Üçüncü Cumhuriyet!

Ali Bulaç

Türkiye, bazılarının iddia ettiğinin aksine İkinci Cumhuriyet'e değil, Üçüncü Cumhuriyet'e adım atmış bulunmaktadır.

1923'te ilan edilen Birinci Cumhuriyet 1950-Mayıs'ta sona ermişti. 27 yıllık tekparti yönetimini sona erdiren 14 Mayıs seçimleri, sadece DP'yi iktidara getirmekle kalmamış Birinci Cumhuriyet'i de sona erdirmişti. Laikçi, jakoben ve otoriter modernleşme yanlılarının sürekli olarak 1950'den öncesine atıfta bulunmaları tesadüfi değildir.

İkinci Cumhuriyet'in bariz vasfı çok partili parlamenter sistem, iktidarın belli aralıklarla şiddet kullanılmadan seçimle belirlenmesi, din eğitiminin serbest bırakılmasıydı. Süreç kendi tabii seyrinde işleseydi, bugünkü reformları 1960'larda yapardık, bürokratik merkezin 27 Mayıs darbesiyle rejime müdahale etmesi süreci geciktirdi, "sureta demokrasi" modelini kanuni mevzuat ve enstrümanlarla muhkem hale getirerek bizi Batı'nın gerisine itti.

1960'tan sonra iktidar seçkinlerinin denetiminde "vesayete dayalı demokrasi modeli" benimsendi. Tekparti dönemine dönülemezdi, çünkü Türkiye, demokrasi taahhüdüyle Batı İttifakı'nın üyesi olmuştu. Bu yüzden milli egemenliğin meclisle beraber 'yetkili organlarla paylaşılması'; kuvvetler ayrılığında yüksek yargının halka hesap vermez ve yargılanmaz statüde yasama ve yürütmenin üstünde birinci kademeye çıkartılması; askerlerin rejimi kollama ve koruma görevlerini üstlenmesi; ithal ikamesine dayalı sanayi politikaları, korumacılık, kayırmacılık gibi yollarla devlet zenginleri oluşturmaya devam edilmesi bu dönemin karakteristik özellikleri arasında yer aldı.

İkinci Cumhuriyet 1950-2010 arası 60 sene sürdü. Bu dönemde siyasi rejimin asıl sahibi halkın (toplumsal merkez) siyasi davranışları ile halkın -aynı zamanda seçmenin- yüzde 75'inin referans kabul ettiği cumhur özel olarak araştırılmaya değer. Cumhur köy ve kırsal kesimlerden kentlere başlayan üç büyük göç dalgasının eşliğinde bir yandan göçmenleri şehirlere yerleştirip kendi modellerine göre sosyalleştirirken, öte yandan "siyasî, sosyal ve kültürel üç ana alan"da Müslümanlığı yeniden yorumlayarak ve şehir hayatına uygun ete kemiğe bürüyerek var olmaya çalıştılar. Modern Türkiye'nin cumhuru, geleneksel İslam'ın "cumhur-u uleması"ndan farklı olarak "alim profili" çizmez, içlerinde tek tük alimlerin de yer aldığı "dindar aydınlar", mühendisler, avukatlar, öğretmenler, gazetecilerden müteşekkil "cumhur-u kıyade" profili çizen zatlardan oluşur. Bu Türkiye İslamı'nın zayıf noktasıdır. Siyasetçi, entelektüel, hoca ve iktisadi faaliyete katılan müteşebbis bunlardan veya bunların onayını alarak sahnedeki yerini almıştır. Cumhur-u kıyade referansını İslam'dan aldı, ama İslamiyet'in din ve ilim boyutundan çok 'diyanet'ine atıfta bulundu; geleneksel tarikat şeyhi değildir ama tarikat mensubiyetini veya dinî bir cemaat içinde yer almayı kent hayatının en önemli mensubiyeti olarak seçti.

İkinci Cumhuriyet boyunca siyasî olarak merkez-sağ ve Türk milliyetçisi partilerin; ideolojik ve kültürel olarak Marxist-solun damgasını vurduğunu söyleyebiliriz. Demokratik rejimin asıl sahibi halk ve halkın ezici çoğunluğunun referans aldığı cumhur bu dönemin potansiyel güçleri olarak enerji topladı, bölgedeki ve dünyadaki gelişmeleri izledi, tarihi ve modern durumu üzerinde imal-ı fikretti ve Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle demokrasiyi sahiplendi. 90'ların ortası küçük bir milad sayılabilir. Üslup ve usulleri farklılık gösterse de iki büyük önderden biri -"siyasi İslam geleneği"nden rahmetli Necmettin Erbakan- seçimin galibi oldu, diğeri -"sosyal İslam geleneği"nden Fethullah Gülen Hocaefendi- "Türkiye için demokrasiden geri dönüş yok" dedi, "entelektüel/kültürel İslam geleneği"nden İslamcı yazarlar demokrasiyi semantik açıdan analiz etmeye koyuldu. 28 Şubat bürokratik merkezin son etkili hamlesiydi, ama toplumsal merkez (halk) ve cumhur bu anti demokratik hamleye 3 Kasım 2002'de cevap verdi; cevabını 2007'de pekiştirdi.

Türkiye, bu sürecin hasılası Üçüncü Cumhuriyet'e 12 Eylül 2010'da geçti. Referandum bunun tescili, 12 Haziran 2011 seçimleri bunun teyidi ve tahkimi oldu.

ZAMAN