Ukrayna'da neler oluyor?

Ukrayna'nın tarihi ve yaşanan son gelişmeler hakkında Mepa News oldukça kapsamlı bir çalışma yaptı.

Ukrayna Dosyası / Mepa News

Ukrayna krizi nedir, Ukrayna'da neler oluyor? gibi sorular, son dönemin en önemli, bir o kadar da "kapalı kutu" gibi duran bölgesiyle ilgili olarak gündeme geliyor.

Ukrayna'da 2014 yılında savaşla patlak veren gerginlik ve bölünmüşlük, kökenini büyük ölçüde tarihten alıyor. Bu sebeple Ukrayna'da halen çözüme kavuşmayan ve artçı çatışmaları yaşanan 2013-2014 Euromeydan Devrimi'ni, 2014 Kırım Krizi'ni, 2014-2015 Donbass Savaşı'nı anlayabilmek için tarihi arka planı bilmek gerekiyor.

Ukrayna Krizi'ni detaylı bir şekilde ele alacağımız serinin ilk bölümünde, Ukrayna'nın 2. Dünya Savaşı'na kadar olan tarihini sizlere sunuyoruz.

Ukrayna: Coğrafyadan gelen bölünmüşlük

Eski Slav dilinde sınır bölgesi anlamına gelen Ukrayna, isminde geçtiği gibi tarih boyunca önemli devletlerin sınır bölgesinde yer alan, bu sebeple sık sık savaş sahnesine dönen bir coğrafya.

Ukrayna, en çok da coğrafi sebeplere bağlı olarak son yüzyıllarda Rusya ve Batılı ülkeler arasında kalmış bir ülke olarak dikkat çekiyor. Orta Asya'dan başlayıp Hazar Denizi'nin kuzeyinden geçip Avrupa içlerine başlayan ve düzlük olması sebebiyle ulaşım yönlü etkileşimin, göçlerin, istilaların yoğun olduğu tarihi hattın Ukrayna'dan geçmesi, güneyindeki Karadeniz yönüyle denizden ulaşıma da açık olması Ukrayna'yı tarih boyunca hem yoğun bir etkileşime sokmuş hem de savaş alanına çevirmiştir.

Orta Çağ'da Ukrayna'nın mevcut başkenti Kiev'i merkez edinen Kiev Rusları olarak bilinen siyasi ve kültürel oluşum, bugünün Batı Ukraynası ile farklı tarihi bir seyre sahiptir. Orta ve Doğu Ukrayna Kiev Rusları, Altın Orda, Kazaklar ve Rus Çarlığı altındayken Batı Ukrayna Lehistan (Polonya), Avusturya-Macaristan ve sonra tekrar Polonya hakimiyetinde yaşamış, 2. Dünya Savaşı ile Batı Ukrayna da Sovyetler Birliği'ndeki Ukrayna Cumhuriyeti'ne dahil olmuştur.

Rusya'nın Ukrayna'ya dahil olması

16. yüzyılda Batı Ukrayna'da ve Kiev'de Lehistan Krallığı hakimiyeti sürerken Orta ve Doğu Ukrayna'da Lehistan ve Osmanlı'ya tabi Kırım Hanlığı'nın nüfuz bölgelerinde Kazaklar hüküm sürmekteydi. Orta Asya'daki Kazak Türkleriyle karıştırılmaması gereken, farklı etnik kökenlerden gelenleri olsa dahi asimile olan Ortodoks ve Slav fakat yerleşik bir düzene karşı bu topluluk Ukrayna'nın doğusunda ve merkezinin doğusunda atlı birlikleriyle gevşek bir düzene sahipti.

Üzerlerinde artan Lehistan baskısından bunalan bu Kazaklar 1648'de Lehistan'a karşı savaş ilan ettiler ve bağımsız, daha merkezi otoriteli bir Kazan Devleti kurdular. 'Hmelnitski Ayaklanması' olarak bilinen bu büyük ve kanlı savaş esnasında zayıf düşmeleri üzerine kuzeylerinde yeni güçlenmekte olan bir devlet olan Rus Çarlığı'ndan yardım istediler. 1654 yılında Kazak Hetmanlığı ile Rus Çarlığı arasında yapılan Pereyaslav anlaşmasıyla Kazaklar Rus Çarlığı'na bağlılık sözü verdiler. Bu anlaşma Rus resmi tarih tezinde Rusya ve Ukrayna'nın Moğol İstilası ile başlayan ayrılığının ardından yeniden birleşmesi olarak önemli görülmektedir.

Rusların Kazaklara desteğiyle Lehistan 1657'de yenilgiyi kabul etti, Kiev de dahil Orta Ukrayna'dan çıktı, Kazak Hetmanlığı Rus Çarlığı'na bağlı özerk bir siyasi oluşum oldu. Bu birlikten itibaren Kazaklar Rus Ordusu'nun askerleri olarak başta Osmanlı'ya karşı olmak üzere savaştılar.

Ukrayna'da dini ihtilaf

Ukrayna'dan geçmişten bugüne mezhep ihtilafı da ülkenin bölünmüşlüğünde etkin olmuştur. Ukrainler gibi Slav olmalarına rağmen Katolik olan Lehistan Krallığı, Ukrain tebasını Katolik olmaya teşvik etmekte ama sonuç alamamaktaydı. 16. yüzyılda Lehistan bir çözüm formülü üretti, buna göre yeni bir kilise örgütlenmesi kurulacak, ibadet ritüelleri Ortodokslarınki, inançları Katoliklerinki gibi olacaktı. 'Birlik Kilisesi' olarak isimlendirilen bu yeni dini yapılanma Lehistan idaresinin tam olarak yönettiği Batı Ukrayna'da daha çok taraftar bulmakla beraber Kiev ve Orta Ukrayna'da daha az kabul gördü. 17. yüzyılda Orta Ukrayna'da Lehistan'ın halkı Ortodoksluktan bu kiliseye geçmeye zorlaması 1648'deki Hmelnitski İsyanı'nın ve Ortodoks Ukrainlerin Ortodoks Rusları kurtarıcı gibi görmesinin bir sebebini teşkil edecekti. Orta Ukrayna'nın Lehistan etkisinden tamamen çıkmasıyla Birlik Kilisesi dini yapılanması Ortodokslaşacak, Kiev'de Birlik Kilisesi mensubiyeti kaybolacak, bu kez de Ortodoks Rus ve Kazaklar Birlik Kilisesi üyelerini zorla Ortodoksluğa döndürecekti.

Ukrayna: Novorossiya (Yeni Rusya)

1775'te Çariçe 2. Katerina, Kazak Hetmanlığı'nı ortadan kaldırarak Ukrayna'ya Novorossiya (Yeni Rusya) ismini vererek Rusluktan ayrı bir Ukraynalı kimliğini tanımadığını belirtmiş oldu, Ukrayna'yı doğrudan Çarlığa bağladı. Bu kararda 1768-1774 Rus-Osmanlı Savaşı'nın Rusya'nın zaferiyle bitmiş olmasının ve bu savaştan önce Osmanlı toprağı olan bugünkü Ukrayna'nın Karadeniz sahilinin Rusya'ya geçmesinin de etkisi olmuştu. Yine bu savaşla Kırım Hanlığı Osmanlı'dan koparılıp Rus nüfuzuna bırakılmış, 1783'te Rusya Kırım'ı ilhak etti. Bu savaşın öncesinde Osmanlı Devleti Karadeniz'i Rusya'ya kapatıyorken Rusya'nın bir çırpıda tüm Kuzey Karadeniz'i ele geçirmesi, Rusya'nın Ukrayna'ya verdiği önemi artırmış ve Kuzey Karadeniz kıyısı da Ukrayna olarak anılmaya başlamıştı.

Yine 18. yüzyılın son yarısında üç seferde tüm Lehistan Krallığı Rusya, Roma-Germen İmparatorluğu, Prusya arasında paylaşıldı. Bugünkü Batı Ukrayna büyük ölçüde daha sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ismini alacak olan Roma-Germen İmparatorluğu'na geçti.

1815'te Avrupa, Orta ve Doğu Ukrayna Rusya'da, Batı Ukrayna Avusturya'da

Karadeniz'e büyük önem veren Rusya, bu sebeple Ukrayna'ya yatırımlarını artırmıştı. 19. yüzyılda dünya makineli sanayileşmeye geçip kömürün önemi başat role gelirken Doğu Ukrayna'da bugün Donetsk merkezli olarak Donbass Bölgesi olarak bilinen Don Nehri Havzası'nda büyük kömür rezervlerinin keşfi, Rusya'nın silah teknolojisinde de büyük önemi olan çelik sanayisinin buraya kurmasına neden olmuş, Ukrayna'nın Çarlık açısından önemi daha da artmış, Ukrayna'da hızlı bir şehirleşme de başlamıştı.

Komünist Devrim ve Ukrayna

1. Dünya Savaşı devam ederken 1917'de Rusya'da önce Çarlık rejiminin yıkılması, ardından aynı yılın sonunda gerçekleşen Komünist Devrim ile Ukrayna bağımsızlaşma girişiminde bulundu. Buna cesaret edilebilmesinde Komünist lider Lenin'in başlangıçta "Halkların kendi kaderini tayin hakkına saygılı olmak gerektiği"ni işlemesi de etkili olmuştu. 1918'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla Batı Ukrayna'da da bir güç boşluğu doğdu.

