Uçsa da Keçidir Uçmasa da

MUSTAFA SİEL

İki köylü gezinirken uzak tepelerde bir hayvan karartısı görmüşler. Birisi bu bir keçi derken, diğeri hayır bir kartal demiş ve başlamışlar bu konuda münakaşaya. Her biri uzaktaki hayvan karartısı hakkında kendisini haklı çıkartacak yorumlar yaparak kendi iddiasını kabullendirmeye uğraşmakta iken, o karartı birden havalanıp uçmaya başlamış.

Karartının kartal olduğunu iddia eden köylü sevinçle bağırmış diğerine, demedim mi o kartal diye, bak havalandı uçuyor. Diğeri hiç bozuntuya vermeden cevap vermiş, uçsa da keçidir, uçmasa da.

Dediğim Dedik, Çaldığım Düdük Diyenler

Memleketimizde bu fıkradaki durumu o kadar sık yaşıyoruz ki, adeta bu fıkra halkımızdaki, bir konuda taraf olup ne pahasına olursa olsun o tarafgirliğini sonuna kadar sürdürme inadını (hasımlaşmasını) çok iyi anlatıyor.

Bu yanlış tutum, Türkiye gibi Müslümanlarla ile İslam düşmanı batıcı mankurtlar arasında kesintisiz bir soğuk savaşın sürdüğü bir ortamda, pragmatist İslam düşmanları için gayet normalken; İslam’ı savunmaya çalışmakla beraber, bu savunma esnasında hak ve adalet ölçülerinin mutlaka korunması gerektiğinden gafil olan yada düşmanın silahıyla silahlanmak gerektiğine inanan iyi niyetli kişiler de bu hatayı yapıyorlar sıklıkla.

Hakka Şahitlik Yerine Zulme Şahitlik Edenler

Gerçek bir Müslümanın değil diğer Müslümanlara, gayri Müslimlere karşı bile bu yanlış tutumdan uzak durması, kendisi ve ailesi aleyhine bile olsa hakka şahitlik etmesi gerektiği, 4.Nisa Suresi 135. ayette emredilmişken, bu yanlış tutumu İslamcıların kendi aralarındaki tartışmalarında da yaşamak nasıl mümkün olabiliyor. 

Özellikle 5 yıldır devam etmekte olan Ortadoğu İntifadası sürecinde bu yanlış tarafgirlik anlayışının İslamcılar arasındaki yansımalarını bol bol gözlemleme imkanı bulduk. İslamcıların ciddi bir kesimi, eleştirmek bir yana sahiplenmeleri gereken bu intifada sürecine kuşkuyla baktılar ve bir kısmı zaman zaman, bir kısmı ise ilk günden itibaren devamlı  batı komplosu olarak tanımladılar. 

Sade Doğrular Kesmez, İlle de Derin Analizlerde Boğulmak Gerek

Bu kesimler sade ve açık doğrular yerine, derin analizlerde boğulmayı tercih ediyorlar hep. Kazın ayağı öyle değil diyerek karşılıyorlar en yalın gerçekleri bile. Mesela Rusya’nın uçağını düşürdü Türkiye, açık yalın gerçekler yetmez, ille de derin analizler yapacaklar, şeytana bile pabucunu ters giydirecek derin keşiflerde bulunacaklar.

Kimisi uçağı Rusya kendisi düşürdü derken, kimisi parelele işaret edecek, kimisi de ABD’ye. Komplo teorileri gırla gidecek, bu arada açık ve yalın gerçek yine ıskalanacak. Türkiye Rusya’nın uçağını düşürmüş, Erdoğan Putin’in façasını çizmiştir. Amma olmaz, olamaz, kazın ayağı böyle olamaz asla. Bunda mutlaka bir komplo, bir bit yeniği olmalıdır. Komplosuz hayat düşünülemez.

Kedidir Kedi

Arap baharı denen sürecin aslında Ortadoğu İslam intifadası olduğu konusunda çok net bir gözlem ve kanaate sahip olan İslamcılarla, olaylara komplo olarak bakan ve bit yeniği arayan İslamcılar arasında, (sonradan gerçeği görerek bu görüşlerinden dönen kısmı hariç) süreç içinde dozu gittikçe artan bir tartışma ve hasımlaşma başladı ve bu durum Suriye intifadası ile tavan yaptı.

İntifadalara komplo olarak bakanlar başlangıçta mazur sayılabilirlerdi. Çünkü kimsenin beklemediği, Türkiye İslamcılarının ufuklarının ötesinde bir sosyal süreç vardı ve şablonik düşünmeye alışmış Türkiye İslamcılarının komplo yorumları normal sayılabilirdi.

Lakin süreç ilerledikçe intifadaların komplo olmadığına, komplo kurduğu iddia edilen batılıların bile bu intifadalara hazırlıksız yakalandığı ve bunların önünü almaya çalıştığına dair emareler ortay çıktıkça bu ithamlardan vaz geçilmesi ve olayların olduğu gibi – doğru olarak gözlemlenmeye ve anlaşılmaya çalışılması gerekirdi ki; bir kısım İslamcı bunu yaparken, bir kısmı dediğim dedik demeye devam etti bu güne kadar ve öyle görünüyor ki hesap gününe kadar da devam edecekler.

Hevalarını İlah Edinen İslamcılar!

Maalesef Türkiye İslamcılarının önemli bir kısmı, Ortadoğu İntifadaları ve özellikle Suriye kıyamı konusunda, artık kör göze parmak misali ortaya çıkan açık ve acı gerçeklere rağmen, hala dediğim dedik tutumundan vaz geçmiş değiller.

Adeta, bir kez tükürdüm, artık yalayamam durumuna girdi komplocuların hatırı sayılır bir kısmı. Ve belki yanlış tarafta olmanın ezikliğinden (bir kısma da başka hevai nedenlerle) gittikçe hırçınlaştılar bu iddialarında. Bir kısmı öyle ileri gitti ki, bunların intifada yapan ve onları destekleyen Müslümanlara hınç ve iftiraları, tescilli İslam düşmanlarını aratmadı zaman zaman.

Bazılarını Artık Sadece Teneşir Paklar

Bu tutumlarının hevalarını ilahlaştırmaktan başka ne tür bir açıklaması olabilir, bilemiyorum. Öyle bir hevaki, öngörülerinin doğru çıkması ile Suriye halkının toptan helak olması arasında bir seçenek tanınsa, ikinci seçeneği tercih edecek (daha doğrusu etmiş) durumdalar. Adeta dediklerin gerçekleşmesi uğruna, bütün ümmetin helakini arzular hale gelmiş durumdalar.

Doğrusu bu tipleri teneşirden başka paklayacak bir yer, ateşten başka da temizleyecek bir temizleyici yok gibi.