Ahmet Varol / Yeni Akit
Ucuz bir kahramanlık hikayesi
Hatırlanacağı üzere İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanı Kasım Süleymani’nin 3 Ocak 2020 tarihinde ABD Başkanı Trump’ın talimatıyla öldürülmesi üzerine İran, 7 Ocak 2020 gecesi tam da Kasım Süleymani’nin öldürüldüğü saati seçerek ABD’nin Irak’taki Aynu’l-Esed ve Erbil üslerine füze saldırıları gerçekleştirmişti.
Saldırının hemen ardından sıcağı sıcağına, daha ne olup bittiği konusunda hedef alınan üslerin bulunduğu Irak’taki yetkililerden bile bir açıklama gelmeden İran, 80 Amerikan askerini öldürdüğünü iddia etti. Oysa İran’ın, öldürülen asker sayısını ve hedef alınan üslere verilen zararı kesin ve üstelik bu kadar hızlı bir şekilde belirleme imkânı yoktu.
ABD, İran’ın füzeleri atmasından sonra askerlerin sığınaklara girmesi için yeterince süre bulunduğunu ve herhangi bir can kaybı olmadığını söyledi. Diyelim ki ABD prestijini kurtarmak için kayıplarını gizledi. Ama hedef alınan Erbil üssünün bulunduğu bölgedeki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi can kaybı olmadığını bildirirken, Aynu’l-Esed üssünün bulunduğu bölgeyi kontrol eden Bağdat yönetimi de İran’ın iddialarını doğrulamadı.
Bu olayın üzerinden fazla zaman geçmeden Tahran İmam Humeyni Havaalanı yakınında Ukrayna Havayolları’na ait bir sivil yolcu uçağı düştü. İran önce uçağın arıza yüzünden düştüğünü duyurdu. Ama füzeyle düşürülmesinin görüntülerinin ortaya çıkması ve internette yayınlanması üzerine gerçeği itiraf etmek zorunda kaldı. O günlerde ABD’nin bir karşı saldırı düzenlemesi ihtimalinin bulunması sebebiyle uçağın “füze” zannıyla düşürüldüğünü açıkladı. Sivil bir yolcu uçağını füze zannetmeleri İran’ın savunma kuvvetlerinin işlerinin ne kadar uzmanı olduğunu ortaya çıkarması açısından düşündürücüydü. Belli ki İran ormanda kaplan avına çıktığını zannederken sokaktaki kediyi vurmaktan dolayı iyice mahcup olmuş, o yüzden olayın görüntülerinin açığa çıkmasına kadar hatasını kabul etmemekte direnmişti.
Son günlerde de, ABD’nin bir İran petrol tankerini ele geçirmesine karşı Devrim Muhafızları’nın başarılı bir operasyon gerçekleştirmesinin hikayesi dolaşıyor.
İran medyasının iddialarına göre ABD, Umman Denizi’nde İran petrolünü taşıyan bir tankere el koyup, taşıdığı petrolü başka bir tankere yükledi ve onu da bilinmeyen bir yere götürdü. Ama Devrim Muhafızları, ABD’nin el koyduğu tankere helikopterle indirme operasyonu gerçekleştirdi ve kontrolü ele geçirip İran kara sularına yönlendirdi. ABD donanması tankeri tekrar ele geçirmek için birkaç helikopter ve savaş gemisiyle müdahale etmeye çalıştı, ama Devrim Muhafızları adamlara tankerin kokusunu bile koklatmadı.
Doğrusu İran bir ara filmler konusunda bayağı başarılıydı, ama bu seferki filmin senaryosunu her halde çok acemi birilerine yazdırmış. En azından biraz çatışma sahneleri olsaydı, helikopterler indirme operasyonu yapmadan önce, bilinmeyen yere götürülen tankerin yerini tespit etmek için uğraşsalardı biraz daha heyecanlı olurdu. Adamlar gidiyorlar elleriyle koymuş gibi tankeri buluyorlar, Amerikalılar da hemen titremeye başlıyor ve; “Kusura bakmayın abi, yanlışlık oldu,” der gibi teslim ediyorlar. Sonra Amerikalılara bir cesaret geliyor ve tankeri geri almaya kalkışıyorlar ama Devrim Muhafızları hiç verir mi, sokak köpeklerini kovar gibi hepsini uzaklaştırıyor.
Tabii ABD iddiaları yalanladı ve böyle bir olayın yaşanmadığını açıkladı. Uzmanlar da yaptıkları yorumlarda bunun tamamen senaryo olduğunu, böyle bir olay yaşanmış olsa ABD’nin gizlemesinin mümkün olamayacağını dile getirdiler.
Şimdi, ABD’nin açıklamalarına inanıyorsun da İran’ın dediklerine niye inanmıyorsun, diye sorabilirsiniz. Öyle çuvala sığacak türden bir mızrak değil de onun için.
Aslında İran böyle ucuz kahramanlık hikayeleri üreterek piyasaya sürme işini artık bıraksa iyi olacak. Çünkü kimse inanmıyor. Bu tür hikayeler biraz insanların eğlence ihtiyaçlarını karşılamada işe yarıyor sadece. Senaryo üretme konusundaki marifetini yeni sinema çalışmalarında değerlendirmesi kendisinin de yararına olabilir.