1918'de Kiev merkezli Ukrayna Cumhuriyeti, Batı Ukrayna'da da Batı Ukrayna Cumhuriyeti doğdu. 1919 başında Batı Ukrayna Cumhuriyeti, Ukrayna Cumhuriyeti'ne katıldı. Bu yeni devlet 1919'da Batı Ukrayna'da yine yeni bağımsızlığını kazanmış olan Polonya ile kanlı bir savaşa girdi. Fakat savaş Batı Ukrayna'nın Polonya tarafından alınmasıyla sonuçlandı. Bu savaşla zayıflayan Ukrayna, ilerleyen yıllarda yeni kurulan Sovyetler Birliği tarafından yutuldu ve Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.

Holodomor (1932-1933)

1924'te Lenin'in ölüp Stalin'in Sovyetler Birliği'nde iktidara gelmesiyle tüm birlikte olduğu gibi Ukrayna'da da baskılar arttı. Fakat asıl felaket 1932 ve 1933 yıllarında yaşandı.

1932 yılında Ukrayna'da tahıl hasadı kötü gerçekleşti. Rejim suçu özel çiftlik sahiplerine atarak çiftliklerin kötü yönetilmesinden dolayı hasadın kötü geçtiğini iddia etti. Açıklanan kararla tüm tarımsal üretimin devletleştirildiği duyuruldu. Sovyet askerleri Ukraynalı çiftçilerin ürünlerine el koydu, halk tarımda kullandığı çift hayvanları da dahil olmak üzere tüm hayvanlarını askerlerin ele geçirmemesi için kesince ellerinde çiftçilik yapabilecek at ve öküz de kalmadı. Sovyet yönetimi ise topladığı ürünleri Rusya'ya gönderdi ve veya ihraç etti. Böylece Ukrayna'nın köylerinde çok şiddetli bir açlık dalgası yaşandı. Eldeki stoklar tükenince açlık, kırsal kadar olmamakla beraber Ukrayna'nın şehirlerini de vurdu. 1934'e kadar süren bu kıtlığa "Açlıktan öldürmek" anlamında Holodomor/Golodomor denmektedir.

Bu süreçte Ukrayna'da 5-10 milyon insanın, Ukrayna'nın kırsal nüfusunun %25-50'inin öldüğü tahmin edilmektedir. Holodomor'da Ukrayna'nın bazı köyleri topluca açlıktan ölürken şehirlerinde de açlıktan ölen kişilerinin sokakta cesetlerinin yatması sıradan bir olay haline gelmişti. Holodomor ile Ukrayna korkunç bir nüfus kaybına uğramıştı.

Uzmanlar bu kıtlığın Stalin tarafından kollektifleştirmenin kullanılarak Ukrayna nüfusunu azaltmak için yapılmış bir soykırım olarak değerlendirmekte, bunun en büyük delillerinin de Ukraynalı köylülerin elindeki tüm ürünlerin toplanıp Rusya'ya sevk edilmesi, hatta ihraç edilmesi, Ukrayna'ya yurt dışından yardım taleplerinin ise Stalin tarafından engellenmesi olduğunu belirtmektedirler. Stalin'in bu planının altında Ukrainlerin büyük nüfusunu iktidarı için tehdit olarak görmesinin yattığı iddia edilmektedir.

Böylece Ukrayna 2. Dünya Savaşı'na Holodomor Felaketi'nin gölgesinde ulaştı.

Harkiv sokaklarında açlıktan ölmüş cesetleri sokaklarda yatan Ukraynalılar (1933)

Holodomor esnasında Ukrayna'nın bir köyünde açlık çeken çocuklar (1932)

Ukrayna Krizi'ni detaylı bir şekilde ele alacağımız serinin ikinci bölümünde "Turuncu Devrim"i kapsar biçimde Ukrayna'nın 2. Dünya Savaşı başından (1939) Euromeydan Gösterileri'ne (2013) kadar olan tarihini sizlere sunuyoruz.

2. Dünya Savaşı ve Ukrayna

23 Ağustos 1939'da Almanya lideri Adolf Hitler ve Sovyetler Birliği lideri Joseph Stalin bir saldırmazlık anlaşması imzaladılar. Bu anlaşmanın gizli maddelerinde Polonya'nın iki ülke arasında bölüşülmesi de bulunmaktaydı. Polonya'nın büyük çoğunluğu Nazi Almanyası'na bırakılırken bugünkü Batı Ukrayna ise Sovyetler Birliği'ne bırakılıyordu. 

Bu anlaşmadan 1 hafta sonra Almanya batıdan Polonya'yı işgale başladı, ardından Sovyetler Birliği de Polonya'yı istila edip Almanya ile anlaşmasında kendisine bırakılan Batı Ukrayna'yı ele geçirdi. Polonya'nın işgali üzerine İngiltere ve Fransa'nın Almanya'ya savaş ilan etmesiyle 2. Dünya Savaşı başladı.

Böylece ilk kez Lviv merkezli Batı Ukrayna Rus egemenliğine girmiş oldu. İşgale ve Stalin'in baskıcı politikalarına karşı Batı Ukraynalılar silahlı direnişe geçtiler, karşılığında Sovyet Ordusu bölgede katliamlara girişti. Ukrain direnişçiler sadece Sovyet Ordusu'nu değil bölgedeki Leh azınlığı da hedef alarak burayı tamamen Ukrainleştirmenin peşine düştüler.

Haziran 1941'de Hitler'in Sovyetler Birliği'ne saldırmasıyla önce Batı Ukrayna, 1941 yılı tamamlanmadan tüm Ukrayna Almanya tarafından işgal edildi. Yıkıcı ve yoğun bir savaş yaşandığından Ukrayna baştan başa harap oldu, halk çok ağır kayıplar verdi.

Baştan sona gün gün Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndaki toprak değişimleri

Savaşın Almanya'nın aleyhine dönmesiyle 1943-1944'te Sovyetler Birliği yine çok kanlı, yıkıcı bir savaşla Ukrayna'yı geri aldı. 1945'te savaşın bitmesiyle Batı Ukrayna Sovyet egemenliğine girdi ve Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin bir parçası haline geldi. Batı ülkelerine kaçabilen Batı Ukraynalılar örgütlenerek kendi eğitim ve diğer kurumlarını kurarak Ukrayna milliyetçiliğine ve "Ukrayna'nın zalim Sovyet işgalinden kurtarılmasına" yönelik çalışmalar yaptılar. Batı Ukrayna'da Sovyet karşıtı Ukraynalı silahlı direnişi 1950'li yılların ortalarına kadar devam etti. 2. Dünya Savaşı'nda 7 milyon Ukraynalının öldüğü tahmin edilmektedir.

Savaşın yerle bir ettiği Ukrayna'nın başkenti Kiev (1943)

Savaş sonrası Ukrayna: Yıkıntıdan imara

Batı Ukrayna'nın da eklenmesiyle bugünkü sınırlarına ulaşan Ukrayna, Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak devam etti. Holodomor'da ölen 5 milyon kişi üzerine 2. Dünya Savaşı'nda da 7 milyon kişinin ölümü Ukrayna'da nüfus dengelerini alt üst etmiş, verimli arazileri nedeniyle öncesine yoğun nüfuslu bir ülke sayılan Ukrayna'da nüfus yoğunluğunu azaltmıştı. Bununla beraber Ukrayna'dan savaş sonrasında ilk sağlıklı nüfus bilgilerinin edinildiği 1950'de Ukrayna nüfusu 35,5 milyon olarak açıklanmıştı. Aynı tarihte, bugün Ukrayna'nın iki katından fazla nüfusa sahip Türkiye'nin nüfusu sadece 21 milyondu.

1953'te Stalin'in ölümüyle Sovyetler Birliği'nin yönetiminde yerini Nikita Kruşçev aldı. Kruşçev Doğu Ukraynalı Rus bir aileden gelmekteydi. Ukrain olmamakla beraber Rus kültürünün baskın olduğu Doğu Ukrayna'dan olmasına rağmen Ukrayna ile bağlantısı Kruşçev'in Ukrayna konusunda Stalin'in aksi bir politika izlemesine neden oldu. 1954'te Rus Çarlığı ve Ukraynalı Kazakların 1654'teki anlaşmasının 300. yılının hediyesi olarak Kırım, özerk bir cumhuriyet olarak Ukrayna'ya bırakıldı. Kırım bu dönemde Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı, 1944'te Kırım Türklerinin tamamının katledilmesi veya sürgüne gönderilmesiyle Rus nüfusun ezici çoğunluğa geçtiği stratejik bir bölge niteliğindeydi. 1956'da Kruşçev Stalin'in baskıcı politikalarını açıkça eleştirmeye başladı. Tüm bunlar Ukrayna'da olumlu yankılar buldu.

Sovyetler Birliği'nin 2. Dünya Savaşı sonrasında girdiği ağır sanayileşme hamlesiyle Doğu ve Güney Ukrayna ağırlıklı olarak Ukrayna'da nükleer santraller, ağır sanayi tesisleri inşa edildi. Ukrayna'ya öncelik verilmesinde Ukrayna'nın Karadeniz'e yakın konumu ve hammadde kaynakları etkili oldu. 

