Yeni Akit gazetesinin konuyla ilgili yer verdiği haber şöyle:
İslami hassasiyetleri olan iktidar uzun süredir ülkeyi yönetse de, 28 Şubat süreci kararlarıyla hapse atılan, uydurma delillerle hayatı karartılan mazlumların mağduriyeti bir türlü son bulmadı. FETÖ silahlı terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edilen ve tutuklanan yargı mensuplarının uydurma delilleriyle zindana atılan Hizb-ut Tahrir’li Osman Yıldız, yaşadığı dramı Akit’e anlattı. Uyduruk tutanaklarla Müslümanlara haksız ve ağır cezalar verme eğilimi gösteren yargının ikircikli tavrını eleştiren Yıldız, dindar insanların açıkça hedef alındığı yargı zulmünün durdurulması yönünde çağrıda bulundu.
İki çelişkili karar
Silivri 4 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutsak edilen Osman Yıldız, kaleme aldığı mektubunda, “20 Şubat 2019 günü saat 23:00 sularında evimin önünde tutuklandım. Yargıtay 16. Ceza Dairesi; 2 dosyamı onayarak, toplam 8 yıl 9 ay ceza verdi. Söz konusu dosyaların ilki 2005 yılında açılmıştı. Bu dosyadan “silahsız terör örgütüne” üye olmaktan ceza alırken, kanunun değişmesiyle birlikte 2009 yılında açılan diğer bir dosyadan ise “silahlı terör örgütüne” üye olmaktan ceza aldım. Yani Yargıtay 16. Ceza Dairesi yaklaşık üç ay ara hem ‘silahsız’ hem de ‘silahlı’ örgüt üyeliğinden ceza verdi. Bir gün mutlaka silaha başvuracaklar’ gerekçesiyle de mahkum edildim” ifadelerine yer verdi.
Mahkemelerin niyet okuyuculuğuna ayak uyduran Yargıtay’ın İslami hassasiyetlere sahip kişilere ceza yağdırmasını eleştiren Yıldız, İslami duyarlılığa sahip sanıklara ayrımcılık yapıldığına dikkat çekti. 15 Temmuz işgal girişiminden sonra tutuklanan FETÖ üyeleri ile aynı cezaevinde kaldığını hatırlatan Osman Yıldız, “Bize bu dosyaları açan, bu cezaları veren hakim ve savcılarla şuanda aynı cezaevini paylaşıyoruz. İnsana en çok da bu acı veriyor” sözlerini sarfetti.
‘Mahkemeler yeniden yargılama yolunu açmıyor’
İslami bir hayatı yaşamak için çabalayan ve inançlı gençliğin yetişmesi için gayret gösterenlerin zindanla cezalandırıldığa işaret eden Osman Yıldız, mektubunda şöyle dedi: “Torbacıya, hırsıza, organize suç örgütlerine cesurca ceza indirimi ve affın talep edildiği ama ‘ileride suç işleyebilir’ diyerek cezaevlerine konulan Hizb-ut Tahrirli Müslümanların hâlâ cezaevlerinde tutulması; Müslümanlara utanç olarak yeter sanırım. Hizb-ut Tahrir ve 28 Şubat davaları siyasidir. Dolayısıyla çözümleri de siyasidir. Bu cezaları geçmişte kemalist, ulusalcı, FETÖ’cü yargı vermiş olabilir ancak Anayasa Mahkemesi, ‘Hizb-ut Tahrir terör örgütü değildir’ diyerek şu anda üç kişi hakkında hak ihlali verdi ve yeniden yargılama yolunu açtı. Mahkemeler ise yeniden yargılama yolunu açmıyor.”
Kumpasın mimarları
İslami camiaya yönelik kurulan en büyük kumpaslardan biri olan Hizb-ut Tahrir davalarında imzası olan 50 hakim ve savcının terör örgütü üyeliğinden tutuklandığı, 6 kişinin de firar ettiği ortaya çıkmıştı. Hizb-ut Tahrir’e yönelik yargılamaları yapan tutuklu hakim ve savcıların isimleri şu şekilde: “Dündar Örsdemir, Mustafa Karatay, Ali Sayın, Kadriye Çatal, İsmail Aksoy, Hakan Dede, Mehmet Bayram, Mustafa Kahya, Hülya Özkan, Bayram Demirci, Ayşe Bolaç Yalçın, Ömer Diken, Zeka Kayalı, İbrahim Öneker, İrfan Yıldız, Durmuş Yiğit, Bülent Kınay, Müslüm Uzun, Sadettin Avcı, Ali Ertan, Menderes Yılmaz, Suna Yeşil Küçük, İbrahim Baytekin, Bekir Soytürk, Ömer Yıldırım, İsmail Gözükara, Mehmet Ali Pekgüzel, Ercan Şafak, Şeref Gürkan, Eray Gürtekin, Bülent Coşkun, Adem Yılmaz, Ekrem Ertuğrul, Hamza Yaman, Ahmet Toker, Fikriye Şentürk, Abdurrahman Kavun, Bekir Özenir, Süleyman İnce.”