Merkez Bankası verilerine göre, 12 Ekim 2016'da Amerikan doları satış kuru 3.08 lira iken, 12 Ocak 2017 sabahı 3.88 Lira. Son üç aydaki artış yüzde 25. Dolar, özellikle 2017'nin başından bu yana Türk lirası karşısında aşırı değerlendi.
1 Ocak 2017 tarihinden sonra gerçekleşen sekiz işlem gününde de Türkiye ile benzer ekonomilere sahip bazı ülkelerin para birimlerinin dolar karşısındaki durumları aşağıdaki grafikte alıyor.
Grafikte de görüldüğü gibi Türk Lirasının dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 8.62. Türkiye’den sonra en çok değer kaybeden para birimi ise Meksika Pezosu. Pezo’daki değer kaybı yüzde 4.91.
Al Jazeera, Türk Lirası’nın yüksek değer kaybının nedenlerini ekonomi alanında ihtisas sahibi bazı isimlere sordu. O isimlerin konuyla ilgili değerlendirmelerini ilginize sunuyoruz.:
Prof. Dr. Tevfik Güngör Uras:
Tamamen Türkiye’deki gelişmelere bağlı olarak dolar fiyatı arttı. Türkiye’de biz ekonomiye hiç önem vermiyoruz. Şunu söyleyebilirim, içerideki politik ve siyasi gelişmelerin yarattığı güven bunalımı dolar fiyatında aşırı bir yükselmeye neden oldu. Bütün dünyada herkes ekonomiye öncelik veriyor. Trump’tan, Meksika hükümetine kadar herkesin gündeminde ekonomi var. Biz gündemimize ekonomiyi alamadık. Bundan önce ekonomi yönetimi ne yaptıysa yine aynılarını yapabilirdi, ama yapmadı. “Üst akıl” gibi komplo teorileri ile uğraşmayalım, her şey bizim içimizden çıkıyor. Bizim dışarıya karşı dolar açığımız var, bu açığımızı karşılamamız lâzım. Kimse Türkiye’yi batırmak istemez. Herkes Türkiye ile bir ekonomik ilişki içine girmek istiyor. Türkiye batarsa önemli bir pazar yok olur. Onun için kimse Türkiye’nin ekonomik durumunun daha fazla bozulmasını istemez, başkalarına suçu atmayalım.
Prof. Dr. Kerem Alkin - Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi
Piyasa kuralları dışında bir hareket yaşandığı anlaşılıyor. Eğer Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak bir risk algısı varsa, bu risk algısı sadece döviz kurlarına yansımaz. Piyasalardaki diğer göstergelere de yansır. Bu göstergelerden biri, dünyada işlem gören Türk tahvilleri ve buralardaki risk primlerine yansıyan bir durum yok. Ekonomide bir sorun varsa, bu risk primlerine de yansır ama buralara yansıyan bir durum yok. Ekonomide sorun varsa, borsa İstanbul 100 endeksine de yansır. Oraya da yansıyan bir durum yok. Dolayısıyla, böyle bir tablo olmadığı için sadece dolar kurundaki bu hareket tamamıyla suni ve biraz yurt dışı odaklı bir atak olduğu ihtimalini ciddi mânada kuvvetlendiriyor. Bu spekülatif ve manipülatif bir atak. Neticede spekülasyon, daha geniş bir tanımda ekonomi ile ilgili beklentilere dayalı olarak riski göze alarak bir pozisyon almaktır. Spekülasyon suç değildir, ama manipülasyon suçtur. Eğer bu anlamda spekülatif bir bir duruş olsa bunu tahvil oranlarına ve borsa 100 endeksine de yansıması gerekir. Oysa, oralarda benzer bir risk algısı gözükmüyor. Dolardaki artışın iç siyasi gelişmelerden kaynaklı olduğu yorumlarına katılmıyorum. Bir risk olsa, piyasalarla ilgili diğer yerlerde de görmemiz gerekiyor. Nasıl oluyor da para ve sermaye piyasaları ile ilgili bazı önemli göstergelerde bunu görmüyoruz da, sadece döviz kurunda görüyoruz. Kimler bu hareketlenmenin sebebini oluşturuyorsa, döviz kurlarına olan hassasiyetin farkındalar. Dolayısıyla, burayı manipüle ediyorlar. Bu, gerçek mânada bir piyasa hareketi olsa, bunu borsada da görürüz.