Ukrayna'da Ruslaştırma

Ukrayna'nın asli unsuru olan Ukrain milleti Slav bir millet olmakla ve Rusça gibi Slav Dil Ailesi'nden bir dil konuşmakla beraber Ruslardan ayrı bir millettir. Çarlık döneminde başlayan Rusları Ukrayna'ya yerleştirme ve Ukrainleri Ruslaştırma politikaları Sovyetler Birliği'nde hız kazandı ve bunlara yönelik baskılar arttı. 1926 Sovyet sayımında Ukrayna'da Rus nüfusunun oranı %9,2'ydi. İlerleyen tarihlerde, Ruslardaki doğum oranının Ukrainlerden düşük olmasına ve Sovyetler Birliği'ne geçtiğinde hemen hemen hiç Rus yaşamayan Batı Ukrayna'nın da Sovyet Ukraynası'na eklenmesine rağmen Rus nüfusu arttı. Sovyetler'in son sayımı olan 1989 Nüfus Sayımı'nda Rus nüfusunun Ukrayna nüfusuna oranı %22,1'e yükselmiş, bunda Rusların çoğunlukta olduğu Kırım'ın da Ukrayna'ya eklenmesi de rol oynamıştı.

Ukrayna'da Ruslaştırmada başat rol dil konusunda yaşanmıştı. Ukraince yerine Rusça teşvik edilmiş, Sovyet döneminde özellikle şehirli Ukrainlerin çoğu Ukrainceden çok Rusçayı kullanır hale gelmiş, pek çok Ukrain nüfus sayımlarında ana dilini Rusça olarak belirtmeye başlamıştı. Ülkenin doğusu ve güneyinde Rus nüfus daha ağır bastığı gibi buralardaki Ukrainlerin büyük kısmı da ana dilinin Rusça olduğunu ifade etmiş, ülkenin orta ve özellikle batı kesiminde ise milliyetçi Ukraynalılar Ukrainceye milli kimliklerini Ruslardan ayıran ana unsur olarak sahip çıkmışlardı. Dil meselesinde yaşanan bu ayrışma tarihi arka plan ve mezhep ayrımlarının yanı sıra Ukrayna'yı kendi içinde iyice bölen bir unsur olmuştu.

1986'da Ukrayna'nın kuzeyindeki Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santralinde yaşanan kaza sonucu ortaya çıkan felaket Ukrayna halkına büyük zarar vermiş, Sovyet yönetimine olan tepkiyi artırmıştı.

Ukrayna bağımsızlığını kazanıyor

1985'te Sovyet yönetimine gelen Gorbaçov'un izlediği açıklık politikaları Ukrayna'da süren baskılara rağmen bağımsızlık taleplerinin öncesine göre daha rahat konuşulabilmesine imkan sağlamıştı. 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılışıyla başlayan Komünist Blok'taki dağılmayla 1990'da Ukrayna'da bağımsızlık talebi daha açık konuşulmaya, politikacılar tarafından da dillendirilmeye başlanmıştı. 21 Ocak 1990'da 300 bin Ukraynalı Kiev'den Batı Ukrayna'nın merkezi Lviv'e dev bir insan zinciri oluşturup bağımsızlık talep etti. Bağımsızlık talepleri orta ve batı bölgelerde çok daha güçlüydü.

Sovyet merkezi otoritesinin güçten düştüğü ve ekonomik krizle boğuştuğu bir ortamda Temmuz 1990'da Mart ayında seçilen ve epeyce yenilenen Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Parlamentosu oy çokluğuyla Ukrayna'nın devlet egemenliği kararını kabul etti. Bu kararın içeriğine göre Ukrayna Devleti istediği zaman bağımsızlık referandumu düzenleyebilecek ve Ukrayna'nın kararları Moskova'daki merkezi yönetimin kararlarından öncelikli tutulacaktı.

19 Ağustos 1991'de Sovyet merkez otoritesinde yaşanan başarısız darbe girişiminin oluşturduğu kargaşada Ukrayna 24 Ağustos 1991'de bağımsızlığını ilan etti. Sovyet cumhuriyetlerinin peş peşe bağımsızlıklarını ilan ettiği bu dönemin ardından Aralık 1991'de Sovyetler Birliği resmen tarihe karıştı.

Ukrayna'nın bağımsızlığını ilanı (24 Ağustos 1991)

1 Aralık 1991'de gerçekleştirilen bağımsız Ukrayna'nın ilk cumhurbaşkanlığı seçimini Komünist Ukrayna'da politikacılık yapan Batı Ukraynalı Leonid Kravçuk %62 oyla kazandı, fakat Batı Ukraynalı bazı illerde Komünizm döneminde politika dışındaki muhalefeti organize eden, sık sık hapsedilen Orta Ukraynalı Ukrayna milliyetçisi Viyaçeslav Çornovil'i destekledi.

İl bazlı olarak 1991 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Seçimleri

Ukrayna'da ekonomik çöküş

1980'li yıllarda Sovyetler Birliği genelinde başlayan ekonomik kriz 1990'dan itibaren ekonomik çöküş halini almıştı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından serbest piyasa ekonomisine geçilmesinin sancıları, bürokrasinin ve hatta halkın bu geçişe hiç uygun olmaması, önceki yıllardan devralınan halı altına süpürülmüş ekonomik sorunlar ve kontrolsüzlükle artan yolsuzluklar diğer pek çok eski Sovyet ülkesinde olduğu gibi Ukrayna'da da ekonomik bir çöküşe yol açmıştı.

Ülke ekonomisinde 1990'lı yılların başlarında dev rakamlarla gerçekleşen senelik daralma azalarak 2000 yılına kadar sürmüş, 1990-2000 döneminde Ukrayna ekonomisi %-60'dan fazla küçülerek Ukrayna eski Sovyet ülkeleri içerisinde bu dönemde ekonomisi en çok gerileyen ülke olmuştu. 2000'den itibaren inişli çıkışlı olarak gerçekleşen ekonomik büyümeye rağmen Ukrayna ekonomisinin büyüklüğü halen 1990'daki büyüklüğünden oldukça geridedir.

Bu ekonomik çöküntü Kravçuk üzerinde büyük bir baskı oluşturduğundan 1994'te Ukrayna erken cumhurbaşkanlığı seçimine gitmiştir.

Ukrayna'nın bölünmüşlüğünün tablosu: Seçimler

1994 cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının haritası Ukrayna'nın Orta-Batı ve Güney-Doğu ekseninde "Batıcı / Milliyetçi" ve "Rusçu" olarak kendi içinde bölünmüşlüğünü ortaya koyması açısından çarpıcıydı. Seçimi 10 Temmuz 1994 tarihli ikinci turunda %52,3 oyla kazanan Leonid Kuçma Güney ve Doğu Ukrayna'nın, ekonomik krizin kendisine fatura edildiği seçim öncesi cumhurbaşkanı %45,3 oyla kaybeden Leonid Kravçuk Orta ve Batı Ukrayna'nın desteğini aldı. Bu seçimden sonra daha pek çok seçimde ülkenin ortadan keskin bir şekilde bölünmüşlüğü devam edecek, sadece Orta Ukrayna'nın Doğu Ukrayna'ya komşu birkaç ilinde değişimlere rastlanacaktı. Bu ayrımda başkent Kiev "Batıcı / Milliyetçi", ağır sanayisi nedeniyle ülkenin ekonomik merkezi sayılan Donetsk şehri merkezli Donbass Bölgesi ise "Rusçu" cenahlara düşmekteydi.

1994 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Seçimi Sonuçları: Turuncu iller Kravçuk'un, Mavi iller Kuçma'nın kazandığı iller

Ukrayna ve "Clash of Civilizations" (Medeniyetler Çatışması)

1994 seçim sonuçlarının Ukrayna'nın bölünmüşlüğünü yansıtması Samuel Huntington'ın ünlü eseri "Clash of Civilizations"ta (Medeniyetler Çatışması) da yer aldı. Kitabında daha çok İslam Alemi'ni içeren çatışmalara odaklanan Huntington, Ukrayna'ya yer ayırdığı bölümde ülkenin Avrupa ve Rusya medeniyetleri arasındaki çatışmanın sahası olduğunu, 1994'te gerçekleşen seçimden çıkan haritanın ülkenin net bir şekilde coğrafi bölünmüşlüğünü yansıttığını, Ukrayna'nın ileride parçalanabileceğini veya bir iç savaş yaşayabileceğini, tüm bunlar olmasa dahi en azından iç gerginlik ve bölünmüşlükle devam edeceğini belirtmiştir.

"Turuncu Devrim"e doğru Kuçma idaresinde Ukrayna (1994-2004)

Yeni cumhurbaşkanı Kuçma, toparlanmaya çalışmakta olan Rusya ile yakın ilişkiler kurmaya önem verdi. Ülke içerisinde ise özellikle Batı Ukraynalılar tarafından ülkeyi yeniden Rusya'ya teslim etmek, çete ve mafya düzeni kurmak, yolsuzluk yapmakla suçlandı. 1999 seçimlerinin hemen öncesinde adaylardan, 1991 seçimlerinde de aday olan Ukrayna milliyetçisi Çornovil 25 Mart 1999'da şüpheli bir trafik kazasında öldü, milliyetçiler kazadan Kuçma ve Rusya'yı sorumlu tuttular.

1999 seçimlerinde böylece milliyetçiler adaysız kaldılar, Kuçma karşısındaki Komünist rakibini kolaylıkla yenerken milliyetçi Ukraynalılarda Rusya'ya olan düşmanlık daha da arttı.

