Son tartışmaları gülerek seyretmeyip ne yapacaksınız? Askeri savcılığın “Karargâhta, belgenin aslı bulunamamıştır” kararı ile, karteldeki derin devlet yazarları atağa geçtiler.
“Bakın, belgenin orijinali yok. Fotokopiden de imzanın doğruluğu kesin olarak anlaşılamıyormuş! O zaman askerlere atılan iftiranın hesabını verin bakalım!”
Ortada bir iftira varsa..
Ortada ağır bir haksızlık varsa..
TSK’dan önce, bu iftira, bu haksızlık kime yapılmıştır?
Tabii ki Albay Dursun Çiçek’e..
Eğer belge sahte ise. Eğer belge düzmece ise.. Belge Dursun Çiçek’e ait değil ise, bu işte en fazla bağırması gereken kimdir?
Tabii ki Dursun Çiçek’tir.
Ama Dursun albayımız olağanüstü derecede sakin.. Açıklama da yapmıyor, tepki de vermiyor!
Çıkıp meydana, “Bana iftira atıldı. O imza bana ait değildi. Bana ait gibi gösterdiler. O belgenin üzerindeki yazıların hiçbirisinden haberim yok. Bilgim yok. Ne tamamlanmış bir çalışma olarak, ne de taslak olarak ben bu belgeyi hiç görmedim” demiyor!
Devamında, “Hayatımda hiç görmediğim bir belgeyi bana yükleyenlerden, bana aitmiş gibi gösterenlerden hesap soracağım” demiyor.
Sadece eşi Gülşen Çiçek, geçtiğimiz günlerde, devlet gazetesi olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen Habertürk’e konuşup, “Rahatız, huzurluyuz. Bir sıkıntımız yok. Belge haberleriyle ilgili gazete ve televizyonlara tazminat davaları açacağız; zengin olacağız” demişti..
İşe bakın siz.
Türkiye çalkalanıyor. Ülkenin iktidardaki birinci partisi suç duyurusunda bulunup, “Bize karşı darbe planı yapılıyor. Soruşturulsun, sorumlular cezalandırılsın” diyor. Aynı konuda Genelkurmay Başkanı konuşuyor. Askeri savcı tek dosyadan sayısı belirsiz bilirkişi raporları alıp, suçu soruşturuyor/soruşturuyor görüntüsü veriyor.. Genelkurmay’ın ana bilgisayarı tarihde görülmemiş bir şekilde incelemeye alınıyor/alınmış gibi bilirkişi raporları düzenleniyor..
Kısacası ülkenin her yerinde Dursun Çiçek’e atfedilen “İrticaya karşı plan” belgesi konuşuluyor/tartışılıyor/tartışılıyor gibi yapılıyor!
Hanımefendi (mesleği olan bankacılıktan kaynaklanıyor olsa gerek ki), “zengin olacağız” diyor!
El insaf yani..
Oysa; Dursun Çiçek’e, gerçekten haksız bir suç isnat edilmiş, onun imzası, haberi olmadığı bir belgeye eklenmiş olsa, en büyük tepkiyi de, Dursun Çiçek’in vermesi gerekirdi. Karteldeki darbe sevdalılarından da, siyasi cenahtaki fırsat kollayıcılarından da, Genelkurmay Başkanı’ndan da daha büyük tepkiyi vermek, Dursun albayın hakkı idi!
Görevde olduğuna falan bakmadan, bir basın toplantısı düzenleyip, belki soru almadan, ama sorulabilenecek her türlü soruyu kendiliğinden cevaplayıp, tezgahı kuranlarla yargıda hesaplaşacağını haykırmalıydı.
Maalesef Dursun Çiçek’in kamuoyunun önüne çıkmaya hiç niyeti yok!
O; eşinin beyanatına göre, “ne kadar çok gazete belgeyi doğru gibi kabul edip haber yaparsa, o kadar zengin olacağı” hülyasıyla gününü gün ediyor!
Tabii bu lafın gelişi.. Ben böyle olduğunu, hiç sanmıyorum.
Eşinin o kadar açık, o kadar net ‘zengin olacağız’ ifadesine rağmen, ben, Çiçek ailesinin “zenginlik” hülyası ile değil, “cezaevi korkusu” ile, kendilerine dikte edilen, çarpıtma operasyonunu başarı ile yürüttüklerine inanıyorum.
Dursun albay kamuoyuna hiç çıkmıyor..
Eşi ise, işi sulandırıyor! Böylece hem zaman kazanıyorlar, hem de karşı tarafın elinde neler var, onlar öğrenilmeye çalışılıyor!
Askeri savcılık da, önce soruşturma ile ilgili olarak, “gizlilik kararı verilmesi”ni talep ediyor. Askeri mahkeme gizlilik kararı verdikten sonra ise, savcılığın yaptırdığı bilirkişi incelemelerinden lehe olanlar, yandaş gazetelere sızdırılıp, haber yaptırılıyor.
Gizlilik kararı verilen dosyadaki bilgilerin gazetelerde yayınlanmasından hiç şikayet etmeden, görevsizlik kararı verirken bir başka olay için, askeri savcı suç duyurusunda bulunuyor: “Belgenin Taraf gazetesine sızdırılması soruşturulsun!”
İyi de sayın savcım, sen önce kendi dosyandaki bilgilerin, Habertürk gazetesine nasıl sızdırıldığı hakkında bir iç soruşturma yapsan ya.. Arkasından, yetkili savcılığa suç duyurusunda bulunsan ya..
Bulunulmuyor...
O zaman ben de “acaba?” diyorum.. Acaba Taraf’a yapılan sızdırmanın soruşturulması istenirken, Habertürk’e yapılan sızdırmanın soruşturulması niye istenmiyor? Niye acaba.?
VAKİT