Çöl tozu nedeniyle Ortadoğu'da göz gözü görmüyor. Bu durumdan iç politika argümanı devşirmeye çalışan İran, Türkiye'deki barajları hedef gösterdi. Ancak uzmanlara göre “bilimsellikten uzak” bu suçlamaların arkasında başka bir amaç var. Uzmanlar ise İran'ın, çevre sorunları nedeniyle yaşanan toplumsal olayları Türkiye'yi hedef göstererek yatıştırma politikası izlediği görüşünde. Öte yandan, Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığı da İran'ı endişelendiren bir diğer neden.
Son yıllarda hava sıcaklıklarının yer yer rekor seviyelerde artmasıyla iklim krizinin getirdiği sonuçlar daha çok hayatımızı etkiliyor.
Bu sıcaklığın arkasında yatan neden ise sera gazı etkisi. Dünyanın yüzeyinden uzaya yansıyan güneş enerjisi, sera gazı nedeniyle uzaya ulaşamadan emiliyor ve tüm dünyada sıcaklığın artmasına neden oluyor.
Olumsuz sonuçlardan biri de çöl tozu taşınımı. Yaz aylarına doğru oluşan alçak basıncın etkisiyle, güneyden gelen rüzgarlar çöl tozlarını taşıyor. Bahar aylarında görülen bu hava olayında bu yıl artış gözleniyor.
Çöl tozu, İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerde kum ve toz fırtınaları kaynaklı çevre sorunları oluşturuyor.
Türkiye'nin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan şehirlerin de etkilendiği bu durum son günlerde İran'da siyasilerin de gündeminde.
Tahran'da zirveye ulaşan hava kirliliğine Türkiye'nin inşa ettiği barajların neden olduğu iddiaları İran medyasında yoğun biçimde yer alıyor.
Uzmanlar ise İran'ın, çevre sorunları nedeniyle yaşanan toplumsal olayları Türkiye'yi hedef göstererek yatıştırma politikası izlediği görüşünde. Öte yandan, Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığı da İran'ı endişelendiren bir diğer neden.
Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nden Araştırma Görevlisi Mustafa Caner, İran'da gündeme gelen iddiaları TRT Haber'e değerlendirdi.
"İran'da çevre sorunları pek çok alanı etkiliyor"
Caner, İran'ın kuraklık nedeniyle yaşadığı olumsuzlukların son yıllarda arttığını hatırlatarak, bu durumun İran yönetimi ve siyasal yapısı için ağır bir maliyeti olduğunu söylüyor.
"İran, topraklarının birçok köşesinde gittikçe büyüyen çevre sorunlarıyla boğuşan bir ülke. Urumiye Gölü'nün kuruması, İsfahan'daki Zayende Irmağı'nın kuruması, Ahvaz'daki kum fırtınaları ve kuraklık, Karun Nehri'nin bazı kollarının kuruması, muhtelif bölgelerdeki elektrik ve su kesintileri hayatı olumsuz etkilerken tarım alanı başta olmak üzere pek çok alandaki üretime de darbe vuruyor.
Bu durumun İran yönetimi ve siyasal yapısı için de ağır bir maliyeti var. İranlı vatandaşlar yaşanan bu sorunlara karşı tepkilerini dile getiriyorlar. Bu tepkiler zaman zaman şiddet de içeren sokak gösterilerine dönüşebiliyor."
"İran sorunu başka yerde arıyor"
Caner, özellikle, Ahvaz gibi Arap azınlığın yaşadığı bölgelerde ortaya çıkan çevre sorunlarının, etnik fay hatlarını harekete geçirebilme potansiyeline de sahip olduğunu belirtiyor.
"O bölgelerde yaşayan Araplar, kendilerine etnik kökenlerinden dolayı ayrımcılık yapıldığını ve bu sebeple en temel hizmetlerden biri olan suya erişimlerinin kısıtlı olduğunu düşünüyorlar."
Dolayısıyla Tahran yönetiminin, çevre sorunlarının bir de toplumsal boyutuyla uğraşmak durumunda olduğunu dile getiren Caner, bu noktada kötü yönetim ve ihmalkarlığın iklim değişikliği gibi faktörlerle etkileşim içerisinde ortaya çıkardığı sorunların sebebini dışarıda aramanın, elbette siyasal elitlerin en sık tercih ettiği sorumluluktan kaçma metotlarından biri olduğunun altını çiziyor.
İran tarafı uzun bir süredir Türkiye'de inşa edilen barajları bölgedeki susuzluk başta olmak üzere çevresel sorunların kaynağı olarak işaret ediyor.