Kuçma döneminde Rusya'nın toparlanmasıyla beraber Ukrayna'da yeniden Rusya'nın tesiri arttı. Öte yandan Avrupa Birliği'nin genişlemesiyle Ukrayna AB'nin komşusu oldu, bu da Ukrayna'daki Rus karşıtı milliyetçilerde Ukrayna'nın AB'ye girmesi taleplerini artırdı. 2000 yılından itibaren ağır kan kaybının ardından Ukrayna ekonomisinde toparlanma başladı. Rus yanlıları bu toparlanmanın Rusya ile ilişkilerin gelişmesinden, Batı yanlıları ise Batı ile ilişkilerin gelişmesinden olduğunu savundular.

2004 Seçimleri ve "Turuncu Devrim"

31 Ekim 2004 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde Orta ve Batı Ukrayna'nın destek vereceği aday olarak Kuçma döneminin başbakanlarından Viktor Yuşçenko, Güney ve Doğu Ukrayna'nın destek vereceği, cumhurbaşkanı Kuçma'nın da desteklediği aday olarak yine Kuçma döneminin başbakanlarından Viktor Yanukoviç öne çıkmıştı. Seçimlerin ilk turunda Yuşçenko %39.9, Yanukoviç ise %39.3 oy ile başa baş bir sonuç elde etmişti.

Seçimlerin 21 Kasım 2004'te gerçekleşen ikinci turunun ardından Yuşçenko'nun %46.6, Yanukoviç'in ise %49.5 oy aldığı açıklandı, Yanukoviç'in zaferi ilan edildi.

Yuşçenko ve destekçileri seçimlerde hile yapıldığını iddia ederek seçimi tanımadıklarını, tekrarlanmasını istediklerini ilan ettiler ve 22 Kasım 2004'ten itibaren meydanları doldurdular. Milyonlarca Ukraynalının başkent başta olmak üzere pek çok şehirde katıldığı bu gösteriler birden dünya medyasının ilk maddesine yerleşti.

"Turuncu Devrim" olarak isimlendirilen bu protestolar ismini Yuşçenko'nun seçim kampanyasında turuncu rengini kullanmasından almaktaydı.

Yanukoviç ve destekçileri seçimlerin tekrarlanmasına karşı çıktıklarını ilan ettiler. Böylece Ukrayna bir seçimle daha bu kez çok gergin bir biçimde ortadan ikiye bölünmüş oldu.

"Dinyeper'de yüzen cesetler görmemek için pes ediyorum"

Dünya medyasında krizin uzaması durumunda Ukrayna'da kanlı bir iç savaşın çıkabileceğini, AB ve Rusya'nın dahil olmasıyla savaşın büyük bir uluslararası krize dönüşebileceği konuşulurken Aralık 2004'te Viktor Yanukoviç başkent Kiev'den de geçen Ukrayna'nın ünlü Dinyeper nehrine atıfla bir iç savaştan korktuğunu açıklayarak "Dinyeper nehrinde yüzen cesetler görmemek için pes ediyorum, seçim tekrarlansın" açıklamasında bulundu.

26 Aralık 2004'te Batılı ve diğer uluslararası gözlemcilerin yoğun katılımıyla seçimlerin ikinci turu tekrarlandı. Kazanan bu kez %52 oyla Yuşçenko olurken Yanukoviç %44.20 oy alabildi.

Seçim sonuçları bir kez daha Ukrayna'nın kendi içinde bölünmüşlüğünü keskin bir biçimde yansıtmaktaydı.

26 Aralık 2004 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Seçimi sonuçları, turuncu iller Yuşçenko'nun kazandığı iller, üzerlerinde yazılı rakam Yuşçenko'nun o ildeki oy oranı, mavi iller Yanukoviç'in kazandığı iller, üzerlerinde yazılı rakam Yanukoviç'in o ildeki oy oranı

Yuşçenko'nun zehirlenmesi

Seçim kampanyası esnasında Eylül 2004'te Yuşçenko aniden hastalanmıştı. Bu tarihte tedaviye Viyana'ya giden Yuşçenko'da zehirlenme tespit edilmişi yoğun müdahelelerle Yuşçenko'nun hayatı kurtarılmıştı. Fakat zehrin etkisiyle Yuşçenko'nun derisinde kısa zamanda büyük bir tahribat yaşanmış, Yuşçenko bir daha normale dönememiş, derisinde kısmi düzelmeler de uzun yıllar almıştı

Eylül 2004 öncesinde Viktor Yuşçenko (solda), birkaç ay sonra Viktor Yuşçenko (sağda)

Viktor Yuşçenko zehirlenmesiyle ilgili olarak baştan itibaren Rusya cumhurbaşkanı Vladimir Putin'i ve Rus istihbaratını suçlamış, amaçlarının 2004 seçimi öncesinde kendisini öldürerek Yanukoviç'in cumhurbaşkanı olmasını sağlamak olduğunu iddia etmişti.

Viktor Yuşçenko 2018'de BBC'ye yaptığı bir açıklamada zehirlenmesiyle ilgili Rusya'yı suçlamaya devam ediyor.

Yuşçenko Dönemi (2005-2010)

2005 başında görevine başlayan Yuşçenko döneminde Ukrayna'nın Batı'ya entegresi ve Rusya'dan kopmasına yönelik radikal hamlelere girişildi. Yuşçenko Ukrayna'nın AB'ye ve hatta NATO'ya girmesine taraftar olduğunu gizlemedi. Yine 2005'te Rusça kademeli olarak Ukrayna'da resmi dil olmaktan çıkarıldı. Tüm bu hamleler Rusya'nın tepkisini çekti, Rusya Ukrayna'ya ucuz doğalgaz ihracını durdurup doğalgazı piyasa değerinde satmaya başladı, Putin Yuşçenko aleyhine açıklamalarda bulundu.

2006 Parlamento seçimlerinde Yuşçenko destekçisi partilerin bölünmesiyle Yanukoviç liderliğindeki Bölgeler Partisi birinci oldu, Yanukoviç Sosyalist ve Komünist Parti ile koalisyon kurarak başbakan oldu. Böylece "Turuncu Devrim"in yara aldığı yorumları yapıldı.

2007'de Yanukoviç'i başbakanlıktan indirebilmek için parlamentoyu fesheden Yuşçenko ülkeyi seçime götürdü ve destekçisi Timoşenko'nun başbakanlığı almasını sağladı.

Bu dönemde Ukrayna ve AB'nin ilişkileri arttı. Batı Ukrayna'dan AB ülkelerine mevsimlik işçi göçü yaşandı, bu yolla Ukrayna'ya bol miktarda döviz girdi. Turizm gelirleri hızla arttı, ekonomide büyüme devri yaşandı.

2008 yazında beklenmedik bir biçimde Yuşçenko'nun ardından "Turuncu Devrim"in en önde gelen ismi olarak görülen başbakan Timoşenko ve cumhurbaşkanı Yuşçenko arasında beklenmedik bir gerilim patlak verdi. Yuşçenko seçimlerden henüz bir sene geçmişken parlamentoyu yine feshedeceğini duyurdu fakat 2008 Küresel Krizi'nin Ukrayna'yı en ağır bir biçimde vurmaya başlaması üzerine Yuşçenko kararından vazgeçti. Timoşenko ve Yuşçenko'nun rekabeti "Turuncu Devrim"i kökünden sarstı.

Küresel Kriz 2009'da Ukrayna'yı çok ağır vurdu. Ülke ekonomisi yaklaşık %15 oranında daraldı. Yaşanan ekonomik çöküntü halkın "Turuncu Devrim" liderlerine olan güvenini sarsarken milliyetçi Ukraynalılar krizden Yuşçenko'yu sorumlu tutup Timoşenko'ya yöneldiler.

2010 Cumhurbaşkanlığı Seçimi

17 Ocak 2010 cumhurbaşkanlığı seçimleri ekonomik krizin ve milliyetçi saflardaki iktidar kavgasının gölgesinde gerçekleşti. İlk turda Ana Muhalefet lideri Yanukoviç %35.32 oy alırken Başbakan Timoşenko %25.05, Cumhurbaşkanı ise sadece Yuşçenko %5.45 oy alabildi. Yuşçenko ve diğer milliyetçi adayların ikinci turda Timoşenko'ya destek çağrılarına rağmen 7 Şubat 2010'da gerçekleşen 2. turda %45.47 oyda kalan Timoşenko'yu %48.95 oyla yenen "Rusçu aday" Yanukoviç Ukrayna'nın cumhurbaşkanı oldu.

Yanukoviç'in açık farkla olmayan zaferinde halkın Yanukoviç'e ilgisinden çok "Turuncu Devrim" liderlerinin iç kavgalarına ve ekonomik krize tepkisinin etkili olduğunu belirtilmektedir.

2010 seçimlerinin 2. turu bir kez daha Ukrayna'nın bölünmüşlüğünü ortaya koymuştur.

2010 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Sonucunda mavi iller Yanukoviç'in kazandıkları ve o ilde kaç oranında oy aldığı, gri iller Timoşenko'nun kazandıkları ve o ilde kaç oranında oy aldığı

Yanukoviç'ten Euromeydan'a (Şubat 2010-Kasım 2013)

Şubat 2010'da Viktor Yanukoviç'in cumhurbaşkanı olmasıyla "Turuncu Devrim" süreci tersine döndü. Ukrayna'da yeniden Rusça'ya özel statüler tanındı, resmileştirildi ve Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesine önem verildi. Yapılan atamalarda Rusya'ya yakın isimlerin atanmasına dikkat edildi. Bu dönemde Ukrayna'da zorunlu askerlik kaldırılarak orduda küçültmeye gidildi. Bu gelişme milliyetçi / "Batıcı" Ukraynalıların büyük tepkisine neden oldu, bu kesimlerce 2013 sonunda Ukrayna Ordusu'nun aktif personelinin sadece 6 bin kişiye düşürüldüğü, ordu ve istihbaratı Rusya'ya teslim edildiği iddia edildi.

