‘Ukrayna- Rusya Savaşı’, bütün dünyayı daha bir tehdit ediyor

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Evet,  Ukrayna- Rusya arasındaki savaş, sadece Rusya ile Ukrayna arasındaki bir savaş değildir. Rusya’nın saldırganlığına karşı olan bütün devletlerin, direkt olarak olmasa bile, dolaylı olarak Rusya’nın bu savaştan zaferle çıkmaması temennisinde olan bütün devletlerin de en azından manevî veya psikolojik desteklerini gizli veya açık olarak  Ukrayna yanında hissettirmeye çalıştıkları bir savaştır.

Putin Rusyası, NATO’nun yayılma stratejilerinin karşısında güçsüzlüğünü- çaresizliğini göstermemek için, Ukrayna’yı hazmı kolay lokma olarak  seçmişti.. Ve, bir hafta içinde ‘yıldırım savaşı’yla netice alacağını ve Rusya’nın Kiev’de kendisine bağlı ve -tıpkı, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hemen bütün Doğu Avrupa ülkelerinde mahallî-yerli ajanları eliyle, komunist rejimler kurmuş olan Stalin’in yöntemine uygun bir şekilde- bir kukla hükûmet oluşturabileceğini hayâl ediyordu.

Ama, evdeki hesap, -en azından şimdiki haliyle-, çarşıya uymadı. Savaşın  100’üncü gününe ulaşmakta olduğu bu günlerde, Rusya’nın ciddî ciddî zorlandığı görülüyor.

Putin, dikkatli, hesaplı ve tarihten ders almasını bilen birisi olsaydı, en azından,  stalinist Brejnev Sovyet Rusyası döneminde, Afganistan’daki kuklalarına- ajanlarına 28 Nisan 1978’de  yaptırdığı kanlı bir komunist darbeyi takiben kurulan komunist rejimin kendisinden  yardım talebinde bulunması üzerine, askerî  yardım adı altında Müslüman Afganistan coğrafyasını işgal edişinin, sonunda Sovyet Rusya komunist İmparatorluğu’nun sonunu hazırlayan bir işgal hareketine dönüşmesini ve de, Sovyet Rusya’nın Afganistan’da başarılı olamaması için sadece Müslüman halkların başındaki bazı rejimlerin değil, daha başka güçlerin de yıllarca  Afganistan’daki direniş gruplarına gizli -açık  dünya kadar destekler verdiklerini hatırlardı.

Üstelik bu gibi durumlar için dünya tarihinde pek çok örnekler vardı.. Nitekim, Amerikan emperyalizmi, yarım milyon askerle işgale kalkıştığı ve 10 yıldan fazla kan döktüğü güçsüz -zayıf Vietnam’da 60 bine yakın kayıplar vererek, esaslı tökezlemiş ve hattâ sonunda bozguna uğramıştı. Ve, ‘kapitalist emperyalizmin kaptan gemisi’ durumunda olan Amerika’nın bozguna uğraması için de, birçok ülkeler  ve elbette en çok da Sovyet Rusya ve Çin komunist rejimleri de Vietnam’a destek vermişlerdi.. Bu, gayet tabiîdir de..

*

Kezâ, 1977 yılı ortalarında  başlayıp,  onmilyonların 100 bin’den fazla kurban vererek  1979 başında gerçekleştirdiği  halk hareketiyle, İran’da Şahlık rejiminin devrildiği ve İran halkının büyük ekseriyetinin arzusuna  uygun olduğu düşünülen bir İslâm Cumhûriyeti denemesine girildiği sırada, daha önceleri Şah karşısında eğilip,  1975 -Cezayir Andlaşmasını imzalamak zorunda kalmış olmanın acısını unutmamış olan Irak Baas rejimi lideri Saddam Huseyn de,  Şah rejiminin bütünüyle çökmesini ve hele de İran Ordusu’nun komuta kademelerinin büyük darbeler yemesini fırsat sayarak İran’a saldırmak kararı almıştı..

