ve Ali Şükrü Bey’ konulu bir konferans yapıldı. Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay'ın konuşmacı olduğu konferansta Alpay, Ali Şükrü Bey için Allah’tan rahmet ve mağfiret dileyerek sözlerine başladı.

Alpay, "Ali Şükrü Bey mümin ve muvahhid biri olarak kendi döneminde Allah için şahitlikte bulunmuş, zulme karşı mücadele etmiş bir insandır. Bu mücadelesini sadece sözlü olarak değil aynı zamanda fiili olarak ortaya koymuştur. Gerektiğinde maddi yardımdan, güzel söz söylemekten ve en önemlisi de bu davada canını feda etmekten imtina etmemiş cesur, gerçekten aktif ve dönemi içerisinde önemli bir şahsiyettir." dedi.

Ali Şükrü Bey kendi dönemi içerisinde Müslümanların sorunlarına her yönüyle sahip çıkmıştır. Başına gelebilecek her türlü sıkıntıyı göze alarak mücadelesine devam etmiştir. Örnek olması açısından ise; Mustafa Kemal ve ekibinin Lozan anlaşması çerçevesinde kotarmak istedikleri hilafetin kaldırılması teklifleri karşısında ise aşılmaz ve yıkılmaz bir duvar olmuştur. Lozan antlaşmaları çerçevesinde Müslüman coğrafyanın gayrimüslim tebaanın eline geçmesi hususunda birtakım tavizkar görüşmelere set olmuş birisidir. Aynı dönemde Müslüman toplumun içerisinde yaygınlaştırılmak istenen içki ve kumar musibetlerine karşı bizzat Mecliste kanun önergeleri vermiş ve bu kanunların kabul edilmesi için canla başla çalışmış bir isimdir. Tüm bunları yaparken bu dönemde başyazılarını Mustafa Kemal'in yazdığı Hakimiyeti Milliye gazetesine muhalefet etmek üzere Tan Gazetesi çıkararak başyazarlığını yapmıştır.

Fakat Ali Şükrü Bey’in bu adaletli, merhametli, titiz ve müslümanca yaptığı faaliyetleri dönemin tek parti egemenliğini kurmak isteyen, tek adama dayalı Laik, Kemalist ve Türkçü bir sistem kurmak isteyen ‘Ulu Şef’i tarafından cezalandırılmak istenmiştir. Ve bizzat Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Topal Osman ve adamları tarafından çadır ipiyle boğularak öldürülmüştür. Cenazesi beş günlük aramanın neticesinde köşke yakın bir tarlada ayakları dışarıda kalacak şekilde etrafı sineklenmiş vaziyette köylüler tarafından bulunarak ihbar edilmiştir. Cenazesi çıkarılan Ali Şükrü Bey’in avuçlarında boğulması sırasında Topal Osman’ın evindeki hasır sandalyenin parçaları çıkmıştır.

 

İPLE BOĞULARAK ÖLDÜRÜLDÜ

Ali Şükrü Bey’in katilinin sadece Topal Osman olmadığını, kendisine emir verip yönlendiren ‘Ulu Şef’ tarafından ifşa olmaması için Topal Osman’ın da şaibeli bir operasyonla ortadan kaldırıldığını bilmekteyiz. Başı koparılan Topal Osman ayaklarından üç gün boyunca Meclis kapısına asılmıştır. Topal Osman bir halk kahramanı değildir. Ali Şükrü Bey’i İslami hassasiyetinden dolayı tek adam diktatörlüğüne karşı çıktığı için hunharca katletmiştir. Ali Şükrü Bey’i öldürmekle İslami hassasiyet sahibi insanları ve muhalefeti susturmak istemişlerdir. Bizler nasıl İskilipli Atıf Hoca ‘ya yapılan zulme sessiz kalmamışsak Ali Şükrü Bey’e yapılan zulme de sessiz kalmayıp bunu bütün topluma ulaştırmak ve haklı mücadelesini sahiplenmek zorundayız.