2012 parlamento seçimlerini yine milliyetçi partilerin bölünmüşlüğünden istifadeyle Rusya yanlısı Bölgeler Partisi kazandı. Böylece Yanukoviç'in iktidarı pekişmiş oldu. 2009'daki büyük krizin ardından 2010 ve 2011 yıllarında yaşanan toparlanmanın 2012'de yeniden yerini durgunluğa bırakması, Ukrayna'da kişi başına düşen gelirin halen 1990 seviyesinin oldukça altında olması Ukrayna halkının, özellikle Orta ve Batı Ukraynalıların hoşnutsuzluklarını artırdı. Yanukoviç'in seçim kampanyasında söz verdiği ekonomik vaatlerini yerine getirememesi, yolsuzluğun ve çeteleşmenin önceki döneme göre arttığının gözlemlenmesi milliyetçilerdeki iktidar karşıtlığını hiç olmadığı kadar yükseltti.

2011'de eski başbakan ve 2010 seçimlerinde Yanukoviç'in rakibi olan Yuliya Timoşenko yolsuzluk suçlamasıyla hapsedildi ve 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ardından 1996'da bir cinayet emri verdiği iddia edilerek müebbet hapisle yargılanmaya başlandı. Timoşenko hapiste kötü muamele gördüğünü belirtti. Bu gelişmeler de Yanukoviç muhalifi Ukraynalılarda büyük tepkiye neden oldu.

Yuşçenko döneminde temelleri atılan AB ile gümrük birliği antlaşmasında Ukrayna için Kasım 2013'te karar vakti geldiğinde, Rusya'nın karşı çıktığı bu antlaşma Yanukoviç iktidarınca 21 Kasım 2013'te reddedildi. Bu gelişme Ukrayna'daki milliyetçi / "Batıcı" / "Rus karşıtı" Cephe ve en çok da halk kitleleri için bardağı taşıran son damla oldu ve halk sokaklara döküldü.

Protestoların ardından Ukrayna'da savaşa kadar varan bir iç kriz yaşanacaktı.

Ukrayna Krizi'ni detaylı bir şekilde ele alacağımız serinin üçüncü bölümünde, Euromeydan olayları ve sonrasında yaşanan savaşın ilk yıllarını sizlere sunuyoruz.

Kasım 2013'te "Euromeydan" ismi verilen hükümeti ve cumhurbaşkanını protesto mitinglerinin Ukrayna'da önce Şubat 2014'te kanlı bir iktidar değişikliğine, aynı ayın sonunda Kırım'ın Rusya tarafından işgaline, sonra Nisan 2014'ten itibaren ise Donetsk ve Luhansk illerinde çok kanlı bir savaşa yol açacağını kimse tahmin edemezdi.

"Euromeydan" (Avrupa Medyanı)

21 Kasım 2013'te Yanukoviç iktidarı AB ile gümrük birliği antlaşmasını reddettiğinde Kiev'de halk Nezalejnosti (Bağımsızlık) Meydanı'nda yoğun katılımla bu kararı protestoya başladı. Kısa sürede gösteriler ülkenin Batısı başta olmak üzere diğer şehirlere, hatta kasabalara kadar yayıldı. Ukrayna'nın diğer bölgelerinden de Kiev'e gösterilere katılmak üzere yüzbinlerce kişi geldi.

Nezalejnosti Meydanı'ndaki gösterilere "Euromeydan" denildi. "Euro" yani Avrupa ifadesi göstericilerin Batı ile entegre olup Rusya'dan uzaklaşma isteklerinden sebep koyulmuşken "meydan" ifadesi Ukrayna diline Türkçe'den geçen bir kelime olup aynı Türkçedeki anlamında kullanılmaktadır.

Bu süreçte nüfusu 3 milyonu bulmayan başkent Kiev'de 800 bin kişinin katıldığı gösteriler yapıldı. Ülkenin batı ve ortasında hemen her şehirde yapılan gösterilere milyonlar katıldı. Ülkenin güney ve doğusunda ise Batı yanlılarının azlığı ve Batı yanlısı olanların da Rus yanlısı çoğunluğun müdahalesinden korkması nedeniyle az sayıda gösteri düzenlendi. Bu gösterilere de Rus yanlıları engelleme girişimlerinde bulundular, yer yer silahlı saldırıya varan müdahalelerde bulundular.

Euromeydan protestolarının ve katılım yoğunluklarının Ukrayna haritasında dağılımı

Aralık 2013'te göstericiler ülkede Komünizmi ve Rusya'yı çağrıştıracak anıtları hedef almaya başladılar, tümünün ortadan kaldırılması çağrısı yaptılar. Kiev'de kalan son Lenin heykelleri de bu süreçte yok edildi. Protestolara müdahale eden yöneticilerinin tamamı Rusya'ya yakın isimlerden oluşuyordu. Yanukoviç tarafından seçilen özel polis birimleri 'Berkut'un müdahalesinin sertleşmeye başlaması protestocuların da karşılık vermeye başlaması sonucunu doğurdu.

16 Ocak 2014'te Yanukoviç'in hakim olduğu Ukrayna Parlamentosu "güvenlik için ifade özgürlüğünü sınırlama" kararı aldı. Bunun üzerine protestocular parlamentoyu işgale kalkıştılar. Parlamentonun caddesine sokulmamaları üzerine Berkut timlerinin üzerine yürüdüler, Berkut timlerinin ateş açması üzerine 19 Ocak'ta 4 protestocu öldürüldü, böylece Euromeydan'ın kanlı dönemi başlamış oldu.

Rusya karşıtı muhalefet partilerinin, eski Sovyet ülkelerindeki Rus karşıtı politikacıların, Batılı politikacıların açık desteğini alan protestocular Yanukoviç'in istifasını talep ettiler. Olayların hacmi ve şiddeti giderek arttı.

"Revolyutsiya Hidnosti" (Onur Devrimi)

18 Şubat 2014'te 20 bin protestocunun parlamentoya yürüyüşüne Berkut timlerinin yoğun bir şekilde gerçek mermilerle ateş açması, onlarca protestocunun ölmesiyle Kiev'de olaylar büyüdü. Bu katliam, protestocuları sindiremediği gibi protestolara katılımı artırdı, protestocular da güvenlik güçlerine saldırmaya başladılar. Başkentin savaş alanına dönmesi ve protestocuların hücuma geçmesi nedeniyle devrileceğinden endişe eden Yanukoviç Rusya'dan yardım istedi. 21 Şubat 2014'te Rusya ve Batılı ülkeler gözetiminde Ukrayna'da Yanukoviç iktidarı ve bazı muhalif partiler bağlayıcılığı olmayan bir antlaşma imzaladılar. Antlaşmaya göre zaten 2015 başında yapılması gereken cumhurbaşkanlığı seçimi Aralık 2014'e alınacak, Yanukoviç döneminde yapılan tüm anayasa değişiklikleri iptal edilecekti.

Fakat protestocular ve Rus karşıtlığında daha sert olan politikacılar bu antlaşmayı yeterli görmeyerek Kiev'de hücuma geçtiler. 23 Şubat itibariyle Kiev protestocu yüzbinlerin eline geçmiş, cumhurbaşkanı Yanukoviç Rusya'ya kaçmıştı.

18-23 Şubat 2014'te yaşanan bu kanlı olaylarda 13'ü polis 780 kişi öldü. Ölen protestocuların 166'sının cesedine halen ulaşılabilmiş değil. Bazı gözlemciler kayıpların çok daha yüksek olduğunu iddia etmektedir. Bu olaylar daha sonra protestocular ve bu hadiseyle iktidara gelen Rus karşıtı partiler "Revolyutsiya Hidnosti" (Onur Devrimi) olarak isimlendirdiler.

Aralık 2016'da Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü'nün yaptığı araştırmaya göre bu tarihte Ukrayna'nın Ukrayna rejiminin kontrolündeki bölgelerindeki halkın %54'ü Şubat 2014'te Kiev'de yaşananları haklı bir devrim olarak görürken, %36'sı kanunsuz bir zorbalık olarak görüyor, %10'u ise olanlar hakkında kararsız olduğunu belirtiyordu.

Kırım'ın Rusya tarafından işgali

Yanukoviç'in devrilmesinin hemen ardından Rusya'nın Sivastopol üssündeki orduları Kırım'ı işgale başladılar. Karşılarındaki Ukrayna güvenlik güçleri Yanukoviç devrinde oldukça zayıfladığından ve amirleri Rus yanlısı kimselerden seçildiklerinden Kırım'daki az sayıdaki Ukrayna güçleri bu işgal karşısında direnmedi. Kırım'da halkın çoğu Rus, Kırım'daki Ukrainlerin ise pek çoğu Rusça ana dilli ve Rusya yanlısıydı. Rus işgaline organize tepki sadece Kırım halkının %15'ini oluşturan Müslüman Tatar azınlıktan geldi. Bu azınlık da, tepki göstermelerinin bedelini Rusya hakimiyetinde fazlasıyla ödeyerek yaşadığı baskılar karşısında Kırım'dan göç etmeye başladı. Kiev'de yaşanan güç boşluğu nedeniyle Ukrayna, Kırım'ın işgaline müdahale edemedi. 

