UHİM: Arakanda Yaşanan Soykırımdır

Arakan'da yaşanan dramı yerinde görmek üzere bölgeye giden UHİM, 'Sömürgeden Soykırıma Arakan' başlıklı raporunu kamuoyuyla paylaştı.

Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM), "Sömürgeden Soykırıma Arakan" başlıklı raporunu, bugün Eresin Taxim Hotel'de düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. 9-16 Ağustos tarihleri arasında Arakan mülteci kampları, Bangladeş ve Tayland'da incelemelerde bulunan UHİM heyetinin gözlemleri, görüşme notları ve tesbitleri doğrultusunda hazırlanan rapor, çarpıcı bilgiler içeriyor. İşte basın açıklamasından satırlar:

Arakan'da uluslararası medyada yansıtıldığı şekilde bir savaş ve mücadeleden değil, soykırıma tabi tutulan ve bunun farklı aşamalarını devamlı suretle yaşayan bir halktan bahsedilmelidir. Öyle ki, BM dahî Arakan halkını "Dünyada en fazla zulme uğrayan insanlar" olarak tanımlamaktadır.

Bangladeş'te yaklaşık 1.5 milyon kaçak göçmen bulunmakta, bir o kadarı da dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış bulunmaktadır. Bugün nüfusu 5 milyon olarak tahmin edilen Arakanlıların yalnızca 1.5 milyonu Arakan'da yaşamaktadır.

Eğitim imkanları kısıtlanan, ticaret yapmaları engellenen, evlilik, çocuk sahibi olma, seyahat etme gibi en temel hakları ağır şartlara bağlanan, vatandaş olarak kabul edilmeyen, Myanmar yönetimine bağlı güçler ve Budist milislerce sistematik olarak katledilen ve tecavüze uğrayan, mülteci kamplarında son derece ilkel şartlarda yaşamaya mecbur bırakılan, fuhuş çeteleri ve organ mafyaları tarafından kaçırılan, kültürel değerleri yok edilen, iskan politikalarıyla toprakları ellerinden alınan Arakan, bugün dünyanın en sorunlu ve belki de en yalnız bölgesi olmaya devam ediyor.

Ancak bütün bu olup bitenler, sürecin arkasında yatan asıl nedenler irdelenmeden anlaşılamaz. Arakan ve Myanmar'ın, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının yanısıra, sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik konumla da, başta ABD, İngiltere ve Çin olmak üzere, dünya siyasetine yön veren küresel aktörlerin ve uluslararası şirketlerin iştahını kabarttığı bir gerçektir. Bu nokta dikkate alındığında, daha önce dünyanın farklı coğrafyalarında benzerlerine şahit olduğumuz senaryonun bugün Arakan'da sahneye konmaya çalışıldığını anlamak kolaylaşacaktır.

Raporun sonunda Arakan'da yaşanan süreçle ilgili çözüm önerilerini sunan UHİM, uluslararası kurum ve kuruluşlardan Türkiye Hükümeti'ne, sivil yapılanmalardan Budist liderlere kadar çok geniş bir kesime sesleniyor. İşte UHİM'in Arakan ile ilgili çözüm önerileri:

Arakan'da yaşanan süreç, uluslararası medyanın ve küresel güçlerin yaklaşımıyla ele alınmamalı, sürecin arkasında yatan asıl sebepler irdelenmelidir. Dünya siyasetine yön veren devletlerin Arakan ve Myanmar üzerinden planlar yaptığı unutulmamalıdır. Yüzlerce yıldır bir arada yaşayan Müslüman ve Budist unsurların bugün İngiltere'nin başını çektiği bir komployla çatışmanın ortasına atıldığı görülmeli ve bu oyunu bozacak politikalar geliştirilmelidir. Arakan'da yaşanan sorunun uluslararası platforma taşınması için Türkiye Hükümeti gerekli girişimlerde bulunmalı ve bu konuda BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı acilen toplantıya çağrılarak, kınayıcı ve önleyici bir karar çıkması sağlanmalıdır.

Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı kanalıyla, bölgede açmış olduğu siyasî ve insanî koridorun devamlılığı sağlanmalı; özellikle TİKA, Kızılay gibi kurumların Myanmar/Arakan bölgesine ilişkin faaliyetleri kalıcı hale getirilmelidir. Zira bu çalışmalar Arakan'da güvenli bir ortamın oluşmasına katkı sağlayacaktır. Uluslararası Arakan sempozyumları ve konferansları düzenlenerek konu dünya kamuoyunun gündeminde tutulmalı ve farklı yönleriyle ele alınmalıdır. Eğitim çağındaki Arakanlı gençlerin Türkiye'de ve dünyanın farklı ülkelerinde eğitim almaları sağlanmalı, eğitimini tamamlayan bu gençlerin ülkelerine geri dönmesi ve Arakan halkına hizmet etmesi hedeflenmelidir. Uluslararası alanda çalışma yapan insan hakları örgütleriyle diyaloğa geçilerek bu konuya ilişkin aktif rol almaları sağlanmalıdır.

Uluslararası yardımların Arakan bölgesine yönlendirilerek Arakan dışındaki mülteci kamplarının yavaş yavaş kaldırılması sağlanmalıdır. Öncelikle mülteci akını durdurulmalı, sonrasında geri dönüşler sağlanmalıdır. Zirâ Myanmar yönetimi Arakan'da uyguladığı politikalarla bölgedeki müslüman nüfusu tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Mülteci akınının durdurulmasından ve geri dönüşlerin sağlanmasından sonra, mültecilerin bulundukları ülkelerdeki yaşam şartlarının iyileştirilmesi hedeflenmelidir. Arakan gibi farklı etnik ve dinî azınlıkların bulunduğu sorunlu bölgelere yönelik stratejik çalışmalar yapılmalı; bu meyanda yazar, akademisyen, aktivist ve sanatçılardan oluşan sivil çalışma grupları oluşturulmalı ve bu grupların bölgedeki sivil oluşumlarla diyaloğa geçerek sorunun çözümüne katkı sağlayacak çalışmalar yapmaları desteklenmelidir.

Budistlerin Nobel Barış Ödülü sahibi dini lideri Dalai Lama Tenzin Kyatso ve bir başka Nobel Barış Ödülü sahibi Myanmarlı kadın düşünür-aktivist Aung San Suu Kyi başta olmak üzere, Budist dünyasının önderleriyle diyaloglar kurulmalı ve onların bu meseleye duyarlı olmaları sağlanmalıdır. Arakan gibi yaşam hakkını tehdit eden siyasî sorunların yaşandığı bölgelere yönelik insani yardım çalışmaları siyasî, hukukî ve güvenlik merkezli olmalıdır. Bu noktadan hareketle tarihsel deneyimleri referans alan ve Myanmar yönetiminin baskıcı politikalarını engelleyecek, etkin, kuşatıcı, kalıcı, stratejik çözümler geliştirilmelidir.

 

Arakan Haberleri

Arakanlı Müslümanlar, Budist Arakan Ordusu'nun tehdidi altında
Myanmar askeri cunta lideri General Min için tutuklama talebi
Tayland Myanmar'dan kaçan 70 Arakanlıyı gözaltına aldı
93 Arakanlı Müslüman, 6 kişinin cesediyle Endonezya'ya ulaştı
Budist Myanmar ordusu Arakan'a saldırdı