Kahvehane ve çay ocaklarından yükselen sigara dumanında bu milletin nice dertleri, kederleri, buhranları, ıstırapları ve hınçları var.
O dumanla beraber, memleketi yerden yere çalacak kadar yüksek voltajlı bir menfi elektrik de uçup gidiyor.
Yakında yürürlüğe girecek olan amansız sigara yasağının bu elektriği memlekete musallat etmesinden korkuyorum.
Boşnaklar der ki: “Tütünsüz kahve imansız Türk'e benzer.”
Tütünsüz kahvehane kültürü olmaz.
Sigara yasağı ciddi ciddi uygulanırsa kahvehaneler boşalır.
Kahvehaneler boşalırsa ortalık karışabilir.
Tarihin derinliklerinden gelen kahvehane kültürünü Avrupa kafasıyla yok etmeye yeltenen siyasetçiler, altından kalkamayacakları kadar büyük sosyal patlamalara yol açabileceklerinin farkındalar mı acaba?
Kahvehane kültürünün bastırdığı kaos potansiyeli kuvveden fiile çıkarsa ne olacak?
Bu konuda bir hazırlık var mı?
Sigarayı savunacak değilim; fakat cinayetlerin, ırza tecavüzlerin, trafik kazalarının en önemli sebepleri arasında sayılan alkole ses çıkarılmazken sigarayla mücadelede bu kadar ileri gidilmesini fena halde yadırgıyorum.
Tamam, kamuya açık olan kapalı mekanlarda sigara yasaklansın; ama toplumsal barışın emniyet supapları arasında sayılması gereken kahvehaneler ve çay ocakları, gerekli içtimai ve iktisadi tedbirler alınıncaya kadar, bu yasağın dışında tutulmalı.
Hiç değilse işsizlik oranının makul bir seviyeye inmesi beklenmeli.
Yoksa aile içi huzursuzluklarda, sokak kavgalarında ve çok daha büyük sorunlarda şiddetli patlamalar yaşanabilir.
* * *
İşin bir de 'örgütlenme kabiliyetine sabotaj' boyutu var.
Dahası, 'muhabbete sabotaj' boyutu var.
Bülent Akyürek'in “Yılgın Türkler” adlı kitabının birkaç gün önce piyasaya çıkan genişletilmiş yeni baskısından okuyalım:
“Doğu toplumları camileri ve çay ocaklarını bıraktıkları anda örgütlenme kabiliyetini kaybederler. Bu yüzden yıllardır söylüyorum, batı petrolün, kömürün, borun, zengin maden ocaklarının peşinde değil, batı Türkiye ve doğudaki çay ocaklarının peşinde.
Çayın ucuz bir içecek olması sebebiyle toplumun tüm katmanlarından insanlar çay ocaklarında buluşabiliyor.
İçkinin tüketildiği birahanelerdeki sahte duygudaşlıklara inat, uzun zamandan beri çay bardağı ve tabağının etrafında yuvarlak masa şövalyeleri gibi diz dize oturuyoruz.
Batılılar hareket alanı diye bir manyaklığa tutulduğundan birbirlerine dokunmaktan korkarlar. Onlar birbirlerini zor bela görebildikleri büyük masalarında kafa çekerken bizlerin diz dize, can cana olması hep dikkat çekti.
Dokunmadan, temas etmeden yaşamanın, nefes almanın hiçbir yanını bilmiyoruz. Bilmek de istemeyiz doğrusu.
Çay ocaklarındaki cemaatler dağıtılmadan doğuyu bütünüyle alamayacaklarını biliyorlar. İster açık ister koyu, tek şeker ya da çift hiçbir fraksiyon farkı gözetmeden safları sıkıştırmanın zamanı geldi.” (Bülent Akyürek, YILGIN TÜRKLER, Kent Yayınları, Ankara 2008)
* * *
Evet yani…
Kahvehane ve çay ocaklarının canına okuyacak olan sigara yasağı bir Amerikan komplosu olsa yeridir.
Yeni Şafak gazetesi