Rusya, Kırım'ı Rusya'ya katmasına meşruiyet kazandırabilmek için önce Kırım'daki Ruslara bağımsız bir Kırım Cumhuriyeti ilan ettirdi. Hemen ardından Mart 2014'te bu cumhuriyete Rusya'ya katılma kararı aldırdı. 

Kırım'ın Rus Ordusu'nca işgali (Şubat-Mart 2014)

Ukrayna'da yeni dönem (2014-)

Şubat 2014'te yaşanan kuvvete dayalı iktidar değişimiyle Ukrayna'nın bağımsızlığını kazandığı andan itibaren içine düştüğü paradigma değişmiş oldu. Ülkedeki her seçim sonucunda da gözlemlenebilen iç bölünmüşlükte denge Rus yanlılarının aleyhine bozuldu. Ülkenin doğu ve güneyindeki Rus yanlıları, halkında Batı yanlılarının ağır bastığı ve Batı Ukrayna'ya coğrafi olarak da daha yakın olan başkentte yaşananları dehşetle izlerlerken, seçimlere olan inançlarını yitirmeye başladılar. 

Rejim değişikliğiyle beraber Timoşenko hapisten çıktı, Kiev'de Batı yanlısı genç politikacılar yükseldi. Ülkenin güney ve doğusunda ise gergin bir bekleyiş sürüyor, bu olanlar karşısında Rus yanlılarının bir şey yapıp yapmayacağı merakla bekleniyordu. Mart ayı boyunca Doğu Ukrayna'da, özellikle Ukrayna'nın ağır sanayisinin yarıdan fazlasının bulunduğu, Rus yanlısı partilere yoğun destek veren Donbass Bölgesi'nde (Donetsk ve Luhansk illeri) güç boşluğu yaşanmış, bu bölge yeni rejime itaat etmemişti.

Donbass Savaşı (Nisan 2014-)

6 Nisan 2014'te beklenen oldu ve Donetsk şehri başta olmak üzere Donbass Bölgesi'nin genelinde organize silahlı ayaklanma başladı. Ayaklanmayı başlangıçta organize eden isim Rusya'nın emekli bir subayı olan, gönüllü olarak Bosna Savaşı'nda Sırpların yanında savaşmış, Çeçenistan'ın ve Kırım'ın işgaline Rus askeri olarak katılmış bir isim olan Rus milliyetçisi İgor Girkin'di.

Kiev'de yeni kurulan idare henüz oturmadığından ve Ukrayna Ordusu Yanukoviç döneminde çok zayıfladığından yeni idare Donetsk ve Luhansk şehirleri başta olmak üzere Donbass'taki pek çok şehrin isyancıların eline geçmesini uzaktan seyredebildi. Rusya sınırını ele geçiren isyancılar Donbass'a Rus silahlı desteğinin ve hatta Rus ordularının girmesini sağladılar.

Ukrayna'nın bölgeye müdahale edecek güçleri ancak Nisan ortalarında ulaşabildi fakat başarısız oldular. Rusya asilere gelişmiş uçaksavar teknolojileri ve hatta uzmanlar gönderdiğinden Donbass'a havadan müdahale eden Ukrayna savaş uçakları da peş peşe düştü. 

25 Mayıs 2014 Ukrayna cumhurbaşkanlığı seçimi, Donbass'taki savaşı bile gölgede bırakmıştı. Rusçu cephe politikada dağıldığından ve Kırım, Donbass gibi oy depolarından mahrum kaldığından seçimi ilk turda kazanan Petro Poroşenko önceliğini Donbass Savaşı'na vermek zorunda kaldı.

Ukrayna kısa sürede seferberlik ilan etti ve askere alınan gençlerden kalabalık bir ordu kurulup Donbass harekatına başlandı.

Haziran 2014'ten itibaren Ukrayna Ordusu çatışmalarla Donbass'taki yerleşim birimlerini teker teker almaya başladı. Bu süreçte ağır sivil kayıpları da yaşandı. Ağustos'un ikinci yarısında Donetsk'in etrafı sarılıyorken ve Ukrayna Ordusu Luhansk şehrine girmeye başlamışken Rus Orduları alenen Ukrayna sınırını geçerek Donbass'taki Ukrayna birliklerini sardı ve onlara saldırdı. Ilovaysk Savaşı'nda 1.000'den fazla Ukrayna askerinin ölümü üzerine Ukrayna Ordusu geri çekildi. 

Haritada gün gün Donbass Savaşı

Ağustos sonu ve Eylül başında Rus Ordularının ve asilerin ilerlemeleri sürdü. Bu birliklerin Donbass'ın önemli limanı, savaş boyunca çatışmalar çıksa da hep Ukrayna hakimiyetinde kalan Mariupol şehrine dayanması ve Donbass'ın ötesine geçmesi ihtimaline karşı, Batılı devletlerin baskısıyla 5 Eylül 2014'te ateşkes imzalandı. Fakat bu ateşkes savaşı bitiremeyecek, sadece şiddetini azaltacaktı.

Savaş zayiatı

Savaşın 6 Nisan-5 Eylül 2014 arasında süren; 5 ay süren bu en kanlı kısmında resmi rakamlara göre üçte birine yakını sivil yaklaşık 15 bin kişi hayatını kaybetti. Gayri resmi rakamlara göre ise ölü sayısı bunun en az iki katıydı. Bu savaşta yüzlerce Rus askerinin asilerin yanında öldüğü de tahmin edilmekteydi. Savaşta Donbass'ın şehirleri ve ağır sanayisi zarar görmüş, savaştan kaçan 1,5 milyon kişi mülteci olmuş, bunların yarıdan çoğu ülkeyi terk etmişti.

Donbass Savaşı'ndan kesitler

Ukrayna Krizi'ni detaylı bir şekilde ele alacağımız serinin dördüncü bölümünde, Donbass Savaşı'ndan bugüne Ukrayna'da yaşanan olayları sizlere sunuyoruz.

5 Eylül 2014 Ateşkesi Ukrayna'da savaşı bitirmediyse de Rusya ve asilerin Ukrayna'daki ilerleyişini durdurdu. Önceki senelerin birikmiş ekonomik sorunlarına savaşın yükü ve Kırım, Donbass'ın kaybı eklendiğinde Ukrayna ağır bir ekonomik krizin içine girdi, zaten düşük olan kişi başına düşen geliri daha da gerileyerek bazı Afrika ülkelerinin seviyesinden de aşağıya düştü. Yeni iktidar bu dönemde ekonomiye yoğunlaştı.

Bu dönemde kendilerini baskı altında hisseden Ukrayna'daki Rusların ve Rus yanlısı Ukrainlerin Rusya'ya göçü yaşandı. Bazı Ukrainler de buna mukabil Rusya'dan Ukrayna'ya göç ettiler.

İsyanın başında Nisan 2014'te asilerin ilan ettiği Donetsk ve Luhansk Cumhuriyetleri bu ara dönemde daha da teşkilatlanma imkanı buldular.

Donbass Cephesi'nde ateşkes hattından ağır silahlar karşılıklı çekildiyse de ateşkes hattında çatışmalar ve ölümler hiçbir gün eksik olmadı. Cephe hattı boyunca savaşın yeniden başlayacağı Ocak 2015'e kadar bu ara dönemde en büyük çatışmalar Donetsk Havalimanı'nda gerçekleşti.

Ukrayna'da gerçekleşen 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası için milyarlarca dolara baştan inşa edilen Donetsk şehrinin hemen batısındaki Donetsk Havalimanı, isyanın başında asilerin eline geçmiş, ardından 2014 yazındaki harekatla Ukrayna Ordusu'nca alınmıştı. 5 Eylül ateşkesi hattı havalimanından geçmekteydi, havalimanını geri almak isteyen Donetsk'teki asiler Eylül 2014-Ocak 2015 ara dönemi boyunca havalimanına saldırılar düzenlediler. Aylarca havalimanı şiddetli çatışmalara, bombardımanlara sahne oldu.

Donetsk Havalimanı Savaşı'ndan görüntüler (2014)

21 Ocak 2015'te Donetskli asiler baştan başa yıkılan havalimanı arazisine hakim olarak savaşı kazandılar fakat Donetsk havalimansız kaldı.

Enkaza dönerek asilerin eline geçen Donetsk Havalimanı (Şubat 2015)

Ocak 2015'ten itibaren iki taraf da ateşkes hattına ağır silahlarını tekrar taşıyarak hat boyunca yeniden şiddetli bir savaşa tutuştu. Ukrayna'nın Kramatorsk ve Mariupol şehirleri asilerin safındaki Rus Ordusu'nca yoğun füze saldırılarına tutuldu.

Kramatorsk şehrinin Rus füzeleriyle asilerce bombalanması (2015)

Roket saldırılarının ardından Mariupol şehri (Ocak 2015)

Rus destekli asilerin ana hedefi Ukrayna Ordusu'nca tutulan Donetsk-Luhansk ana yolu üzerindeki Deblatseve şehriydi. 14 Ocak 2015'te başlayan bu savaşta Debaltseve'nin %80'i yıkılacak, 600'e yakın sivil ve aralarında 100'e yakın Rus askerinin de bulunduğu iki taraftan toplam yaklaşık 1300 silahlı kişi ölecekti.