Alpay, bu cinayeti Hrant Dink cinayetine benzeterek “Nasıl ki Hırant Dink, kökleri Devlet içerisinde bulunan bir çete tarafından katledilmişse Ali Şükrü Bey de böyle bir cinayetin kurbanıdır. Ogün Samast gibi Topal Osman da sadece bir tetikçidir. Dink cinayetinin takipçileri olduğu gibi Ali Şükrü Bey davasının da takipçileri olmalıdır. Ali Şükrü Bey herhangi birinin canına, malına, namusuna kastetmemiştir.  Sadece Mustafa Kemal'in düşünce ve siyasetine muhalefet ettiği için ve bunu kamuoyuna mal etmek üzere açıkça dile getirdiği için hemşerisi Topal Osman’a boğdurulmuştur. Burada sadece Ali Şükrü Bey’in canına değil, temsil ettiği İslami duygu, düşünce ve siyaset anlayışına kastedilmiştir. Ali Şükrü Bey’in öldürülmesiyle beraber Meclis'te bulunan muhalif ikinci grubun üzerinde bir korkutma-sindirme operasyonu fiilen başlatılmıştır. Ve bu cinayetle birlikte muhalif grup, en az yarı yarıya güç ve etkinlik kaybetmiştir

Türkiye toplumu öyle bir dezenformasyon operasyonuna tabi tutulmuştur ki siyasi cinayet denilince Menemen'de bir tertibe kurban giden asteğmen Mustafa Kubilay'dan başka diğer isimlerden tamamen habersiz bırakılmıştır. Kubilay meselesi devletin halka karşı yürürtüğü psikolojik harbin en önemli araçlarından birisidir. Her yıl ölüm yıldönümünde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, vali vs. laiklikla ilgili mesaj yayınlamak ve 'irtica' tehtidine karşı kararlılık sergilemek zorundadır.

Anma etkinlikleri ve hakkında yayınlanan kitap ve makaleler gerçekliği değil oluşturulmak istenen bir efsane olarak Kemalizmin aziz şehidi Kubilay sembolleştirmesini hedeflemektedir. Ali Şükrü Bey Meclis'teki kanun teklifleriyle, soru önergeleriyle, kurduğu dernek ve matbaayla, yayınladığı gazeteyle ve en önemlisi kurban gittiği siyasal cinayetle bizzat devlet tarafından karartmaya tabi tutulmaktadır. Peki Kubilay'ın kurduğu iki cümleden, yaptığı hayırlı bir hizmetten haberdar olan var mı? Elbette yok. Nasıl oluyorda kendisi hakkında neredeyse hiç bir bilgiye sahip olamadığımız bir kişi hakkında yüzlerce makale ve kitapla, her yıl tekrarlanan etkinliklerle haberdar kılınıyoruz.İşte efsane üretimi burada başlıyor.

Bizim, halkı kandırmak ve sindirmek üzere devlet imkanlarıyla üretilen psikolojik harp unsuru efsanelerle işimiz yok. Biz gerçek kişilerin hakikatin tecellisi yolunda yürüttükleri gerçek mücadelelerle ilgiliyiz. Mustafa Kemal'in Muhafız Alay Komutanı Topal Osman'ın kendi başına bu cinayeti işlemesi düşünülemez. Çünkü aralarında kişisel bir husumet değil aksine oturup sohpet edebilecekleri kadar dostlukları vardır. Bu cinayet esasen Topal Osman Ağa'nın değil ona emir ve talimat veren iradenin eseridir. Dersim katliamının, Menemen tertibinin, İsklipli Atıf Hoca gibi binlerce insanımızı katleden İstiklal Mahkemesi gerçekliğinin aydınlatılması gerekmektedir. Tarihi bütün gerçekliğiyle aydınlatmak bizim omuzlarımız üzerindedir. Tarihi gerçekleri resmi ideolojinin keyfi tasarruflarına terk edemeyiz.. Tarihin asıl sahibi zalim statükonun temsilcileri değil adalet adına mücadele edenlerdir."

Alpay, "Ali Şükrü Bey’in şahadetinin üzerinden 89 yıl geçmesine rağmen bu cinayet hala aydınlatılmamıştır. Değişik zamanlarda TBMM'de Ali Şükrü Bey cinayetinin aydınlatılması için soru önergesi veren milletvekillerinin başına neler geldiğini biliyoruz. Bunun bir risk olduğunu biliyoruz ama bu riski göze alarak hem Trabzon’da hem de Türkiye’nin genelinde Ali Şükrü Bey meselesinin aydınlatılarak bunun topluma anlatılması için elimizden gelen gayreti sarf edeceğiz." dedi.

Program soru-cevap bölümünden sonra nihayete erdi.

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Özgür-Der, Gazze’deki kardeşlerimizle dayanışmasını sürdürüyor
Batman Özgür-Der’de ‘’İslam ve İnsan’’ konuşuldu
Sağlık çalışanları Gazze'deki soykırımı Antalya'da protesto etti
Saraçhane'de direniş ve zafer coşkusu: Özgür Gazze, Özgür Suriye!
Suriye zaferi Bingöl’de tebrik edildi