Ukde: Parti kapatmak

Ahmet Taşgetiren

Bence, AK Parti'nin içindeki ukde, partiye kapatma davası açılması ihtimali...

Şu anda açılması, Anayasa değişikliği gerekçe gösterilerek açılması... Parti yönetimi, bu ihtimali dikkate alarak ilerliyor. Referandum, arkasından seçim, hep kapatma ihtimalini bir şekilde püskürtme arayışı ile ilgili.

CHP lideri Baykal da söyleminin bir boyutuna hep, "kapatma davası" tehdidini yerleştiriyor. Anayasa değişiklik paketine tümden karşı çıkarken de bunu yaptı, şimdi, "uzlaşma önerisi" ile ortaya çıkarken de bunu yapıyor. "Şimdiden söyleyeyim, sonra üzülürsünüz" sözleri, çok net bir "kapatma davası tehdidi" içeriyor.

 Yargı sistemi ile Türkiye siyaseti arasındaki ana gerilim noktası da partilerin kolayca kapatılması...

AK Parti'nin yüreğinde bu ukdenin varlığı da CHP'nin siyaset yaparken bu ukdeyi rakiplerine karşı kullanması da Türkiye siyasetinin temel sancısı durumunda.

Yargının bu oyunda rol üstlenmesi ise, Yargı'nın ana misyonu ile çelişen, onu siyasetin göbeğine taşıyan ve yargıyı hastalıklı hale getiren bir olgu.

Aslında Türkiye siyaseti, hâlâ rahatlamış, hâlâ demokratikleşmiş, hâlâ hastalıktan kurtulmuş değil.

Partiler ya darbelerle, ya kapatmalarla biçiliyor.

Darbeler ve kapatmalar, aslında, aynı misyon ekseninde millet iradesini saf dışı bırakan operasyonlar.

Birisinde "Asker en iyisini biliyor", diğerinde "Yargı en iyisini biliyor" kuralı devreye giriyor.

Ve millet bilmiyor.

Her kapatma, milletin bir bölümünün iradesini devre dışı bırakıyor.

Türkiye sistemi, millete güven taşımayan bir sistem.

Bu noktada, CHP çizgisi, her ne kadar, demokratik temsil içinde yer alıyorsa da kendisine verilen oylar dışındaki milleti yeterli meşruiyet içinde görmüyor. Görmedi, görmüyor. Onun için de millet iradesini bir ölçüde devre dışı bırakan iradelerle sürekli koalisyon halinde çalışıyor.

Anayasa değişikliği paketinde yer alan ve CHP'nin itiraz ettiği üç madde, özü itibarıyla ama biraz utangaç biçimde, parti kapatmayı bir siyaset tanzimi aracı olarak kullanmanın önüne geçmeyi amaçlıyor.

Hem parti kapatmakla ilgili olanı, hem Anayasa Mahkemesi'nin yapısı ile ilgili olanı, hem HSYK ile ilgili olanı, tamamı, siyasetin daha demokratik nitelikte yürümesi amacını taşıyor. Çünkü bu düzenlemeler, yargı ile ilgili gibi gözüküyorsa da aslında yargının siyaset üzerindeki ipoteğini engellemeyi öngörüyor.

Hasan Celal Güzel, Radikal'deki yazısında, "CHP'nin uzlaşma teklifinin kabul edilebilmesi için siyasi parti kapatma konusunda anlaşmaya varılması şarttır" diyor ve ilave ediyor: "Bu Anayasa Reform Paketi'nin en acil maddesi, parti kapatılmasıyla ilgili hükümleridir" Çok haklı.

Ben, Baykal'ın çıkışını asla bir uzlaşma arayışı olarak değerlendirmiyorum. Baykal'ın sözlerindeki "tehdit" boyutu, hiç temiz değil. Bu, yargıdaki odaklarla iç içe geliştirilmiş bir projenin uzantısı. Oradan da benzeri tehditler savrularak siyaset yapılıyor.

Bir tür ölümü gösterme oyunu bu.

Ama bu "ölüm" hadisesini önemsemek, önemsememek, ona karşı cevaplar geliştirmek söz konusu olabilir. Bunların hepsi siyasi güç değerlendirmesi ile ilgili.

Kesinlikle bir mücadele söz konusu, bunu unutmamak lazım ve CHP, yargı oligarşisi, medyanın bir ayağı, belki gene TÜSİAD dünyası başka odaklar birlikte hareket ediyor.

Güç değerlendirmesine göre geri çekilebilir, devam edelim denebilir ama oyunu doğru görmek kaçınılmaz bir gereklilik.

CHP, kesinlikle kendi derin iktidarının değişmemesi için çaba sarf ediyor.

Baykal'ın bu noktada, iyi bir statüko oyuncusu olduğunu kabul etmek lazım...

Şunu söylemek isterim:

Bu parti kapatma oyunu, bir gün "milleti kapatma" noktasına gelebilir ve işte o zaman, milletin derin bilinci her şeyi yerli yerine oturtur.

Referandum korkusunun, bazı yüreklerdeki yansıması, işte bu "milleti kapatma" olgusu ile yüz yüze gelme endişesinden kaynaklanmaktadır.

Ahmet Türk'e saldırı:

Bu, Türkiye'ye karşı yürütülen çok adi bir provokasyonun parçası.

Bir süredir fiziki anlamda olmasa bile, duygusal planda, ciddi bir "Öteki"lik duygusunun empoze edildiği biliniyor. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Milliyet'ten Devrim Sevimay'a "Kürtler'de ötekilik, Türkler'de tehlikede olma duygusunun etkinleştiği"ni söylüyor. Bu tespiti önemsemek lazım. Ahmet Türk gibi, "Uçlarda" değil, olabildiğince "Ortada" duran bir simaya saldırı, Kürtler'in duygu dünyasında bomba gibi patlar. Hükümet tarafından gerekli tepki verilmeli, diğer partiler tarafından net kınamalar ortaya konmalıdır. BDP de bunu kışkırtma malzemesi olarak kullanmamalıdır. 

BUGÜN