Savaşın yeniden çok kanlı bir hale gelmesi üzerine 11 Şubat 2015'te bir kez daha Batı ve Rusya gözlemciliğinde bir ateşkes ilan edildi. Ateşkese göre çatışmaların bitmesi için 15 Şubat'a kadar zaman tanınıyor ve iki tarafa da ağır silahların cepheden çekilmesi emrediliyordu. 15 Şubat'ta cephe hattında çatışmalar Debaltseve dışında hafifledi ama 20 Şubat 2015'te Rusya destekli asiler yıkıntılar içerisindeki Debaltseve şehrini ele geçirene kadar burada şiddetli çatışmalar sürdü.

Debaltseve Savaşı Haritası

Eski Sovyet coğrafyasının yeni donmuş krizi: Donbass

20 Şubat 2015'ten sonra Ukrayna'daki savaş bir daha eski şiddetine ulaşmadı. Fakat ateşkes de tam olarak etkili olamadı. Cephe hattı boyunca iki taraf da ağır olmayan silahlarla birbirlerine devamlı olarak ateş açtılar, o tarihten bu yana hiçbir gün çatışmasız geçmedi. Önceki yıllara göre çatışmaların nispeten en hafiflediği 2020'de bile Ukrayna 108 vatandaşının öldüğünü açıkladı. Asi cumhuriyetlerden can kaybına ilişkin bir açıklama olmasa da onların da buna yaklaşık bir sayıda kayıp verdiği düşünülüyor.

Sorun aradan geçen yıllarda bir çözüme kavuşmadığı gibi ilerleyen yıllarda da bir çözüm umudu ufukta gözükmüyor. Rusya'nın Donbass Krizi'yle Kırım'ı ilhakını gündemden düşürmüş olması dikkat çekiyor. Donetsk ve Luhansk illerinin arazi olarak yarıdan biraz fazlasını ama nüfus ve ağır sanayi alanlarında çoğunluğunu elinde tutan asiler Ukrayna'yı Donbass Bölgesi'nin önemli ekonomik kaynaklarından mahrum bırakıyor. Bununla beraber asilerin elinde tuttuğu bölge de savaştan ve Ukrayna'nın uyguladığı ambargodan çok etkilenmiş ve Rusya'ya yoğun göç vermiş durumda.

2015'ten bu yana Donbass Krizi Haritası: Pembe bölge Donbasslı asilerin elindeki alan, kırmızı bölgeler asilerin elindeki şehirler. Sarı bölge Ukrayna elindeki alan, mavi bölgeler Ukrayna Hükümeti'nin kontrolündeki şehirler. Turuncu bölgeler halen çatışmaların sürdüğü, cephe hattının içerisinden geçtiği şehirler.

Ukrayna'da gelişmeler

Ukrayna Şubat 2015'in ardından kendi iç gündemine, özellikle de ekonomiye odaklandı. Savaşın ve Rusya ile ilişkilerin bozduğu ekonominin düzeltilmesine uğraşıldıysa da istenilen sonuçlar elde edilemedi. Ukrayna bu dönem IMF'den yoğun destek aldı. Yolsuzluk vaadini öne çıkararak seçilen cumhurbaşkanı Poroşenko döneminde de yolsuzluk skandallarının patlak vermesi Poroşenko'ya olan halk desteğini büyük ölçüde düşürdü. Poroşenko'nun Rusya'ya karşı beklenilenden yumuşak bir tavır takınması da Batı Ukraynalılar başta olmak üzere halkta tepkilere neden oldu. Poroşenko ise savaşın yeniden şiddetlenmesinin ve Ukrayna'nın daha fazla toprak kaybetmesinin önünü almak için yatıştırma politikası güttüğü savunmasında bulundu. 

2019 cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken mevcut tüm politikacılar yıprandığından ilginç bir gelişme yaşandı. TV programları sunan ve dizilerde oynayan Ukraynalı Yahudi şovmen Volodimir Zelenski yolsuzlukla tam mücadele, alışılmışın dışında bir yönetim tarzı vadederek cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladı. Ukrayna toplumuna hakim olan Yahudi antipatisine rağmen Zelenski 31 Mart 2019'da ilk turda %30.24 oyla birinci gelmeyi, 21 Nisan 2019'daki ikinci turda ise %73.22 oy alarak cumhurbaşkanı Poroşenko'yu yenmeyi ezici bir zaferle yenmeyi, yeni cumhurbaşkanı olmayı başardı. Bu ortamda Zelenski parlamentoyu feshedip ülkeyi erken parlamento seçimlerine götürdü, Zelenski'nin partisi seçimlerle tek başına iktidara geldi.

Yeni cumhurbaşkanı Zelenski, Rusya ile ilişkilerde, Kırım'ın işgalini görmezden gelmeyi ve Donbass'ın işgaline sert tepki göstermemeyi sürdürmede Poroşenko'dan da daha yumuşak bir tutum takındı. Ekonomik vaadlerini gerçekleştiremeyen Zelenski'nin döneminde Covid-19 pandemisinin de ortaya çıkmasıyla Ukrayna yeniden ekonomik krize girdi. 25 Ekim 2020 yerel seçimlerinde Zelenski'nin partisinin ağır bir yenilgi alması, bir dahaki cumhurbaşkanlığı seçimi anketlerinde Zelenski'nin, bir dahaki parlamento seçimi anketlerinde partisinin büyük bir düşüş trendinde olması her zamanki gibi Ukraynalıların bir politikacıdan daha hayal kırıklığına uğradığını gösteriyor. Batı ve Orta Ukraynalıların tekrar milliyetçi partilere yöneldiği gözlemleniyor. Bir diğer gözlemlenen önemli gelişme ise Ukrayna halkının politikaya güvensizliğini yansıtır şekilde seçimlere katılımın git gide düşmesi, örneğin 25 Ekim 2020 Yerel Seçimlerinde katılım oranı sadece %36.5 oranında gerçekleşti.

Ülkedeki "Rusçu" cephenin 2014'te yaşananlar ve oy depoları olan Donbass'ın önemli kısımlarıyla Kırım'ın Ukrayna denetiminden çıkması nedeniyle iktidar umudunun ortadan kalkmasını isminden de yansıtır şekilde Eylül 2014'te kurduğu 'Muhalefet Bloğu' isimli partiler ittifakının da politik sahadaki boşluktan yararlanmak için 2019'da daha güçlü bir şekilde organize olarak iktidara olmasa da ana muhalefete oynadığı gözlemleniyor. 2014 Parlamento Seçimlerinde %9.4 oy alan bu blok, 2019'da oy oranını %13.05'e yükseltti. Zelenski'ye olan halk desteğinin düşmesiyle bir dahaki seçimlerde bu bloğun oy oranının %20'ye ulaşabileceği tahmin ediliyor.

Ukrayna Krizi'ni detaylı bir şekilde ele alacağımız serinin beşinci bölümünde, Ukrayna'da yaşanan krizin bugününü ve ülkenin geleceğine dair değerlendirmeleri sizlere sunuyoruz.

Ukrayna'nın sahip olduğu zengin potansiyellere rağmen kabuğunu kıramadığı, imkanlarını çeşitli sebeplerle değerlendiremediği, yolsuzluk ve verimsizlik gibi sorunlarla boğuştuğu gözlemleniyor. Bununla birlikte sahip olduğu avantajlar Ukrayna'yı iyi bir yönetim ihtimalinde her zaman potansiyeli yüksek bir ülke sınıfında tutuyor. Ukrayna, Türkiye için de ekonomik ve stratejik açıdan büyük önem taşıyor.

Ukrayna'nın ekonomik potansiyeli

Karadeniz'in kuzeyini büyük ölçüde kaplayan Ukrayna, Rusya tarafından işgal edilen Kırım ve Donbass Bölgesi'nin asilerin elinde olan kısmı da dahil edildiğinde BM tarafından tanınan sınırlarıyla 603.628 km2 araziyi kaplıyor. Bu da Ukrayna'yı Rusya'nın ardından Avrupa kıtasında en çok toprağı olan ülke yapıyor. Ukrayna toprakları ulaşım ve sulama açısından çok kullanışlı, zengin su kaynaklarına sahip. Ülkenin büyük kısmı düz ve verimli ovalardan oluşuyor, Rusya'nın ovalarından daha uygun iklime sahip ve daha sulak arazileri olduğu için Rusya'yı da geçecek şekilde Ukrayna için Avrupa'nın tarım potansiyeli en yüksek ülkelerinden biri denebilir.

Fakat Ukrayna Ekonomisi'nde tarımın yeri büyük olsa da bu büyük tarım potansiyeli tam verimli bir şekilde değerlendirilemiyor.

Ukrayna'da Sovyetler Birliği döneminden kalan ağır sanayi, yatırım eksikliğinden oldukça gerilemiş durumda. Üstelik ülkenin tüm ağır sanayisinin yarısından fazlası Donbass Bölgesi'nde olduğundan, son savaş hem bu sanayiye zarar vermiş, hem de büyük ölçüde Ukrayna'nın denetiminden çıkmış vaziyette.