"Türkiye ile İran arasında bir gerilim var"
Bu suçlamalar son zamanlarda medyada artan oranda dillendirilse de ilk kez Dışişleri Bakanlığı düzeyinde ifade edildi.
"Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ın sözleri, Türkiye ve İran arasında adı konulmamış bir gerginliğin yaşandığı döneme rastladı.
Türkiye'nin İsrail ile normalleşmesi ve Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle Rusya'nın Suriye'deki angajmanının düşmeye başlaması, İran'ın rahatsızlığının asıl kaynakları aslında."
"İran'ın Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığını kendisine tehdit olarak görüyor"
Caner, İran'ın Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığını kendisine tehdit olarak gördüğünü söylüyor.
"Suriye'de Rusya'dan doğacak boşluğu Türkiye'nin doldurarak uzun süredir planlamasını yaptığı, Suriye'deki YPG/PYD terör unsurlarını bölgeden temizleme operasyonu, İran tarafının tedirginliğini besliyor. Zira İran, Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığını kendisine tehdit olarak görüyor.
İsrail ile Türkiye'nin yakınlaşmaya başlamasını da Tahran yönetimi oldukça olumsuz karşılıyor. Bu normalleşme sürecinin İran'ın güvenliğine tehdit teşkil ettiği yönünde mesnetsiz iddiaları var. Oysa Türkiye'nin İsrail ile olan normalleşme sürecinin İran'ın ulusal güvenliğini tehdit etmeyeceği oldukça açık."
Caner, her şeyden önce Türkiye'nin böyle bir ulusal güvenlik olasılığına izin vermeyeceğine dikkati çekerek şöyle devam ediyor:
"Türkiye'nin komşusu İran ile olan ilişkileri, bölgesel siyasi dengeleri, enerji, sınır güvenliği ve mülteciler başta olmak üzere pek çok boyutu içeriyor.
Türkiye'nin tavrı her zaman komşusu İran ile olan ilişki seviyesini korumak ve daha ileriye taşımaya çalışmak şeklinde olmuştur.
Hatta 2010 yılında imzalanan Tahran Deklarasyonu, Türkiye'nin tüm baskılara ve 'eksen kayması' suçlamalarına hedef olmasına rağmen komşusunun nükleer problemini diplomatik mekanizmalarla çözme yönündeki iradesini göstermesi açısından oldukça önemlidir."
İran'ın sinsi planları
Caner, İran'ın, Türkiye'yi suçlarken Suriye ve Irak'ın da sözcülüğünü üstlenerek aslında bu ülkelerdeki nüfuzunu ve kontrol iddiasını yeniden gündeme getirdiğini de sözlerine ekliyor.
"Bilimsel açıdan İran'daki çevre sorunlarının sebebi olması imkânsız olan Türkiye'nin baraj projeleri, İran'ın bilimsel olmayan gerekçelerle bu konuyu siyasete tahvil etmesi sonucu siyasal polemiklerin de merkezine oturmuştur."
Türkiye'yi hedef gösteriyorlar
Türkiye Su Enstitüsü (SUEN) Politika Geliştirme Koordinatörü Dr. Tuğba Evrim Maden, İran'da su sıkıntısı yaşanan bölgelerdeki toplumsal olayları yatıştırmak için Türkiye'nin hedef gösterildiğine işaret ediyor.
"Barajlar kum ve toz olaylarına neden olmuyor. Böyle bir ilişkinin varlığı bilimsel olarak da bulunamamıştır. Kum, toz fırtınalarının ana kaynağı Sahra çölü ve Arap Yarımadasından kaynaklanıyor.
İran dünyada en az yağış alan bölgelerden biri. İklim değişikliği ile İran'a düşen yağış miktarının düşüklüğü etkiliyor. Bununla birlikte İran su kaynaklarını etkin ve verimli kullanmamakta. Ülkede su sıkıntısı yaşanan bölgelerde toplumsal sorunlar da vuku bulmaya başladı. Su sorununun kaynağı olarak ülkemizin yaptığı barajlar hedef gösterilerek olaylar yatıştırılmaya çalışılıyor."
"Türkiye işbirliğine önem veriyor"
Maden, Türkiye'nin su politikasında komşu ülkelerle iş birliği yapmanın en önemli unsurlardan biri olduğunu belirtiyor.
"Ülkemiz komşu ülkelerle ve sınır aşan havzalarda suyun bir iş birliği aracı olması temel prensibi ile hareket ediyor. Türkiye'den akan Sarısu İran'a akıyor. Bahse konu bu su ile ilgili ortak çalışmaları uzun yıllardır devam ediyor. Bunun dışında su ile ilgili olarak tarımda suyun verimli kullanımı gibi teknik iş birlikleri ve kapasite geliştirme programları da önemli iş birliği konuları."