Uğur Dursun’un hiç alakası olmadığı halde aylardır içeride tutulduğunu belirten Hakan Albayrak, 17 Ağustos’ta görülen duruşmada tahliye kararını beklediklerini ancak bunun gerçekleşmediğini söylüyor ve Uğur Dursun’un kızkardeşi Fatma Ercan’ın açıklamasına yer veriyor.
Hakan Albayrak’ın konuyla ilgili bugünkü Karar’da (21 Ağustos 2017) yayınlanan “Uğur Dursun Dosyası” başlıklı yazısı şöyle:
Özgür-Der ve Akabe camialarına yakınlığı ile bilinen Kayseri Orman Bölge Müdür Yardımcısı Uğur Dursun, bundan dört ay evvel FETÖ mensubu olduğu iddiasıyla tutuklandı. Uğur Bey’le ortak dostlarımız var. Hepsi de FETÖ’yle yüzde yüz alakasızlığına şahitlik ediyorlar. Telefonuna “bylock” programını yüklediği iddia ediliyor ve fakat bilirkişi raporu bu iddiayı yalanlıyor. Aleyhinde başka bir delil de olmadığı halde halen tutuklu. Geçen Perşembe (17 Ağustos 2017) günü Kayseri Adliyesi’nde duruşması vardı. Tahliye edilecek diye bekledik; edilmedi.
Aşağıda, Uğur Dursun’un ailesi adına kız kardeşi Fatma Ercan’ın Özgür-Der Sarıyer Temsilciliği, Kayseri Mazlumder ve Kayseri Hilalder ile beraber yayımladığı bildiriyi sunuyorum. Keşke elimden daha fazlası gelseydi.
***
BYLOCK MAĞDURU UĞUR DURSUN’LARA ÖZGÜRLÜK!
Kayseri Orman Bölge Müdür Yardımcısı Uğur Dursun, “bylock kullanıcısı” diyerek tutuklanıp 4 aydır suçsuz yere mağdur edilmektedir.
Emniyetten gelip götürdüklerinde sorgulamada 2014’te toplam “16 sanşye Bylock gözüktüğü” suçlamasını öğrenmiş olmasına ve o dönemde kullandığı telefonun şu an hala elinde olduğunu belirtmesine rağmen telefonu istenmemiştir. Biz de ailesi olarak İstanbul adliyesi yeminli bilirkişisine telefonunu incelettik. Yeminli bilirkişi raporunda “imeisi belirtilen telefona bylock programı indirilmemiş ve indirilip kaldırılmamıştır” diye raporda belirtmiştir. Raporla birlikte telefon adliyeye teslim edilmesine rağmen sonuç alınamadığı gibi; HTS ve NAT kayıtları BTK’dan geldiği halde; mahkemede “bakılmasına gerek yok, hiçbir yazışma da beklenmeyecek” şeklinde ifade kullanarak hukukun önü tıkanmıştır. Bir cinayette adli tıp raporu olmadan sanık nasıl yargılanamazsa, telefonunda bylock olduğu iddiasıyla yargılanan birinin de adli bilirkişi raporu olmadan yargılanmaması gerekmiyor mu?
Biz torpil değil hukukun işlemesini istiyoruz. Herkese suçlama yapılabilir; fakat kişi, masumiyetini her şekilde ortaya koyduğu halde delillerle hareket edilmiyorsa hukuk nasıl işleyecek ve biz hakkımızı nerede arayacağız?
Ağabeyimiz Uğur Dursun da, biz kardeşleri de 15 Temmuz’lara kadar “Cemaat” olarak adlandırılan yapının, -suç da teşkil etmemesine rağmen- ne okullarında okuduk ne de dersanelerine gittik. Bankasını kullanmadık, dernek ve vakıflarına bağışta bulunmadık. Aksine, bu yapının ve FETÖ’nün rakip olarak gördüğü İHH, Özgürder ve Akabe gibi vakıf ve derneklerle ilişkide olduk; Suriye ve Gazze gibi beldelere yardımlarımızı bu kurumlar üzerinden gönderdik ki; bu durum da bizlerin aile olarak kimlik yapımızı ortaya koymaktadır. Uğur Dursun’un sosyal medya hesapları da incelendiğinde bu durum sarih biçimde ortaya çıkacaktır. Nitekim hakkındaki bu bilgi ve belgeler Emniyet tarafından tesbit edilip dosyasına da konmuştur. Ama tüm bu gerçekler ve deliller mahkeme tarafından görmezden gelinip maalesef dört aydır mağdur edilmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, hükümet ve devlet 17-25 Aralık’ı milat almakla beraber bizim miladımız doğum tarihlerimizdir. Çünkü hayatımızın hiçbir döneminde bizler ne FETÖ ile ne de bu yapının “dindar tabanı” ile yanyana dahi gelmedik.
Halihazırda HTS kayıtlarını da İstanbul adliyesi yeminli bilirkişi inceledi ve yine temiz sonuç almamıza rağmen hiçbir şekilde dikkate alınmadı. Mahkeme delillere dayanarak hareket etmeyip işi temyize bırakarak hem devletin birimlerini gereksiz yere meşgul etmekte hem de insanların mağduriyetleri uzatılmakta.
Ne gariptir ki “mağdurum” diyen ve sadece bylockla suçlanan insanlar hep 2014’te 8. veya 9. aya denk geliyor ve 1 dk. etmeyecek bir süre ile yargılanıyor. Biz her türlü araştırmanın yapılmasını ve gerçeklerin bir an önce ortaya çıkarılmasını istiyoruz.
Geçmiş hükümetler döneminde hep biz İslami kimlik sahipleri mağdur edildik. Ağabeyimiz Uğur Dursun’un eşi de 28 şubat mağdurudur. Başımıza gelen zulümlere “dur” diyecek biri gelsin deyip AK Parti’ye gönül verdik ve tek başına iktidar olsun diye çırpındık ki 28 şubat mağdurlarının, Sivas vb. mağdurların mağduriyetlerine son verilsin.
Biz ve bizim gibi mağdurlar ve tüm 28 Şubat mağdurları için hakkın ve adaletin yerine geleceği günleri hasret ve umutla beklerken, tüm İslami kamuoyunu ve STK’ları da bu süreçte üzerlerine yüklenen “adil şahitlik” sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızdan, yetkililerden ve sorumlu kişilerden isteğimiz mağdurların sesinin duyulması ve bütün mağduriyetlerin bir an önce giderilmesidir. Bütün mağdurlar, bu konuda yetkililerden hukuk ve emniyet bürokrasisine yapacakları çağrıyı umutla beklemektedirler. İnsanlar, geç gelecek olan adaletle, zulmün ve öfkenin kapısında heder edilmemelidir!