Yine Sovyetler Birliği'nden kalan 15 nükleer santral Ukrayna'yı nükleer elektrik üretiminde dünya yedincisi yaparken ülke elektriğinin yarısı bu santrallerden karşılanıyor. Fakat yatırımsızlık nedeniyle ülkede nükleer alanında da bir gelişme yaşanmıyor, bu eski santraller de günden güne ömürlerini dolduruyorlar.

Sovyetler Birliği'nin son döneminde tüm birlikle beraber krize giren Ukrayna ekonomisi, bu krizin sürmesiyle 1991-1999 döneminde %60 daraldı. 2000 yılından itibaren bir ekonomik toparlanma başlasa da bu hem Ukrayna'nın ekonomik potansiyelini yansıtmayan hem de 1990'lı yılların götürülerini tam telafi edemeyen bir toparlanma oldu.

2009'da küresel kriz, 2014 ve 2015'te savaş kaynaklı olarak Ukrayna ekonomisi sert daralmalar yaşayarak 2000 sonrası toparlanmasından da eksilmeler yaşadı. Ukrayna nüfusunun azalmasına rağmen Ukrayna kişi başına düşen gelirinin düşüklüğüyle dikkat çekiyor. 1 Ocak 2020 itibariyle resmi açıklamaya göre Ukrayna'da kişi başına düşen gelir sadece 3.592 dolar. Bu rakamla Ukrayna Avrupa liginde olmadığı gibi Asya liginde bile yer almıyor, bu bağlamda Afrika ülkeleri seviyesinde bulunuyor. Rakamın bu kadar düşük olmasında Ukrayna'nın fakirliğinin yanı sıra ülkedeki kayıt dışı ekonomi oranının büyüklüğünün de etkili olduğu tahmin ediliyor.

Yolsuzluk, Ukrayna'nın potansiyelini kullanmasına engel başat faktör olarak ülke gündeminin başında bulunuyor. Seçimlerde yolsuzlukla mücadele vaadiyle seçilen politikacıların yolsuzluk skandallarının patlaması Ukraynalıların seçimlere katılımının git gide düşmesine neden oluyor. Ukrayna'da siyasi dengeler paradigmasının değiştiği 2014 yılı sonrasında özellikle Poroşenko ve Zelenski bu açıdan hayal kırıklığına yol açmış durumda.

Ukrayna'nın nüfus krizi

Bağımsızlığını kazandığında yaklaşık 52 milyon nüfusa sahip olan Ukrayna'nın nüfusu o günden bugüne milyonlarca kişi eksilmiş halde. 1990'lı yıllarda ekonomik çöküşün etkisiyle doğum oranlarında yaşanan çöküş ve ölüm oranlarının artmasıyla Ukrayna'da ölümler doğumları geçti ve yıllar geçtikçe aradaki makas daha da açıldı. Örneğin 2000 yılında Ukrayna'da 385.126 doğum, 758.082 ölüm gerçekleşti, böylece doğal nüfus artışı -372.956 oldu. 2004'ten itibaren doğum oranlarında çok kısıtlı artışlar olsa da  2014'ten itibaren doğum oranları yeniden çöküşe geçti. 

Yaklaşık 2,4 milyon nüfuslu Kırım'ın artık dahil edilmediği, ama Donbass'ta asilerin kontrolündeki yaklaşık 3,5 milyon nüfusun dahil edildiği yeni hesaplama şekline göre 2019'da ülkede 308.817 doğum, 581.114 ölüm gerçekleşti. 2020'de doğum oranlarının daha da düştüğü, Covid-19 salgınını sebebiyle ölüm oranlarının ise arttığı tahmin ediliyor.

Resmi açıklamalara göre 1 Ocak 1994'te 52.114.000 olan Ukrayna nüfusu 1 Ocak 2020'de 41.902.000'e düşmüş durumda. Bu gidişat sürerse 2100 yılında mevcut nüfusun 15 milyonun dahi altına düşeceği tahmin ediliyor. Bu da Ukrayna'ya dışarıdan büyük bir göç yaşanacağı, Ukrainlerin ülkede çoğunluğu kaybedeceği anlamına geliyor.

Ukrayna-Rusya ilişkilerinin geleceği

Tarihi, kültürel ve sosyo-ekonomik bağlarla birbirine bağlı iki ülke olan Rusya ve Ukrayna ilişkileri 2014'ten itibaren derin yara almış durumda. Ukrayna'nın kendi içinde bölünmüşlüğünün ve Rusya ile ilgili dengelerinin 2014'te Rusya aleyhine de gelişmesiyle Ukrayna Rusya'dan bir kopma yaşadı. Bununla beraber Ukrayna'nın yeni döneminde politikacılar Rusya'ya genellikle yatıştırma politikası izleyerek Kırım'ı pek de gündem etmiyor, Donbass'taki asi kuvvetlere karşı kapsamlı bir savaşa dayanan bir çözümü hedeflemediklerini beyan ediyorlar. Rusya'nın Donbass üzerinden yeni bir askeri müdahalesinin yanı sıra Ukrayna'nın doğalgaz tüketiminde Rusya'ya bağımlı olması gibi ekonomik sebeplerle de Rusya'ya karşı daha radikal bir tavırdan kaçınıyorlar. Diğer taraftan 2014'ten bu yana iki ülke arasındaki ticaret hacmi, insan geçişi oldukça düştü.

Rusya Kırım'ı işgaliyle Ukrayna'yı iyice kuşattı ve Ukrayna'nın NATO'ya kabulünü savaş sebebi sayacağını saklamıyor. Kırım'ın ötesinde Donbass'taki belirsizlik sürdüğü sürece iki ülke ilişkilerinin düzelmesi mümkün görünmüyor. Ukrayna bu denklemde Batı ve Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeye özel önem veriyor.

Yeni dönemde Yanukoviç'in reddettiği Avrupa Birliği ile gümrük birliği anlaşmasını imzalayan Ukrayna, Avrupa Birliği'ne üye olmak da istiyor. Fakat verilerinin Avrupa Birliği'nce yetersiz bulunması ve Rusya'nın baskısı nedeniyle Ukrayna'nın bu talebi Avrupa Birliği'nce kabul edilmiyor. Avrupa Birliği ile gümrük birliğinde olup bu birliğe üye olmama açısından Ukrayna ve Türkiye birbiriyle benzeşiyor.

Ukrayna-Türkiye ilişkileri

Türkiye ve Ukrayna Karadeniz üzerinden birbirlerini komşu sayıyor. 1. Dünya Savaşı'nda Çarlık Rusya'sındaki Ukrayna ve Kırım ile Osmanlı İmparatorluğu'nun deniz üzerinden sıkı etkileşimi, 1991 sonrasında Ukrayna ve Türkiye'nin yeniden yoğun etkileşime geçmesi olarak tezahür etti. İkili ekonomik ilişkiler 2000'li yıllarda Ukrayna'nın yeniden toparlanması ile arttı. Türkiye, Ukrayna'nın bağımsızlığından beri bu ülke ile iyi ilişkilere sahip.

2015'te Türkiye ile Rusya arasında, Rusya'nın Suriye'ye yönelik yoğun hava saldırılarına girişmesiyle başlayan krizde Rusya'nın Türkiye'ye ambargo koyması üzerine Ukrayna yönetimi Türkiye ile ticari ilişkileri geliştirmeye özel önem verdi. Ayrıca Ukrayna halkını Türk malları almaya teşvik etti, Türkiye'ye resmi düzeyde de yoğun destek verdi.

Ağustos 2016'dan itibaren Rusya ile ilişkilerini düzeltmesine rağmen Türkiye, Ukrayna'nın Rusya ile yaşadığı krizde Ukrayna'nın yanında olduğunu beyan etmeyi sürdürdü, Ukrayna ile her alanda iş birliğini geliştirmeye devam etti. Türkiye Rusya'nın Kırım'ı ilhakını tanımadığını 2014'ten itibaren defalarca açıkladı. Rusya-Türkiye ilişkilerinin oldukça ilerlediği 2017'de Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğünden yana olduğunu, Kırım'ın Ukrayna toprağı olduğunu tekrar beyan etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ukrayna ziyaretinde 3 Şubat 2020'de Türkiye ile Ukrayna arasında askeri ve ekonomik işbirliği anlaşması imzalanarak ikili ilişkiler perçinlendi. İlerleyen aylarda Türkiye'nin SİHA'larını öven ve Suriye'de, Libya'da, Dağlık Karabağ'da Rusya'ya müttefik güçlere karşı kullanım başarısını takdir ettiklerini beyan eden yetkililer Türkiye'den SİHA ithal etme niyetinde olduklarını açıkladılar. SİHA'ların ortak üretimine dair bazı anlaşmalar da taraflar arasında imzalandı.

Ukrayna'nın Türkiye ile askeri ilişkilerini geliştirmesi ve silah ithaline başlaması özellikle Donbass'ta ufak ama sürekli çatışmalar düzeyinde devam eden savaş ve Rusya'nın bu bölgeyle ilgisi açısından önemli bulunuyor.

Dünya Haberleri

Almanya’da erken seçim yaklaşıyor: CDU liderliğe yakın, Olaf zorda
Fransa'da basketbol maçında Siyonist yahudiler Filistin bayraklı genci darbetti
DSÖ, 2014'ten bu yana 70 bin göçmenin öldüğünü bildirdi
İngiltere Başbakanı Starmer: Cani Esed rejiminin yıkılması memnuniyetle karşılanmalı
AB, üyelerine sıkı maliye politikası tavsiye etti