Fransa’nın o zamanki başbakanı (sonraları C. başkanı) olan Jacques Chirak, o günlerde Bağdâd’a yaptığı bir resmî gezi esnâsında, Saddam’ın kendisine, ‘İran’a bir Yıldırım Savaşı metoduyla saldıracağını ve savaşın sadece 7 gün süreceğini’ söylediğini,  8 yıl devam eden o kanlı savaşın 7’nci yıldönümünde açıklamıştı. Evet, Saddam, dünyanın her tarafından aldığı silâh yardımıyla İran’daki yeni rejimi devrimek için, ‘Yıldırım Savaşı’ taktiğiyle saldırmıştı,  ama, İran onca hazırlıksız yakalanmasına ve komuta kademesi toptan safdışı olduğundan, savaşacak düzenli bir ordusunun kalmamasına rağmen, ‘gönüllü halk güçleri’ eliyle, o ‘Yıldırım Savaşı’nı, elbette büyük kayıplar vermek pahasına da olsa,  birkaç hafta içinde ‘Yıpratma Savaşı’na  dönüştürebilmişti.

*

Bugün, Putin Rusyası anlamalıdır ki, Ukrayna’ya uyguladığı ‘Yıldırım Savaşı’ taktiğinin etkisi büyük çapta kırılmış ve Ukrayna’nın direnişi, ‘Yıpratma Savaşı’ taktiğinin verimli olacağı kanaatini uyandırmışa benzemektedir. Dahası, Putin, belki de 20 yılı aşkın iktidarı boyunca dünya efkâr-ı umûmiyesi ve halkları  önünde, hiç olmadığı şekilde en sevimsiz ve barbar bir zâlim profilini  çizmiş olup, bu da Rusya’yı içten daha bir güçsüzleştirmekte, Ukrayna’yı ise daha da dirençli kılmaktadır.

*

 Saldırıya karşı direnen bir güç odağı veya halk için, o direnişin kendi menfaatlerine olacağı kanaati taşıyan başka güç odaklarında her türlü dolaylı yardımların yapılacağını, en başta, bu alanda tecrübeli olan Rusya da düşünebilirdi.  Ama, beşer tarihinde nice savaşlar vardır ki, en güçlü sanılan devletlerin ve orduların bile, gücetaparlık sevkıyle öngörülemeyen, hesap olunmayan  durumlar yüzünden, yerle yeksan olduklarını göstermiştir. 

*

Ve dahası, Ukrayna Savaşı’ndan beklenen zaferini elde edemeyen Putin’in sinirlerinin ve bütünüyle sağlığının  iyice bozulduğu anlaşılıyor. Nitekim, ‘Rossiya-1' isimli kanalda  yayınlanan bir programda, sunucu Olga Skabeyeva, 31 Mayıs günü, ‘Batı'nın Ukrayna'ya silah sağlamasının dünya çapında bir küresel çatışma anlamına geldiğini’ belirterek, NATO’ya, -yani, gerçekte- Amerika’ya bir ‘gözdağı’ vermiş bulunuyor. Bu, asla, bir rus vatandaşının yapabileceği şahsî bir yorum değildir.

İngiltere medyasında da yer alan bu programa göre, Rus yorumcu, 'Belki de Ukrayna'daki Özel Askerî Operasyon'un bittiğini kabul etmenin vakti geldi ve ‘3. Dünya Savaşı’ başladı. Bu durumda sadece Ukrayna'yı değil, bir bütün olarak NATO'yu silâhsızlandırmaya zorlanıyoruz.' gibi sözler de etmiş..

Evet, Rusya bir çılgınlığa doğru ilerliyor. Amerikan emperyalizmi ise, Ukrayna’nın direnişinden, kendisine bir zafer imbiklemeye çalışıyor.  

*

Star