secakirgil@yahoo.com
Merhûm Muhammed İqbâl, bir şiirinde, ‘Ey ulemâ, ey meşayih (şeyhler), ey hocalar, ey mollalar! Allah sizden râzı olsun. Kur’an-ı Kerim’i 14 asırdır muhafaza ederek bize ulaştırdınız.
Ancak, onu öyle bir tefsir ettiniz, öyle bir yorumladınız ki, buna Mustafâ da şaştı, Cebrail de...’ diyordu, 90 yıl öncelerde...
Bir başka yerde de, yine İqbâl, ‘Bugünün bazı ulemâsı, kâfir üreten mu’minlerdir...’ diyor ve onların işinin-gücünün, ‘fisebilillah fesâd’ olduğunu anlatıyordu.
***
Bu, netâmeli ve acı bir konumuz... Ama, yine de dile getirilmesi de gerekiyor.
Hakkında genelde olumlu görüşler dile getirilen Samsun-İlâhiyat’tan bir prof. (M.O) son zamanlarda, nicelerini hayretler içinde bırakan bir laf etmiş...
Konu, ‘Hz. Meryem’in Hz. Îsâ’yı babasız olarak dünyaya getirmesi’ mucizesiyle ilgili... Bir başkaları da, Hz. Âdem’in ilk insan olup olmadığı üzerinde -insanlığın bugününe ne faydası olacaksa- kafa yoruyor.
Hâlbuki bu gibi konularda müslümanlar, ‘Mâdem ki Kur’an-ı Mubîn öyle beyan ediyor, o hâlde öyledir...’ deyip, ındî mülâhazalardan ve faydasız suallerden kaçınmışlardır, asırlardır...
Söz konusu ilâhiyatçı ise, ‘çift cinsiyetli olup, kendi kendini döllemiştir de denilebilir...’ gibi laflar etmiş, bir tv. ekranında...
Bu sözleri, giydiği libasla anılan ve ‘filan tarikatın filanca koluna mensub olanlar Ahiret’te kurtulacaklardır!’ gibi acaib garantiler bile verebilen veya hiçbir yerde duyulmamış metinleri ‘hadis-i nebevî’ diye okuyup, ‘Bunu hadis kitablarında bulamazsınız; bunu ehlullah ve evliyaullah, âlem-i mânâda almışlardır.’ diyebilen birisi duyar da fırsatı kaçırır mı?
***
Aynı konuya, Pennsylvania Şeyhi de, yıllarca önce, ‘Kur’an’dan idrake yansıyanlar’ ismiyle yayınlanan kitabında değinip, bir takım tuhaf faraziyattan söz etmiş ve, ‘Aksi isbat edilemedikçe bu da söylenebilir...’ gibi laflar etmişti, inanç konularının, tecrübî ilimler laboratuarının isbatına giremeyeceğini düşünmeyerek...
İnanç’larla bu kadar oynanır mı ve bu gibi kişilerin hayırlı bir işi yok mu, Allah aşkına?!
***
Ya, ‘mütefekkir’lerimiz’ hangi âlemdedir?
Biz müslümanlar, Hz. Peygamber’den (S) önceki bütün Enbiyaullah’ı/ilahî peygamberleri de peygamberlerimiz bilir ve (Baqara, 286.’da bildirilen ilahî ölçüyle), ‘Onlar arasında fark gözetmeyiz...’.
Böyleyken...
Bazı müslümanlar Hz. Peygamber’den (S) öncekileri sıradan birileri gibi söz konusu edebilmekteler.
Hele, bir de Cemil Meriç’in notları olarak piyasada olan bir kitab var ki, orada yazılanların aynen tekrarı mümkün değil... O ifadelerin, kızı -İslâmî kimliğiyle bilinen- Prof. Ümit Meriç tarafından da görüldüğü anlaşılıyor. Çünkü, Ümid Hanım’ın, (Annem ve arada ben itiraz ediyoruz...) diye parantez içi notu var.
***
Cemil Meriç, ateistlik de dâhil birçok fikrî merhalelerden geçti. Dünyadan hangi hâl üzere gittiğini Allah bilir.
C. Meriç’in notları, ‘Jurnal’ adı altında birkaç kitabda toplanmış ve ilk baskısı da 1991 tarihli... Yani, ölümünden 4 sene sonra...
Bir örnek... ‘İsa Efendinin Yeri’ başlıklı bölümden: ‘Dünyaya gelip gelmediği de belli değil... Pis, sarsak bir herif... Deliliği hakkında üç cildlik bir kitab görmüştüm... Sonra çarmıha germişler hazreti... (...) ...Avrupa’nın hayatında bu veled-i ...’nın hâlâ ferman dinletmesinden büyük bir cinnet olur mu?’.
Meriç, Hz. Meryem konusunda da, ‘...pederimiz, Meryem anamızla (...), ahırdan başka .... yeri bulamamış mı?’ gibi çirkin ve korkunç ifadeler kullanmış...
C. Meriç’in bu hakaretlerini edebiyat veya tefekkür adına kitaba geçirip süreklilik kazandırmanın ağır bir vebali yok mu, Allah aşkına?
Ümid Meriç Hanımefendi’den bir açıklama gelir mi, bilmem.
Star