Abdurrahman Yıldırım - Ekonomi Yazarı
Anayasa değişikliği önemli bir etken. Çünkü, Meclis Genel Kurulu’nda anayasa görüşmelerinin başlamasından itibaren döviz kurunun o tarihten bu yana her gün sıçradığını görüyoruz. Bir siyasi gelişme ile karşı karşıyayız. Bu, Türkiye’nin risk primini artırmış olabilir. Yatırımcılar bunu böyle görmüş olabilir, yeni bir fiyatlama eğilimine girmiş olabilirler. Dış etkenlerde çok fazla bir değişme yok. Gelişmekte olan ülkeler aleyhine diyebileceğimiz, bizim gibi ülkeler konusunda yılbaşından bu yana dramatik bir fiyatlama yok. Dolayısıyla bu, yeni yıldan sonra Türkiye’ye özgü bir süreç ve daha çok yurt içinden kaynaklanıyor. Yurt dışından alım olmuş olsaydı, bunu faiz oranlarından ve borsadan da görebilirdik. Yani, borsanın da düşmesini, faiz oranlarının daha hızlı yükselmesini bekleyebilirdik. Görmediğimize göre, yabancının Türkiye’de hazırda bir Türk Lirası var da bunu dövize çevirip yurtdışına çıkartıyor yorumunu yapamıyoruz. Yabancının parası Türkiye’de hisse senedinde ve tahvilde var. İkisinden de nakde dönemiyorsa demek ki, yurtdışına çıkarttığı para da pek öyle kayda değer para değil. Dolayısıyla bu talebin daha çok yerlilerden geldiğini tahmin ediyorum.
Prof. Erhan Aslanoğlu - Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi
Hem iç hem dış nedenleri olduğunu düşünüyorum. Dış nedenler, özellikle ABD Merkez Bankası FED’in faiz artırım sürecine girmesi ve doların tüm dünyada yükselmesi. Bunu diğer para birimlerinde de görüyoruz. Türkiye’de, son dönemdeki artışın benzer ülke ortalamalarının üzerine çıkması iç nedenlerin de olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin iç gündemini oluşturan siyasi, jeopolitik ve terör faktörleri var. Tüketici ve yatırımcı güven kaybı da söz konusu. Özellikle, büyüme ile ilgili sıkıntılar genel anlamda yatırımcı ilgisini azalttı. Merkez Bankası’nın sert bir adım atması yükselişi frenlerdi, genel kayıp daha az bir oranda olurdu, Dünya ortalaması kadar olabilirdi. Dolar artışının bir de spekülatif atak kısmı var. Bu da, daha sert artışlara yol açıyor. Merkez Bankası’nın döviz satarak dövize müdahale gücünün çok olmaması ya da bunu yapmaması döviz piyasasında ciddi bir arzı engelliyor. Merkez Bankasının döviz satarak müdahale edemediği bir ortamda, yukarı iniş çıkışlardan kar etme amacı da var. Yukarıdan satıp aşağıdan almak gibi. 10 gün içinde yüzde 8’lik değer kaybının olmasının nedenleri arasında bu spekülatif ataklar da var.
Uğur Gürses - Ekonomi Yazarı
Türkiye’nin döviz ihtiyacı diğer ülkelere göre görece daha fazla. Büyük ekonomisiniz, sektörünüz yüksek borçla borçlanmış. Bir yıl içerisinde 200 milyar dolar civarında bir finansmana ihtiyacınız var. Dış konjonktür değişiyor ve sizin doğal kaynağınız yok. Brezilya ve Rusya petrol ve doğal kaynak ihraç ediyor. Güney Afrika altın ihraç eden bir ülke. Bu ülkeler hâliyle daha az etkilendiler. Sizin doğal kaynağınız yok ve dış finansmanla ekonomisini yürüten nadir ülkelerden birisiniz. Dış konjonktürdeki bir değişim, hele iç siyasette de kötü yönetiliyorsanız ekonomik zeminde çok hızlı bir şekilde değer kaybı oluyor. Bünye zayıf olmasaydı virüs kapmayabilir miydik? Evet, Merkez Bankası daha basiretli bir para politikası izlemiş olsaydı her fırsatta faizi düşüreceğim diye uğraşmasaydı, görece kalkanlarımız daha yukarıda olacaktı.
Kaynak: Al Jazeera