Uluslararası güç odakları ile Fethullah Gülen örgütünün başlattığı 17 Aralık darbe girişimi sürecinin siyasi sözcülüğünü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, basın sözcülüğünü Doğan Medya Grubu yapıyor. Kılıçdaroğlu'nun, 17 Aralık'tan önce Amerika'ya gidip Gülen'in adamlarıyla operasyon sonrası için siyaset pazarlığı yaptığı iddia ediliyor. Aydın Doğan'ın sahibi olduğu medya organları da Gülen grubuyla birlikte, kirli işbirliğinin ürettiği sahte deliller ışığında paralel yayıncılık yapıyor.
ÖRGÜT İTTİFAKI AMERİKA'DA KURULDU
Türkiye'de kaos oluşturarak hükümeti devirme girişiminde suçüstü yakalanan Fethullah Gülen cemaatının polis ve yargı içine sızan elemanları, yakın bir zamana kadar, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun hedefindeydi. Kılıçdaroğlu, 17 Aralık operasyonundan önce, 2 Aralık'ta, Amerika Birleşik Devletleri'ne bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyarette, Türkiye'nin aleyhinde karalama kampanyası yürüten lobilerle görüşmeler yapan CHP Lideri, 1999'dan beri Pensilvanya'da yaşayan Gülen'in adamlarıyla kahvaltıda buluşup fikir alış verişinde bulundu. Kılıçdaroğlu, Gülen'in işadamı örgütlenmesi TUSKON'un organize ettiği Amerika seyahatinde ayrıca, dershanelerin kapatılmaması yönünde açıklamalar yaptı. Görüştüğü gruplarla, yeni dönemde Türkiye'de kurulabilecek yeni siyasi ortaklıklar hakkında görüş alışverişinde bulunan Kılıçdaroğlu, Gülen cemaati ve İsrail'le ilgili dostane mesajlar verdi.
AMERİKAN ELÇİSİ'YLE GÖRÜŞME
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, 17 Aralık'tan sonra yıllardır eleştirdiği ve ağır sözler sarf ettiği polis ve yargı içindeki paralel yapının ağzıyla konuşmaya başladı. Operasyonun hemen ardından, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone'yi ziyaret etmesi dikkatlerden kaçmayan Kılıçdaroğlu, kirli örgütün servis ettiği sahte belgeleri konuşma metinlerine ekleyerek oy avcılığına çıktı. Kılıçdaroğlu, geçen ekim ayında Ricciardone'yle yine buluşmuş ve Gezi olayları hakkında 'bilgi' vermişti.
O GÜN ÖYLE, BUGÜN BÖYLE
Kılıçdaroğlu'nun, 17 Aralık'taki AK Parti'yi devirme operasyonundan sonra, CHP'ye genel başkanı olduğu günden itibaren polis ve yargı içinde örgütlenmiş cemaat mensuplarıyla ilgili yaptığı açıklamaların, taban tabana zıt olduğu görülüyor. İşte onlardan bir kaçı:
"ATMAZSANIZ NAMERTSİNİZ"
"DÜZENBAZ HUKUKÇU"
"O SAVCI CUMHURİYET'İ KORUYOR"
ÖRGÜTÜN BASIN SÖZCÜSÜ
17 Aralık operasyonundan bu yana, Gülen örgütünün basın sözcüsü gibi çalışan medya patronu Aydın Doğan, sahibi olduğu yayın organlarını bir silah gibi kullandı, özellikle 28 Şubat döneminde, hükümetler kurup devirdi. Doğan'ın yayın organları, yakın tarihte hep darbecilerin, para babalarının, Türkiye üzerinde emelleri olan uluslar arası lobilerin sözcülüğünü yaptı. 2011 seçimlerinden halkın büyük desteğini alarak galip çıkan Ak Parti iktidarını devirmek için her yolu denedi. Gezi olaylarındaki kışkırtıcı söylemleriyle kaosun altyapısını hazırlamaya çalıştı. 17-25 Aralık operasyonlarında da Doğan Medya Grubu, Gülen örgütünün basın sözcülüğüne soyundu. Kendisine yakın sermaye gruplarıyla ilgili ortaya çıkan kayıtları ısrarla görmezden gelerek hiçbir medya kuruluşunda yer vermedi. İşbirliği yaptığı çevrelerin kirli tezgâhlarını örtbas etmek için kendisine gösterilen yönde saldırılarını sürdürdü. Özellikle Gülen'in, Pensilvanya'dan, adamları aracılığıyla bir suç örgütü lideri edasıyla işadamlarına talimatlar vermesini, Koç Grubu'na ait TÜPRAŞ'a denetim yapılacağı haberinin Gülen'in adamlarınca bildirilmesini, "mahkemeleri avucunuza alın, avukat, hakim ayarlayın. Milletvekilleri İdris Bal gibi yapsınlar" şeklindeki ses kayıtları hiç haberleştirilmedi. Oysa aynı yayın organları, 17 Aralık'ta devlete sızan paralel yapı unsuru polislerin servis ettiği tapeleri ve çarpıtma delilleri, hiç çekinmeden yayınladı. Doğan Grubu medya organları, İstanbul Gezi Parkı'nda toplanan küçük grupların eylemlerini bile 'kaos' havasıyla canlı yayınladı, Başbakan Erdoğan'a yönelik en ufak eleştiriyi bile dünya gündemine taşıma gayreti içine girdi.
SUSTURAMAZSINIZ SİNDİREMEZSİNİZ
Türkiye'de 2000'li yıllardan bu yana, Aydın Doğan, hükümetler kurup deviremiyor. Ve sahibi olduğu medya organları ne diyorsa tam tersi oluyor. Sonuna kadar destek verdiği darbeciler bir bir tutuklanıp hapse atıldı. İşbirliği yaptığı CHP'nin oyu, her ne yaptılarsa yüzde 30'un üzerine çıkmadı. Yıllarca kaşıdığı Kürt sorununun çözümü konusunda ciddi adımlar atıldı, artık Güneydoğu'da kan dökülmüyor. Toplumsal yaralara bir bir parmak basıldı. Hürriyet'in, "411 el kaosa kalktı" diye yaygara yaparak engellemeye çalıştığı başörtüsü sorunu çözüldü, genç kızlar artık üniversite kapılarında ağlamıyor. Türkiye'de siyasi istikrar sağlandı, ekonomi büyüdü, halkın refah seviyesi yükseldi.
SABAH