HAKSÖZ-HABER
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz; “Anayasa ve demokratikleşme çalışmaları yarım kaldığı ve AB reformları aksadığı için bu krize sürüklendik... AB’nin ilerleme raporlarında Türkiye’nin eleştirildiği konular arasında yargı bağımsızlığı, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele konuları da vardı. Türkiye bu eleştirilere kulak tıkamayıp reform yapsaydı, dünyanın krizden çıkmaya çalıştığı 2013 sonunda biz kendi krizimizle uğraşıyor olmazdık.” demiş.
Yılmaz; 17 Aralık tarihini temiz toplum, temiz siyaset yolunda bir kilometre taşı olarak gördüğünü ifade ederek, aslında geciktirdiğimiz reformlar için artık ertelenemez bir noktadayız. 17 Aralık’ı bu konuda bir uyarı, demokrasi konusunda bir sınav başlangıcı, temiz toplum, temiz siyaset yolunda da bir kilometre taşı olarak görüyorum” şeklinde konuşmuş.
Gündemde yer alan erken genel seçim ihtimalini de değerlendiren Yılmaz, öncelikle ülkenin gündeminde olan yolsuzluk konusunun çözülmesi gerektiğini vurgulamış! Bu sürecin sonuna kadar kararlılıkla gidilmesi gerektiğini belirtmiş.
Yılmaz’ın açıklamalarından birkaç şeyi birden öğrenmiş bulunuyoruz. Demek ki, Türkiye’nin ana gündemi, erken seçimi bile konu etmekten daha önemli olan yolsuzluk meselesi imiş! Ayrıca yargı bağımsızlığı, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele AB ilerleme raporlarında Türkiye’nin en çok eleştirildiği konularmış!
Temiz toplum, temiz siyasetin de miladını 17 Aralık olarak belirleyen Yılmaz’ın “yargı bağımsızlığı” ve “yolsuzluk” konularını iç içe geçirerek hem Cemaate, hem de iktidara mesaj iletmesi ve Türkiye’nin acil halledilmesi gereken konularının başına da “yolsuzluk”u birincil madde olarak koyması hem manidar hem de tam anlamıyla bir kara mizah örneği.
Meğer TÜSİAD’a göre demokratikleşme paketleri somuta indirgenmiş olsa kaoslar olmazmış! Tespiti tersine çevirmek daha doğru olmaz mı?
Kaos üretenler olmasa, normalleşme ve gelişim süreçleri çoktan hallolmuştu!
Küresel efendileriyle birlikte normalleşmelerin önünde on yıllardır engeller oluşturanlar değil midir kaosların direkt ve dolaylı mensupları?
İlginçtir ki, TÜSİAD Başkanı’nın açıklamasında Kürt Açılımından bahis yok! Türkiye’nin birincil meselesi yolsuzluklarla mücadele derken içeride birilerinin sesine ses, dışarıda ise malum mahfillerin propagandalarına güç kattığını çok iyi bilen TÜSİAD Başkanı, Türkiye’nin normalleşmesinin önünde engeller oluşturanlardan hiç bahsetmediği gibi, bu normalleşmenin en temel konularından olan vesayet yapısının geriletilmesi ve Kürt sorununun çözümünün engellenmesine dönük ne düşünüyor merak konusu!
Yolsuzluk, rüşvet, kayırmacılık, ihaleye fesat karıştırma, vergi kaçırma ve böylelikle tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunma konularında TÜSİAD’ın da karnesi tıpkı darbelere ve darbecilere ideolojik destek konularında olduğu gibi aydınlık sayılmaz! TÜSİAD, sözü edilen konularda öncelikle kendi tarihiyle yüzleşmek zorunda olduğu gibi, temiz toplum ve temiz siyasetin önünde geçmişte ne gibi engellere imza attığını da iyi sorgulamalıdır! Hem de 12 Eylül’den 90’lardaki derin devletin hukuksuzlukları, yargısız infazları, medyadaki usulsüzlükler, bankaların içinin boşaltılması, partilerin kapatılmasındaki rolüne, 28 Şubat’tan Gezi süreci ve açılım konusuna kadar.