Kenan Alpay, 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan Ali Türk ve Oğuz Kalelioğlu hakkında yazdı:
Emret sosyoloğum, emret psikoloğum!
Alican Türk’ü tanır mısınız? Alican Türk’ün vatana, millete, devlete yaptığı hizmetlerin ne kadarından haberdarsınız? Biraz kendisini tanıtalım isterseniz.
Birçok şerefli askerin, onurlu kahramanın, inanmış ve fedakâr Atatürkçünün gölgede kalan hizmetlerinin hatırlanmasına bir katkımız olursa kendimizi bahtiyar addedeceğiz. Bunun için 28 Şubat gözaltıları dolayısıyla fırsat ayağımıza kadar gelmişken, tepmeyelim istedik. Bugünlerimizi sağlayanları hatırlayalım ve hatırlatalım.
Çevik Bir ve ekibine yönelik operasyonların ikinci dalgasında Erol Özkasnak ile birlikte Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı bünyesinde çalışan kimi emekli, kimi muvazzaf subaylar da gözaltına alınmıştı. Alican Türk’ten bahsetmeden önce kısa bir tarihî arka plan göndermesi yapmak faydalı olur kanaatimce.
Psİkolojİk Harekât Dİyanet’İn Tepesİndeydİ!
28 Şubat’a yönelik yürütülen ikinci dalgada gözaltına alınıp tutuklananlar ağırlıklı olarak psikolojik harekât uzmanı subaylar. 1998-2002 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın başdanışmanı sıfatıyla görev yapan Kurmay Albay Oğuz Kalelioğlu da bunlardan biriydi.
Haksöz Dergisi’nin Ağustos 1998 tarihli nüshasında “Diyanet İşleri mi, Psikolojik Harp Dairesi mi?” başlıklı bir yazı kaleme almıştık. MGK Genel Sekreterliği bünyesinde oluşturulan ve içlerinde Kalelioğlu’nun da bulunduğu Toplumla İlişkiler Başkanlığı biriminin kirli ve karanlık kadrosuna dikkat çekmiştik. Doğan Beyazıt ve Teoman Koman gibi darbeci generallerin mahiyetinde çalışan subaylar ve Türkçü akademisyenlerin camiler ve cemaatler üzerinde ne gibi manipülatif faaliyetler tertiplediğine dair bir dizi bilgi ve belgeyi kamuoyuyla paylaşmıştık. Manzara şuydu: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tüm imkânları adeta psikolojik harekât uzmanı darbeci subayların emrine amade kılınmış. Camileri devlet dairesine, müftü ve imamları bürokratik oligarşinin ajanlarına, cemaati ise Atatürkçü-Türkçü fanatik taraftarlara dönüştürmeye endekslenmiş bir strateji izleniyordu. Üstelik ortada 28 Şubat süreci filan gibi şeyler de yokken oluyordu bütün bunlar.